Köşe Yazıları Yorumsuz - 30 Ekim 2020 Cuma

30 EKİM 2020, CUMA

KÖŞE YAZILARI

 

 

1-Sedat Ergin-Hürriyet
“Erdoğan Karabağ için Putin’e ikili mekanizma öneriyor”

Burada altı çizilmesi gereken bir nokta, Putin’in “Karabağ’da belli bir rejimin sağlanmasıyla 5 artı 2 bölgenin Azerbaycan’a verilmesini sağlamak bizim yaklaşımımızdır” şeklinde konuşarak, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi gereğini kayda geçirmiş olmasıdır.

Putin’in “rejimin sağlanması” ile kastettiği Azerbaycan toprakları içinde kalan ve Ermenilerin hak iddia ettiği Karabağ’ın nihai statüsüdür. Bütün düğüm, bu statünün belirlenmesi ile Ermenistan’ın 1990’lı yılların başında işgal ettiği Azerbaycan topraklarından 7 bölge üzerinden çekilmesi arasında herkesi tatmin edecek bir dengenin bulunup bulunamayacağı meselesinde beliriyor.

Müzakereler Minsk Grubu çerçevesinde yürütülse de Putin ile Erdoğanarasında yürüyecek ikili diyaloğun bu sürece ne ölçüde etki edeceğini bekleyip görmek gerekiyor. Putin’in burada Türkiye’nin Kafkasya’da rol oynamasına ne ölçüde sıcak bakacağı önemli bir sorudur. Bununla birlikte Putin’in pragmatik bir hareket tarzının olduğunu da biliyoruz.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/erdogan-karabag-icin-putine-ikili-mekanizma-oneriyor-41649535

 

2-Nedim Şener-Hürriyet
“60 yılın casusu CIA’dan yardım isterken”

Enver Altaylı’nın e-postada “Duane” isimli kişiden söz ediyor.

Kim bu Duane?

Duane Rumsfeld Clarridge, 1955’te CIA’e katılmış, hayatı Türkiye, Latin Amerika ve Avrupa’da uzun yıllar anti-komünist istihbarat operasyonlarını yönetmekle geçmiş bir ajan. 1970’lerde İstanbul’da CIA istasyon şefi oldu. Burada “komünizm karşıtı” örgütlerin arkasında olan kontra-gerilla yapısıyla yakın çalıştı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası 1981’de Latin Amerika istasyon şefi oldu. CIA’in Latin Amerika’daki ünlü anti-komünist operasyonlarını yönetti. Nikaragua’da solcu Sandinista hükümetini devirmek için kontra güçlerini örgütlemede görev aldı. 1984’te CIA Avrupa bölüm şefi oldu. 1990’larda CIA merkezinde görev yaptı.

Enver Altaylı’nın ismini “saygı” ile andığı Duane Rumsfeld Clarridge ile yakın ilişkisi, muhtemelen kendisinin 1970’lerde sola karşı yürüttüğü faaliyetlerle paralellik gösteriyor. Altaylı, muhtemelen o yıllarda sola karşı mücadelede CIA’ci Duane ve diğerleriyle çalıştı.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/60-yilin-casusu-ciaden-yardim-isterken-41649513

 

3-Abdülkadir Selvi-Hürriyet
“Kılıçdaroğlu neden erken seçim istiyor”

Yargılaması halen devam eden Enver Altaylı’yla İbrahim Faruk Bayındır’ın yoğun görüşme trafiğinin hangi tarihleri kapsadığı çok önemli. Dilerim bu bilgi iddianamelerin eklerinde yer alıyordur. Çünkü tarih önemli. Baykal’ın kasetinin çıktığı 6 Mayıs 2010 tarihi ile MHP’de genel başkan yardımcılarının görüntülerinin yayınlanmaya başladığı 27 Nisan 2011 tarihleri öncesi ve sonrasıysa, çok önemli.

