Köşe Yazıları Yorumsuz - 1 Kasım 2020 Pazar

1 KASIM 2020, PAZAR

KÖŞE YAZILARI

 

 

1-Emin Çölaşan-Sözcü
“Her depremin ardından aynı şey”

Sevgili okurlarım, Marmara depremi sonrasında bizim İslamcı kesim çok sayıda mesajlar atmıştı…“Bunlar gecenin geç saatlerinde evlerinde fuhuş yaparken depremde can verdi!..”Okullara alınmayan örtülü kızlar gösteri yürüyüşü yaptığında ellerinde pankartlar vardı…“7.4 size yetmedi mi?”Bu utanmazlık için ne yapacaktık, ne diyecektik. Dün bu kafa yapısına sahip olanların yeni mesajlarını okuduk…Kadın yazıyor: “İzmir'de 6.8 şiddetinde bir deprem. Çok geçmiş olsun Müslüman halkı. Ya Rabbim İzmirliler gibi zinaya ve nefsime değil seccademe köle et beni. Amin.”Bu nasıl bir kin ve nefrettir.Bir başka mesaj. Bu kez sahibi takkeli, çember sakallı genç bir adam. Kameralar karşısında depremin nedenini açıklıyor!
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/emin-colasan/her-depremin-ardindan-ayni-sey-6106700/

 

2-Mustafa Balbay-Cumhuriyet
“Burunova Bornava olunca”

Bornova adının çok önceleri “Burunova” olduğu söylenir. Belkahve’den sallandıktan sonra İzmir Körfezi’ne biraz da burun gibi uzanır bu bölge. Zamanla Bornova olmuş. Şehir dağ eteğinden ovaya inmiş. Bugün bu ovadan bereket değil, ceset çıkarıyoruz! Sürekli deldiğimiz, hangi maddesini uygulayacağımıza keyfimize göre karar verdiğimiz anayasanın 43-46. maddeleri tarım alanlarının korunmasını, eğer amaç dışı kullanım varsa kamulaştırılmasını içeriyor. İşin sağı-solu yok. Bu konuyu partiler üstü bakıp yeni bir şehirleşme devrimi yapmak gerekiyor. Afetlerle iyi mücadele etmek elbette önemlidir. Daha önemlisi afet olmamasını sağlamaktır. Gençliğimin bereketli topraklarında yaşanan acı bize her şeyi anlatıyor. Gelin ovalar ova kalsın... Dağ etekleri meskenimiz olsun!
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mustafa-balbay/burunova-bornova-olunca-1787512

 

3-Merdan Yanardağ-Birgün
“Deprem-Cumhuriyet ve tarih metodolojisi”

Bu toprakların ilk modern devrimci atılımlarını gerçekleştirenler ise, nesnel bir bakış ve bilimsel bir değerlendirmeyle ele alınmak durumundadır. Böyle yapıldığı takdirde; 1908 Hürriyet Devrimi (II. Meşrutiyet) ve 1923 Cumhuriyet Devrimi ile bu devrimlerin öncüleri de Jön Türkler, İttihat ve Terakki Hareketi ve Kuvayi Milliyeciler ya da Kemalistler daha serinkanlı ve doğru biçimde ele alınıp değerlendirilebilirler. Onlar bizim devrimci-ilerici mirasımızın bir parçasıdır. Tarihsel gerçek ve bilimsel olgu budur. Çünkü bütün sınırlılıkları, kusurları, ve kötülüklerine karşın, gerek 1908 gerekse 1923 sadece bu topraklarda değil, bütün Doğu’da 1789 Fransız Devrimi’nin gecikmiş bir yorumudur.
Dolayısıyla, İttihat ve Terakki Fırkası yönetimi Ermenilere karşı suç işledi ya da Cumhuriyet zamanla gericileşerek Kürt kimliğini reddetti, dahası asimilasyon, inkâr ve imha politikaları uyguladı diye (bu devrimler) tarihsel değerlerinden, bu toprakların kaderinde oynadıkları ilerici rollerinden hiçbir şey kaybetmez. Her tarihsel atılımın “kaçınılmaz kötülükleri” vardır.
https://www.birgun.net/haber/deprem-cumhuriyet-ve-tarih-metodolojisi-321295

 

4-Abdurrahman Dilipak-YeniAkit
“Ve Kasım ayı da geldi”

Bugün Harf Devrimi’nin yıl dönümü, 3 Kasım’da ABD seçimleri var. 4 Kasım AİHS’nin 70.yılı.
Biliyor musunuz, bizim sınır komşularımızın hiçbiri harflerini değiştiremedi. İşgale uğradılar yine değiştirmediler. İşgal yıllarında zayıflayan harflerine geri döndüler, Azerbaycan hariç. Güney Azerbaycan Farisi alfabesi kullanır. Azerbaycan da bizi takip etti, ama yine de harflerinde bazı farklılıklar mevcut. Mesela Yunanlar, Bulgarlar, Gürcüler, Ermeniler, Farisiler, Araplar, Yahudiler kendi alfabelerini kullanırlar.
Harf Devrimi ile gelen “Türk alfabesi” değil, Latin Alfabesidir. Fatih Bizansı / Doğu Roma’yı Latin işgalinden kurtardı, ama Harf devrimi ile Latin askerleri topraklarımızı değil ama alfabesi kafamızı işgal etti. 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun”un kabul edilmesi ile yeni bir süreç başladı. Hem de aniden ve hiçbir hazırlık, altyapı olmadan. Bir toplum bir gecede okur-yazar olmaktan çıkartıldı. Latin alfabesinin kabul edilmesi ile Osmanlıca, Arapça, Farsça bütün yayınlar toplatılmaya başladı, kütüphaneye girişler yasaklandı.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/ve-kasim-ayi-da-geldi-34012.html