Vatan Partisi'nin geçmişi hakkında bilgi verir misiniz?

Vatan Partisi Tüzüğü’nün Temel İlkeler bölümünün 3. maddesinde; “Vatan Partisi, 150 yıllık Devrimimizin Namık Kemal’lerden Mustafa Kemal’lere uzanan Öncü Parti geleneğinin ve bu sürecin ayrılmaz parçası olan emekçi partilerin ürettiği düşünsel ve örgütsel birikimin devamı ve mirasçısıdır.” denilmektedir. 

1.  Madde’de ise;

Vatan Partisi, Türkiye işçi sınıfının, köylülerin, esnaf ve zanaatkarların, kamu çalışanlarının, fikir emekçilerinin, milli sanayici ve tüccarların ortak milli iktidarı için mücadele eden öncü partidir.

Vatan Partisi, Türk Devrimi’nin milliyetçi, halkçı ve sosyalist birikimini, Parti’nin Tüzük ve Programı temelinde, tek bir disiplin altında kucaklar” ifadeleri yer almaktadır.

         Vatan Partisi’nin geçmişi, Osmanlı feodal sistemine ve Tanzimat batıcılığına karşı mücadele eden Genç Osmanlılara dayanır. Mithat Paşa ve Namık Kemal’lerin mücadelesi, daha sonra genç Türklerle devam etmiş ve 1908’de Hürriyet Devrimi’ni başarıya ulaştırmıştır.

        Birinci Dünya Savaşı’nda ülkemizi aralarında bölüşerek sömürgeleştirmeye çalışan Batı emperyalizmine karşı vatan savunması yapan ve demokratik laik bir ulusal devlet mücadelesi veren İttihat ve Terakki Cemiyeti de Vatan Partisi’nin tarihi geçmişi içinde yer alır.

        1918’den itibaren Anadolu ve Trakya’da Müdafai Hukuk Cemiyetleri olarak örgütlenen ve Kurtuluş Savaşımıza önderlik eden, daha sonra Cumhuriyet Devrimi’ni gerçekleştiren Kemalist Hareket, Partimizin geçmiş tarihsel mirası içinde önemli bir yer tutar.

        “Kurtuluş Savaşımıza yol gösteren Halkçılık Programımız, 1921 ve 1924 anayasalarımız, 1920 ve 30’lu yılların temel program ve siyasetleri, bu gelenek içinde billurlaşmıştır ve geleceğimize ışık tutan büyük tarihsel mirası oluştururlar. Bu esaslar, büyük devrimci önderimiz. Atatürk tarafından 1930’larda Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik ilkeleriyle özetlenmiş ve 1937 yılında Anayasamıza kaydedilmiştir.” (Milli Hükümet Programı, Giriş Bölümü)

        23 Eylül 1919 yılında Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’nın kurulmasıyla siyasal bir önderliğe kavuşan emekçi hareketi de, Vatan Partisi’nin mirasçısı olduğu bir başka önemli gelenektir. Vatan Partisi, 1930’lu ve 40’lı yıllarda Ortaçağ’a karşı Cumhuriyet Devrimi yolunda atılan adımlar ile halkçı devletçi bir programın uygulaması olan ekonomik hamlelerin yanısıra her türlü sömürü ve baskıya karşı emekçi kitlelerin yürüttüğü mücadelenin sahibi ve mirasçısıdır. Nazım Hikmet’in “Memleketimdem İnsan Manzaraları” ve “Kurtuluş Savaşı Destanı” şiirleri, Vatan Partisi’nin bu dönemdeki duruşunu en iyi şekilde anlatır.

        Vatan Partisi, 1950 sonrasında Atlantik ittifakına bağlanmaya, NATO üyeliğine ve Türkiye’yi “Küçük Amerika” yapma programına karşı mücadele etmiştir.

        Partimiz, 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden sonra büyük bir ivme kazanan “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” mücadelesi içinde örgütlenmiştir.

Vatan Partisi’nin kadroları 27 Mayıs 1960 Devrimin’den sonra hızla gelişen devrimci gençlik hareketi içinden çıkmıştır. Genel Başkanımız Doğu Perinçek 1968 yılında üniversite boykot ve işgal eylemlerini planlayan ve bizzat eylemlerin başında olan Fikir Kulüpleri Federasyonu adlı gençlik örgütünün genel başkanıydı, Hasan Yalçın arkadaşımız, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği’nin başında bulunuyordu.