Yargılama sırasında Enver Altaylı’ya İbrahim Faruk Bayındır ile ilişkileri ile MHP ve Baykal’a kaset komplosu da sorulmalı.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/kilicdaroglu-neden-erken-secim-istiyor-41649534

 

4-Kerem Alkin-Sabah
“Yeni Milli Mücadele”

Atlantik İttifakı'nın 1947'den itibaren tüm jeopolitik, ekonomik ve diplomatik 'silahlar'ını seferber ederek, kendisine 'dayattığı' ekonomi-politik rolü, bölgesel pozisyonu tüm 'milli' imkan ve kabiliyetlerini seferber ederek reddetti; Avrasya'da, Batı ile Doğu'nun sentezlendiği zorlu bir coğrafyada 'ilham verici' bir ülke olmak adına başarılı proje ve süreçlere imza attı. Ortaya koyduğu 'Milli Egemenlik' ve 'Bağımsızlık' mücadelesi, Atlantik İttifakı'nın 'karanlık' ve 'derin' güçlerinin desteklediği askeri darbelere, vesayet odaklarının yerel operasyonlarına, demokrasisine yönelik müdahalelere rağmen durmadı; tersine Türk halkının birlik ve beraberliği ile daha da yeşerdi, güçlendi, perçinlendi.

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/kerem-alkin/2020/10/30/2023-yeni-milli-mucadele

 

5-Kürşat Zorlu-Habertürk
“Putin’in Karabağ hamlesi ve konuşulmayan detay”

Bu arada Erdoğan-Putin telefon görüşmesinde İdlib’tekine benzer bir ikili formatın konuşulduğu da iddia edildi. Bu konuda Türkiye ve Azerbaycan’ın açıktan talepte bulunması gerektiğini daha önce gerekçeleriyle ilk ben yazmıştım. Tabii eğer yeni bir mekanizma kurulmak isteniyorsa o ayrı… ABD ve Fransa’nın da ikna edilmesi gerekecektir.

Putin SSCB’nin o dönem zamanında tedbir almayarak bu 7 rayonun Ermenistan tarafından işgaline katkısı olduğu söylemesi de ilginçti. Engel bir tarafa Hocalı’daki soykırım onların desteği ile gerçekleşmişti.
Şimdi asıl önemlisi Rusya’nın sahada ne yapmak istediğine yönelik işaretlerin olup olmadığıdır. Başlıbaşına bir gösterge olmasa da TASS haber ajansının yayınladığı iki fotoğraf hiç konuşulmadı. Hatta Rusya’dan gelen tek bir koliyi bile gündeme taşıyan Ermenistan basını bile buna yer vermedi. Rusya 25 Ekim’de Ermenistan sınırındaki Tegh’te küçük bir karakol kurdu ve Rus bayrağı asıldı. Burası Ermenistan’ı Dağlık Karabağ’a bağlayan Laçin koridorunun hemen ucunda yer alıyor.Bunun anlamı Laçin-Şuşa hattı yani Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasındaki tek lojistik koridorun kontrolü aşamasına doğru geliniyor demektir. Böylece Ruslar “biz geldik buradayız” diyor. İşte bu noktada Aliyev’in olası bir barış gücü önerisine nasıl şartlar ileri süreceği ve Türkiye’nin masadaki pozisyonu daha bir önem kazanıyor.
https://www.haberturk.com/yazarlar/prof-dr-kursad-zorlu/2852878-putinin-karabag-hamlesi-ve-konusulmayan-detay

 

6-Muharrem Sarıkaya-Habertürk
“İstanbul patladı patlayacak”

