Köşe Yazıları Yorumsuz - 26 Ekim 2020 Pazartesi

26 EKİM 2020, PAZARTESİ

KÖŞE YAZILARI

 

 

1-Ahmet Hakan-Hürriyet
“Alo ben Meral Akşener bizim Buğra FETÖ’cü mü”

“MİLLET ittifakının adayı kim olacak” diye kadim bir konumuz var.

Konu ne zaman açılsa...Hemen herkes bir çırpıda Gül, Babacan, İmamoğlu, Yavaş, İnce, Akşener, Kesici gibi isimleri sıralayıveriyor.İşittiğime göre...Millet ittifakının adayı, bütün bu isimlerin dışında bir isim olabilirmiş.Kimseye söylemeyin ve benden duymuş olmayın ama o isim...HAŞİM KILIÇ imiş.Sağda solda sürekli bu isim fısıldanmaya başlanmış durumda.İsim fısıldandıktan sonra da şunlar söyleniyor:Adı üzerinde ittifakın tüm parçaları anlaşabilirler, “geçiş dönemi cumhurbaşkanı” olabilir, siyasi angajmanının olmaması avantaj, Sezer gibi AYM’den gelmesi önemli...Sonunda top dönüp dolaşıp Haşim Kılıç’a gelirse...İlk sen yazmıştın dersiniz artık.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/alo-ben-meral-aksener-bizim-bugra-fetocu-mu-41645670

 

2-Nedim Şener-Hürriyet
“Orkestra Şefi”

Enver Altaylı2018 yılında Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’a “Saygıdeğer Prezindentim” hitabıyla yazdığı mektupta, Orhan Kavuncu’nun da adını geçiriyor. Altaylı, mektupta Özbekistan yönetim muhalifi Muhammed Salih’in Türkiye’den sınır dışı edilmesi konusunda FETÖ elebaşı Gülen’in rolünü anlatırken, Orhan Kavuncu’nun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesini şöyle aktarıyor:

“(...) Bizler Türkiye’de Özbekistan’a karşı faaliyet gösteren bazılarının, bu arada Salih’in gerçek yüzünü anlamış bulunuyoruz. Türkiye dışına çıkartılmıştır.

Salih’in sınır dışı edilmesinde Fetullah Gülen Hoca Efendi’nin Abdullah Gül’e yazdığı mektubun etkili olduğunu biliyorum. Ben mektubu okudum. Hoca Efendi mektubunda ekstremist dini akımlarla bağlı olan Salay ve benzeri insanların verdikleri ve verecekleri zarara dikkat çekerek, bunlara engel olmanın dini ve İslami bir vecibe olduğunu yazıyor. Bir süre önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kayınbiraderim Prof.Dr. Orhan Kavuncu’yu davet etmiş ona benzer şeyler söylemiştir. Gül Orhan’a söylediklerinin tarafımdan Zatı Alinize intikal ettirileceğini bilir...”

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/orkestra-sefi-41645667

 

3-Kerem Alkin-Sabah
“Otoriterleşen Kapitalizm ve Faşist neoliberalizm”

Bu tabloya; nüfusunun yüzde 73,5'i Konfüçyizm ve Budizm'e inanan Çin ve nüfusunun yüzde 79'8'i Hinduizm'e inanan Hindistan ve yine nüfusunun yüzde 75'inden fazlası Budizm'e inanan veya kendini hiç bir dine bağlı hissetmeyen Güney Kore gibi ülkeleri eklediğinizde, 'neoliberalizm'in merkezi olduğu iddiasındaki Atlantik İttifakı'nın dünya ekonomipolitiğindeki ağırlığını hızla kaybettiği bir sürecin içinden geçmekteyiz. Toplumsal eşitlik, insan hakları, fikir özgürlüğü, fırsat eşitliği ve serbest ticaret gibi değer ve kavramlarda kendini adeta 'çekim merkezi' ilan eden Atlantik İttifakı ülkeleri, bilhassa 2008 küresel finans krizi sonrasında, kendilerini tırmanışa geçen bir 'otoriterleşen kapitalizm' ve 'faşist' neolibebralizm sürecinin içinde buldular.
'Aşırı sağcı', insanlık adına en temel değerleri reddeden, Müslümanlara, Yahudilere, Ortodokslara, mültecilere nefret besleyen siyasetçilerin, siyasi hareketlerin oy patlaması yaptığı; '3. Dünya' olarak adlandırabileceğimiz E7 ülkelerinin (Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Kore, Endonezya, Meksika, Türkiye) dünya ekonomisinde ağırlıklarını arttırmalarından, küresel ekonomi-politik sistemin ağırlık merkezinin Asya-Pasifik'e kayışından fevkalade rahatsız olan ve bu süreci durdurmak adına, bir zamanlar temsilcisi oldukları serbest ticareti şimdi kendi elleriyle baltalayan, bu ülkelere 'ambargo'uygulayan, engeller çıkaran, 'otoriterleşen Kapitalizm'in artık beşiği haline gelen bir Atlantik İttifakı.

