Köşe Yazıları Yorumsuz - 19 Aralık 2020 Cumartesi

19 ARALIK 2020, CUMARTESİ
KÖŞE YAZILARI

 

 

1. Sedat Ergin / Hürriyet
“Yoksa Brüksel’e giden yollar artık Washington’dan mı geçiyor?”
Ayrıca, okyanusun iki karşı yakasındaki ABD ile AB arasında “ortak çıkarlar ve paylaşılan değerler” üzerine kurulu “güçlü stratejik transatlantik ortaklık” vurgusu, bu zirvenin en dikkat çekici sonuçlarından biridir. Trump yönetimi döneminde ciddi bir şekilde gerileyen transatlantik ilişkiler Demokrat Joe Biden’ın başkanlık seçimini kazanmasıyla birlikte yeniden rayına oturma sürecine girecektir. Önümüzdeki ay işbaşı yapacak olan Biden ve ekibi, dış politikadaki ana önceliklerinden birini Avrupa ile ilişkiler ve NATO’yu güçlendirme hedefine vereceklerini belirtiyor.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/yoksa-bruksele-giden-yollar-artik-washingtondan-mi-geciyor-41692731

2. Hasan Basri Yalçın/ Sabah
“ABD-Rusya farkı”
Rusya 70 yıl önce yaptığı hatayı tekrar etmedi. Putin'in realist yaklaşımı Türkiye'yi pazarlık yapılabilir bir aktör olarak görmesini sağladı. Kendi kafasında bambaşka planlar olabilir. NATO'yu yıpratmak da bunlardan biridir. Ama adım adım başlayan bir pazarlık süreci iki ülkenin de çok işine geldi. Türkiye güvenliğini sağladı. Rusya kendi konumunu sağlamlaştırdı. Dahası her seferinde iki ülke arasında çekişmeli de olsa iş yapabiliyor olmanın verdiği bir alışkanlık meydana geldi.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hasan-basri-yalcin/2020/12/19/rusya-abd-farki

3. Bahattin Duran / Sabah
“CHP neden diktatör söylemine başvuruyor?”
Bunlara daha başka birçok sebep eklenebilir ancak bence en önemli husus şu: CHP dahil muhalefetin tamamının iktidara yaptığı eleştirilerde çok ciddi bir sertlik, aşırılık söz konusu. Çatışma dili kullanmayacağını söyleyen Deva Partisi bile ağır hakaret diline yöneldi. Bu hareketlenme Biden Yönetiminin gelmesinden ümitlenenlerin erken seçim baskısı oluşturmak için seferber olma arzusuyla ilgili olabilir. Dışarıdan güya "demokrasi dilenme, bekleme" yaklaşımı muhalefetin millet nezdindeki itibarını daha da düşürür. Erdoğan'ın uyarısı şunu söylüyor; dış kaynaklı operasyonlarla millet iradesine vesayet koyma girişimlerine müsaade edilmeyecek, nokta.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/duran/2020/12/19/chp-neden-yeniden-diktator-soylemine-basvuruyor

4. Mehmet Barlas / Sabah
“ABD kendisini patron olarak görmeyi sürdürürse bu işin sonu gelmez”
Son olarak S-400'ler bahane edilerek gündeme getirilen ve Türkiye'ye uygulanan ceza içerikli yaptırımlar, bu ittifakın neden sağlıksız olduğunun kanıtıdır. Ayrıca bu gibi durumların sıklaşması, ittifakın sonunun yaklaşmakta olacağının da kanıtı sayılabilir. Türkiye'nin talep ettiği hava savunma sistemlerini vermeyip, buna karşı Türkiye'nin Rusya'dan hava savunma sistemi almasına ceza kesen anlayış, nasıl kabul edilebilir ki?
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2020/12/19/amerika-kendisini-patron-olarak-gormeyi-surdururse-bu-isin-sonu-gelmez

5. Kürşad Zorlu / Habertürk
“Ekonomik güvenlik için siyasi sadakat mi isteniyor?”
Çin’in ve Başkan Jinping’in Kuşak-Yol Projesi ile en büyük hedefi küresel ekonomiyi yeniden düzenlemektir. ABD’nin Dünya Bankası ve IMF’yi kullanırken yaptığı şeyi Çin de, Asya Yatırım Bankası ve Yeni Yatırım Bankası ile yapmaya çalışıyor. Orta Asya Amerikan Üniversitesi öğretim üyesi Srdjan Uljevic çok önemli bulduğum şu tespiti yapıyor: “Ülkeler ekonomik olarak Çin'e bağımlı hale geldikçe, onların da stratejik hesapları test edilecek. Pekin, ekonomik güvenlik için siyasi sadakat talep ediyor.” İşte bu noktada Türkiye ve Azerbaycan’ın ekonomik güvenlik çeperini inşa edebilmek için sadece Güney Kafkasya ile değil Hazar’ı çevreleyen ülkelerle de dengeli ve sonuca dönük işbirliğini masaya yatırması ve açıkçası bu sıçramaya öncülük etmesi gerekiyor.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/donat/2020/12/17/abd-ambargo-sicili

6. Nedret Ersanel / Yenişafak
“Eskiz”
“Avrupalı bakanların NATO’da Fransız fikirlerini desteklememesine şaşırdım. Avrupalılar şizofreni halindeler. (Macron’un, ‘NATO’nun beyin ölümü’ sözlerini hatırlayalım) İttifak ABD etkisinde kalıyor. NATO toplantısında ve Fransa-Almanya ikili görüşmelerinde fikirlerimizin karşılık bulmadığını gördüm. Paris, NATO’da 30 ülkeden ancak 7’sinin desteğini bulabildi. NATO’da, Türkiye olmadan bir şey yapılamayacağı fikri hakim. Biden Türkiye karşıtı olmayacak. Ancak Trump’a göre Türkiye’ye daha kayıtsız kalacak”…
https://www.yenisafak.com/yazarlar/nedretersanel/eskiz-2057108