İstanbul’daki en büyük sıkıntının insanların yüklendiği virüs miktarında olduğunu, bunda büyük artış görüldüğünü söyledi.Aktardığına göre normal bir insan bedeninin virüsten etkilenmesi için on üstü sekiz oranında virüs alması gerekiyor.Bu doz 10 üstü 7’de kalırsa bünye bununla başa çıkabiliyor; ancak her bir adımda sürekli üst üste binerse o zaman mücadele edemediği bir orana ulaşıyor.Havuz problemi gibi, vücudunuz 7 dozu eritebiliyor, siz de 9 doz aldıysanız bununla baş edemiyor o 2 doz fazla vücudu yıkmaya yetiyor.Prof. Dr. Akın da Bilim Kurulu’nda da ele alındığı gibi kademeli mesai uygulamasının yararlı olacağının birkaç kez altını çizdi.
https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/2852809-istanbul-patladi-patlayacak

 

7-Kemal Öztürk-Habertürk
“Türkiye’de tarım bitti”

Üniversiteler bilimsel çalışma yapacak, araştırma merkezleri bunu uygulamalarla deneyecek, tarım il müdürlükleri bunu somut projelere dökecek, ortaya bir plan çıkacak. Çiftçi ve üretici bu planı öğrenecek ve alıp toprakta uygulayacak.Ortaya verimli ürünler çıkarsa, ülkede ekonomiden beslenmeye, politikadan gelişmişliğe kadar her şeyi etkileyen müthiş bir katma değer çıkacak. Fotoğrafın tamamına bakarak bu döngüyü düşünün.Artık bu döngüye “Tarımpolitik” dememiz gerekiyor.Çünkü tarım, tıpkı jeopolitik ve ekopolitik gibi dünyayı etkileyecek bir güç haline geldi. Buna hazırlanmalıyız.
https://www.haberturk.com/yazarlar/kemal-ozturk/2852817-turkiye-de-tarim-bitti-mi

 

8-İbrahim Kahveci-Karar
“Bir ülke batarken”

Dün bir başka meseleyi yazdım. Bazı büyük bankalarımızın piyasa değerleri üzerinden eriyen varlıklarımızı anlatmaya çalıştım.  2013 yılında 100 dolara alınan bu firmalarımız bugün 15 dolara alınabiliyor. Değerleri yüzde 85 erimiş durumda.  Şimdi kendi kendimize soralım: Bir ülke bu kadar batarken yönetim ne yapıyor? Ya da Ülkemiz yönetiliyor mu?  İşte kritik cümle burada... Ülke gerçekten yönetiliyor mu? Ya da kim için, kimin çıkarları için yönetiliyor?  Söylemle eylem nasıl bu kadar ters olabiliyor? Yerli ve Milli söylemi ile Ülkemiz yabancılara nasıl peşkeş çekilecek noktaya geldi?  
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/bir-ulke-batarken-1587550

 

9-Uğur Dündar-Sözcü
“Biden başkan seçilirse ABD’nin Türkiye politikası nasıl olacak”

Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'dan, ABD'deki başkanlık yarışı ve sonuçlarıyla ilgili çarpıcı yorumlar…Elekdağ, “Biden, koyu bir Yunanistan taraftarı. Akdeniz'de Rum tezlerini destekliyor. PKK/PYD sempatizanı. Yani, Türkiye'nin Anadolu'ya hapsedilmesi fikrine çok yatkın” dedi. ABD'de seçim sonrası oluşabilecek senaryoları anlattı
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ugur-dundar/biden-baskan-secilirse-abdnin-turkiye-politikasi-nasil-olacak-6103766/


10-Saygı Öztürk-Sözcü
“O hediyelerin nerede olduğu açıklanmalı”

Başbakanlığı döneminde verilen tüm hediyelerin kaydını tutturmuş. Görevi devrederken bunların yine kayıtlı-belgeli bir biçimde devlete bırakılmasına karar vermiş. Yani yapılması gerekeni yapmış. Davutoğlu'na “Sizden önceki başbakanlar da bunu yapmışlar mı?” diye sordum. “Çok zor bir soru sordunuz. Söylemek istemezdim ama…” dedi. Davutoğlu, o zor bulduğu soruyu cevaplandırırken önemli bir konuya da ışık tutacaktı. İşte anlattıkları:
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/saygi-ozturk/o-hediyelerin-nerede-oldugu-aciklanmali-6103965/