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/kerem-alkin/2020/10/26/otoriterlesen-kapitalizm-ve-fasist-neoliberalizm

 

4-Abdurrahman Yıldırım-Habertürk
“Sınırda dolar seyri”

Geçen haftaki hareketler döviz kurundaki yukarı yönlü momentumun güç kaybettiğini, yükseliş eğiliminin yorulduğunu gösterdi.-Bütün riskler ve pozitif gelişmeler dışında eğer Ankara rekabetçi kur ve sıcak para konusunda tavrını değiştirir de faizleri doğrudan artırma yoluna giderse de kurun seyri yine aşağı yöne dönebilir.-Ancak ben Ankara’nın tercihini değiştireceğini sanmıyorum. Sadece zorunlu koşullarda bu yola sapılır diye ekleyelim.-Kullanılmayan bu imkan aslında sistemin bir yerde güvencesi ya da en son kullanılacak silahı diye düşünülebilir.
https://www.haberturk.com/yazarlar/abdurrahman-yildirim-1018/2847636-sinirda-dolar-seyri

 

5-Yusuf Kaplan-YeniŞafak
“Siyasalın iktidar olduğu yerde fikir iktidar olamaz”

insan tipine ihtiyacı var dünyanın.Bu insan tipini, insanlığın yeniden önünü açacak öncü şahsiyetleri biz yetiştireceğiz ve biz armağan edeceğiz insanlığa yeniden.Unutmayalım: Yol sefasını sürenlerle değil, cefasını çekenlerle yürünür...Özetle... Türkiye’nin fikir ve oluş çilesi çeken köklü bir önderlik profiline, üzerinde derinlemesine kafa patlatılmış esaslı bir medeniyet fikrine ve bu medeniyet fikrinin gergef gibi örüldüğü yürünecek yol haritasına ihtiyacı var: Öncü kuşak, iddia ve harita.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/siyasalin-iktidar-oldugu-yerde-fikir-iktidar-olamaz-2056616

 

6-Mehmet Ocaktan-Karar
“Ak Parti artık İstanbul’u sevmiyor mu”

Evet biliyoruz ki siyasi iktidarın refleksleri artık halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılara, salgının yarattığı acılara göre değil, tamamen siyasi aidiyet ve kendi mahallesinin çıkarlarına göre çalışıyor. Maalesef AK Parti, her geçen gün kendi kuruluş ilkeleriyle bağlarını kopardığı için, bütün Türkiye’yi kucaklama iddiasından da vazgeçmiş bulunuyor. Ve herkesin gördüğü gibi, AK Parti’nin yeni siyaset anlayışını aşırı milliyetçiler, ulusalcılar ve Çincilerle kurduğu ittifaklar belirliyor. İşte bu ittifaklar yüzündendir ki AK Parti, 23 Haziran’da CHP’yi tercih eden İstanbul’u “Hep birlikte Türkiye’yiz” çerçevesinin içine almaya bir türlü gönlü razı olmuyor. 
https://www.karar.com/yazarlar/mehmet-ocaktan/ak-parti-artik-istanbulu-sevmiyor-mu-1587511

 