7. Yasin Aktay / Yenişafak
“17 Aralık’a karşı 17 Aralık”
Tunus’ta 17 Aralık günü itibariyle bir seyyar satıcının zabıtadan gördüğü kötü muameleye tepki olarak kendini yakmasıyla birlikte başlayan Arap Devrimleri dalgasının üzerinden tam 10 yıl geçti. Ortadoğu halklarının sömürge yönetimleri zamanından beri yaşadıkları en geniş kapsamlı özgürlük ve demokrasi taleplerinin adı haline gelen Arap Baharı bu on yıl içinde her bir ülkede farklı tecrübeler, farklı mecralardan geçti ancak hepsinde ortak olan bir şey var: Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve onurlu yaşam taleplerine karşılık onları baskılamaya çalışan despotik yönetimler arasındaki gerilim. Bu gerilim toplumları her yerde her an patlama noktasında tutmaya devam ediyor.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yasinaktay/17-aralika-karsi-17-aralik-2057109

8. Tunca Bengin / Milliyet
“ABD güçlü değil muhtaç bir müttefik istiyor”
Yaptırım kararı gösterdi ki ABD teknoloji transferiyle Türkiye’nin kendi gelişmiş askeri kapasitesine ulaşması halinde, bağımlılık ilişkisinin bitmesinden korkuyor. Ve TSK’ya yapılacak sınırlı askeri yardımlarla ‘mutlak muhtaç olma’ pozisyonunun sürmesini istiyor. Çünkü S-400 bahanesiyle ya da kamuflajıyla gündeme gelen yaptırımlar doğrudan Türkiye’nin savunma sanayiinde üretim ve ihracatını olumsuz yönde etkilemeye odaklı. Yani ABD güçlü değil muhtaç müttefik istiyor.
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/tunca-bengin/abd-guclu-degil-muhtac-muttefik-istiyor-6383588

9. Yaşar Hacısalihoğlu / AkşamŞafak
“ABD direncimizi sınıyor”
ABD’nin Türkiye’yi hedef alan son yaptırım kararının etkilerini günlerdir konuşuyoruz. Meselenin özü, S-400 alımından çok daha kapsamlı. Bir kez daha belirtelim ki, Türkiye-ABD arasındaki en sorunlu alanlar 4 başlık altındadır. Bu dört alanı üreten ve dayatan ABD’dir.
https://www.aksam.com.tr/yazarlar/prof-dr-yasar-hacisalihoglu/abd-direncimizi-siniyor/haber-1134637

10. Sevil Nuriyeva İsmayılov / Star
“Biden dönemi ve Putin Rusya’sına yansıması”
Mesela Azerbaycan-Ermenistan-Rusya arasındaki anlaşmada, Karabağ’ın statüsünün belirlenmemesi, bu kapıyı bir sonraki merhale için kullanacağı anlamını taşımakta. Tabii her halükarda Azerbaycan bu sürecin kazananıdır. Lakin statü konusunda yüksekten ses çıkaramayan Rusya’nın da hesaplarını göz önünde bulundurmamız şarttır. Burada çok önemli belirleyici husus ise, Rusya’nın Başkanı Putin’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyduğu güvendir. Geleneksel basın toplantısında dile getirdiği gibi Putin için “Erdoğan güvenilir, sözünün eri, adam gibi adamdır.” Dolayısı ile Türkiye gibi ortağı, Erdoğan gibi dünyanın hesaba kattığı bir lideri ise kaybetmeme adına, Putin’in çoğu konularda kalıcı görünen düşüncelerini revize edebileceği istisna değil.
https://www.star.com.tr/yazar/biden-donemi-ve-putin-rusyasina-yansimasi-yazi-1595610/

11. Hüseyin Vodinalı / Veryansın
“Çin-Rus stratehik işbirliği siber ve uzayda ABD’yi geçti...”
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, Türkiye’ye tehdidin Güney, Batı ve İç cepheden genel olarak Batı kaynaklı olduğunu tespit ediyor ve stratejist aklıyla Ankara’nın Kuşak ve Yol girişimine aktif katılımının gerekli olduğunu söylüyor.
https://www.veryansintv.com/cin-rus-stratejik-isbirligi-siber-ve-uzayda-abdyi-gecti-nejat-eslenin-tespitleri-dogru-cikti

12. İbrahim Varlı / Birgün
“Altın tepsideki fırsat KDP-PKK çatışması”
Erbil-PKK geriliminin arka planında birçok neden bulunuyor. Çok aktörlü meselenin hem güncel hem yapısal hem de uluslararası boyutu var. Son kriz Suriye-Türkiye sınırına yakın Ezidilerin yurdu Şengal ya da Sincar bölgesi nedeniyle patlak verdi. IŞİD’in Sincar’dan çıkarılmasında etkin olan PKK’nin bölgede yerleşik hale gelmesi Erbil, Ankara, Bağdat ve Tahran hattında ciddi rahatsızlık nedeniydi. Irak Kürt Bölgesi’nden Suriye’ye geçiş noktası olan Sincar, Türkiye’ye yaklaşık 90 kilometrelik, yani bir saatlik mesafede. Buradaki özerk yapı PKK’nin kontrolünde ve PKK buradan üç ülkeye de geçiş yapıyordu. Buranın kaybedilmesi Kandil’den Rojava’ya uzanan fiziki bağlantının kopması demek.
https://www.birgun.net/haber/altin-tepsideki-firsat-ve-kdp-pkk-catismasi-327205