 

11-Soner Yalçın-Sözcü
“İmamoğlu’nun yolu”

CHP önümüzdeki dönem Atatürk'e daha sıkı sarılacak. Bunun ışığını Kılıçdaroğlu'nun, ilk yüz yaşını deviren Cumhuriyet'in 2'nci yüzyılına dair yaptığı “2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” açıklamasında görmüştük.Öte yandan: Ekonomik krizin altından kalkamayan iktidar ise, Amerikan Time dergisinin kapak haberi üzerine düşüneceğine, değeri beş para etmez Fransız Charlie Hebdo dergisine laf yetiştirmekle oyalanıyor! Kime diyorum ki; 18 yılı böyle böyle kaybetmedik mi?
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/soner-yalcin/imamoglunun-yolu-6103959/

 

12-Güneri Civaoğlu-Milliyet
“Mustafa Kemaller 20 yaşında”

Atatürk’ün kendi çağındaki liderlerden farklı ve nesiller boyu kalıcı olduğunun karşılaştırmasını yapalım.

DİKTATÖRLERİN SONU Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı sürecindeki liderlere bakın.

- Almanya’nın diktatörü Hitler...II. Dünya Savaşı sonunda sığınağının önünde sevgilisi Eva ile birlikte intihar etti. Oradaki bir ere bedenlerinin yakılmasını emretti.Külleri bile bulunamadı.Değil bir anıt, mezarı bile yok.

- Sovyetler Birliği’nin diktatörü Stalin...Mezarı için “Görkemini yansıtmıyor” denebilir. Ziyaretçisi yok gibi...

- İtalya’nın faşist lideri Mussolini...İsviçre’ye kaçmak isterken yakalandı.Bacağından asılarak infaz edildi. Günlerce teşhir edildi. Mezarından bahsetmeye gerek var mı?Diğer liderler...Portekiz diktatörü Salvador, Yunanistan diktatörü Metaksas, Romanya diktatörü II. Carol...Bunlar da ülkelerinin “tarih kutuluğundalar...”Sadece İspanya diktatörü Franko bunlar arasında biraz farklıdır.İspanya’yı diktatörlükten, “Meşruti Krallık” rejimine geçirmiştir.Çok partili seçimlere dayalı parlamenter sistem ve kral...Onun da Atatürk’le kıyas edilmesi mümkün değil.
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/mustafa-kemaller-20-yasinda-6342438

 

13-Yalçın Akdoğan-Star
“Cumhuriyet vizyonu ortaya koymak”

Bayramlar çekişme, ayrışma, hesaplaşma, kutuplaşma vesilesi olamazlar.Bu bayramda da gördük ki birileri Bayramları bir hesaplaşma fırsatı olarak görüyor.Cumhuriyet Bayramında olması gereken, işgalci düşman güçlerine karşı verilen onurlu mücadelenin ve bağımsızlık hareketinin önemini vurgulamak ve Cumhuriyet değerlerinin yüceltilmesinin kıymetini ortaya koymaktır.Bunun yerine yanlış düşman tanımları yapmak, Cumhuriyetin önemini yanlış anlatmak kimseye bir fayda sağlamaz.

Birileri işgalci düşmanı değil Osmanlı’yı hasım gibi konumlandırmayı tercih ediyor. Kuruluşu bir tür kurtuluş olarak tanımlıyorlar ama düşman askerlerinden değil milletin geçmişinden ve değerlerinden. Esaret, kölelik, baskı, cahillik diye tanımladıkları bir geçmişi yerden yere vurmayı tercih ediyorlar.Onlara göre cahil topluluklardan bir ulus inşa edilmiş, halka ilk kez bir kimlik ve kişilik kazandırılmış.Cumhuriyetin değerlerinin ne kadar önemli olduğunu bu kadar yanlış tanımlamanın millet olma ruhuna nasıl bir faydası olabilir?