7-Mehmet Ali Güller-Cumhuriyet
“AKP’nin kısa Libya dış politika tarihi”

Rusya, Mısır hatta, Fransa Libya’da bir tarafa ağırlık verse dahi, diğer tarafı ihmal etmedi. AKP hükümeti ise bir tarafı daha baştan düşman ilan etti. Yani Ankara bütün yumurtaları aynı sepete koydu. Oysa Türkiye’nin denizden komşusu olan kıyı Trablus’ta değil, Tobruk’taydı! Ankara, Trablus’la yaptığı bu anlaşmayı hayata geçirebilmek için Doğu Akdeniz’de müttefik kazanmalıydı. Ankara, tersine Suriye’yle anlaşmamakta diretti, Mısır yönetimini “tanımamayı” sürdürerek Kahire’yi Atina’yla deniz yetki anlaşması imzalamaya itti.Kasımda başlayacak siyasi sürecin dışında kalmamak, ancak çok köklü bir dış politika anlayışı değişikliğiyle mümkün olabilir...
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-ali-guller/akpnin-kisa-libya-dis-politika-tarihi-1776086

 

8-Ergün Yıldızoğlu-Cumhuriyet
“Yeni Ekonomi modeli ve siyaset”

Çin’in “I. ve II. Dolaşım” stratejilerine, güçlü bir merkezi-bürokratik devlet yapısı, “sermayenin” ve vatandaşlarının günlük yaşamını, sağlık da olmak üzere birçok alanı çok gelişkin teknolojik araçlarla yakında izleyebilen totaliter bir denetleme, veri toplama, “disiplin ve cezalandırma rejimi” eşlik ediyor. Devlet, hem kendi vatandaşlarına hem de dünyaya, ekonomik büyümenin, gelişmenin, virüslere ve küresel ısınmaya karşı mücadelenin başarısının güvencesi olarak, siyasi istikrarı, toplumsal harmoniyi, “bilimsel-teknolojk” düşüncenin önemini vurgulayan bir “hikâye” anlatıyor.Uluslararası yatırım bankası Brigewater’ın CEO’su ve yatırım müdürü Ray Dalio’nun “Değişen dünyada Çin’in yükselmesine gözlerinizi kapamayın” başlıklı yazısında (Financial Times, 23/10/2020) Çin modeline düzdüğü övgülere bakınca, bu “hikâyenin” Batı’da yankılandığı görülüyor. Bu “hikâye” Çin’in uluslararası alanda lider ve hegemonya adayı bir ülke olarak yükselme sürecine eşlik ediyor.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/yeni-ekonomi-modeli-ve-siyaset-1776079


9-Vedat Bilgin-Akşam
“Bağımsızlık”

Sorunu bir başka açıdan Rusya lideri Putin bir mülakatında dolaysız olarak ortaya koymaktadır. Putin Türkiye’nin NATO üyeliğini vurgulayarak, Rusya ve Türkiye arasında bulunan sorunların varlığına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkilerini değerlendirirken, sorunların görüşerek yönetilebilir hale getirilmesinden bahisle, ‘Türklerin önceliğinin bağımsızlık olduğunun’ altını çizmektedir. Putin soğukkanlı bir değerlendirme yaparken, muhatabıyla dostluk değil iş yaptığının farkında olduğunu göstermektedir. Mesele tam da burada düğümlenmektedir: Türkiye yakın tarihinde ilk defa Batı sistemine karşı bağımsızlık yaklaşımını bir siyasete dönüştürmüştür. Bunun, geçmişte zaman zaman görünür hale gelen Kıbrıs müdahalesi, ABD üslerine Türk Bayrağı çekilmesi gibi tepkilerden farkı artık bağımsızlık siyasetinin konjonktürel değil, politik/yapısal bir yaklaşım olmasıdır. Türkiye dün böyle bir siyaset, izleyecek durumda değildi fakat bugün bunu sürdürecek güce sahiptir; öfke bunadır. Bağımsız Türkiye mazlumlar için ümit, emperyalistler için öfke/kin kaynağıdır. 
https://www.aksam.com.tr/yazarlar/vedat-bilgin/bagimsizlik/haber-1120806