Türkiye Cumhuriyeti şanlı bir kurtuluş mücadelesinin sonucunda tarihi bir kuruluş olarak inşa edilmiştir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Türk milletinin şanlı devlet geleneğinin, engin millet olma mefkûresinin ve köklü medeniyet değerlerinin bir tezahürüdür.

Cumhursuz bir cumhuriyet, halksız bir halkçılık yaparcasına milli mücadeleyi veren aziz milleti küçümseyerek varılabilecek bir yer var mıdır?
https://www.star.com.tr/yazar/cumhuriyet-vizyonu-ortaya-koymak-yazi-1583763/


14-Oral Çalışlar-Posta
“Cumhuriyetin geleceği”

Jöntürkler hareketi, 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in kuruluşu süreci birbirini izledi. Bu döneme modernistler damga vurduğu için gelenekçiler (ya da muhafazakarlar) zaman zaman baskı ve yasaklara uğradı. Gelenekçilerin çok değer verdikleri 2. Abdülhamit eğitim alanı dahil birçok alanda modernleşmeci bir yol izlemiş, ulusal devletin temellerini atmaya yönelik müdahalelerde bulunmuştur. Çok partili sistemin gelmesiyle birlikte gelenekçiler siyasi alanda etkili oldu. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi ve son olarak AK Parti ile birlikte siyaset sahnesini yönetecek güce kavuştular. Evrensel dünyaya daha fazla dönük olan modernizm çeşitli zaaflarına rağmen kendini yenileme gücüne sahip. Muhafazakarlık ise modern dünyayla tırmanan gerilim ve içe kapanmacılık nedeniyle bir kırılma noktasına doğru ilerliyor. 97 yıllık Cumhuriyet deneyimi ışığında şunu söyleyebiliriz: Zaaflarımızla, üstünlüklerimizle, birbirimize saygı göstererek, ortak bir geleceği kurmanın yollarını arayacağız. Hem saltanata hem diktatörlüğe karşı, hem cumhuriyetten hem demokrasiden yana olacağız.
https://www.posta.com.tr/yazarlar/oral-calislar/cumhuriyetin-gelecegi-2284661

 

15-Arslan Bulut-YeniÇağ
“İmamoğlu neden her zaman pozitif”

Geçtiğimiz günlerde, İmamoğlu'nun korona virüs testi pozitif çıkınca, arkadaşım Mehmet Fatih Köroğlu, "Başkan, her zaman pozitiftir" sözlerini de içeren bir geçmiş olsun mesajı yayınladı. Gerçekten da İmamoğlu'nun başarılı bir çizgi üzerinde yürümesinin sebebi, her zaman pozitif olmasıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazanmasının ardında da aynı nitelik vardır... Tarihte iz bırakan bütün insanlar, hep pozitif düşünmüşler, karamsarlığa kapılmamışlardır. Biriktirdikleri pozitif enerjiyi, kendi ekibine, kendi çevresine, kendi şehrine veya kendi ülkesine hâkim kılan insanlar, tarihe yön vermiştir. Tabii, seçim kazanmak veya iyi bir belediye başkanı olmak; devleti yönetmek veya ülkeye 100 yıllık rota çizmek için yeterli olmayabilir ama unutulmasın ki bir hedef konulmadan ve yol haritası belirlemeden de hiçbir varlık gösteremezsiniz. Zaten Atatürk'ün de başarısının sırrı hep pozitif olmasıdır. İstanbul Boğazı'nda işgal gemilerini gördüğünde, "geldikleri gibi giderler" diyebilmesi bu özellikten kaynaklanmıştır. Bir de "Ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetinde idim." gibi bir önseziye ve öngörüye sahip olabilmek...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/imamoglu-neden-her-zaman-pozitif-57267yy.htm