Vatan Partisi bu dönemde Türkiye’nin dört bir yanında köylülüğün toprak ve özgürlük, işçi sınıfının sendikal haklar ve emeğinin karşılığını alma, gençliğimizin demokratik üniversite, Kürt yurttaşlarımızın demokratik hak ve özgürlüklerini elde etme ve bir bütün olarak halkımızın bağımsızlık ve demokrasi mücadelesine önderlik ederek büyümüştür.

        12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Amerikancı askeri darbelerine karşı hapishaneler ve mahkemeler başta olmak üzere her alanda mücadele ettik. 1980 öncesinde Türkiye’nin içine çekildiği kardeş kavgasına karşı durduk. “Milli Birlik Hükümeti” önerimizle, Amerikancı darbe karşısında bir direnme mevzii kurmaya çalıştık.

        Amerikancı 12 Eylül rejiminin alt edilmesinde gerek halk muhalefetini örgütleyerek, gerekse hapishanelerde ve mahkemelerde verdiğimiz mücadele ile önemli bir rol oynadık.

        Partimiz 1980 sonrasında bir yandan bütün devrimcileri birleştirmeye çalışırken, bir yandan da Amerikancı diktaya karşı yeniden yükselen halkın mücadelesine önderlik görevi doğrultusunda bütün gücüyle çalıştı. Partimizin emekçi kadroları, İşçi sınıfımızın1989 yılında başlayan “bahar eylemlerinde” ve 1991 yılındaZonguldaktan başlayan büyük madenci yürüyüşünde önder roller üstlendiler.

        1991 yılındaki Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra değişen koşullar, tam bağımsızlık ve milli birlik için mücadeleyi en başta gelen görev olarak almamızı gerektirmiştir.

        Kuzey Irak ve Güneydoğumuza “Çekiç güç” olarak yerleşen ve ayrılıkçı hareketin doğrudan destekçisi haline gelen Amerikan emperyalizmine karşı mücadele, bu dönemde büyük önem kazandı. Bu temel görevimize bağlı olarak doksanlı yıllarda bir yandan Gladio’nun faili meçhul cinayetlerine, öte yandan adım adım büyüyen Batı Destekli İrtica’ya karşı mücadele yürüttük.

        1990’larda Çiller Özel Örgütü’ne karşı olan mücadelemiz, Amerikan emperyalizminin Türkiye’de örgütlemiş olduğu Gladyo’ya karşı verdiğimiz bir mücadeleydi.

        Batı Destekli İrtica’nın 3 Kasım 2002’de yapılan seçimler sonrasında iktidar olması ve ABD emperyalizminin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi ile yeni bir döneme girdik.

        Partimiz bu dönemde, “Türkiye’nin savunması Kıbrıs’tan başlar” sloganıyla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ve Kurucu Cumhurbaşkanımız sayın Rauf Denktaş’a yönelik Batı destekli saldırılara karşı ülke çapında mücadele vermiş, “Ermeni soykırımı emperyalist ve tarihsel bir yalandır” sloganı ile Avrupa’daki yuttaşlarımızı ayağa kaldırarak Berlin, Lozan ve Paris gibi merkezler başta olmak üzere her tarafta büyük kitlesel eylemler örgütlemiş, Diyarbakır Bismil, Urfa Akçakale ve Erzurum Çat’ın yoksul ve topraksız köylüsünün toprak ve özgürlük mücadelesine önderlik etmiştir.

        Irak’ı işgal ederek Türkiye’ye komşu olan Amerikan emperyalizminin ayrılıkçı terörü yeniden hortlatarak varlığımıza ve geleceğimize yönelttiği tehdit ile iktidar mevzilerini ele geçiren Haçlı İrtica’ya karşı mücadele, bu dönemin en önemli görevleri arasına girdi.

        Büyüyen tehdide ancak milletin büyük birliği ile karşı konulabilir. Tehdidi gören ve son yetmiş yılın gelişmeleri içinde çeşitli siyasi akımlara dağılmış olan öncüleri, Partimizin çatısı altında, tek bir disiplin içinde toplamak gerekiyordu. Bu amaçla 22-23-24 Aralık 2006 günlerinde Ankara’da “Milli Hükümet Programıyla İktidara” şiarıyla toplanan VII. Genel Kurultayımız (Suphi Karaman Kurultayı) Milli Hükümet Programını kabul etti.

        Türkiye, hala yüzyıl öncesinde olduğu gibi emperyalizmden ve Ortaçağ’dan kurtulmak, yani Milli Demokratik Devrimi’ni başarıya ulaştırmak görevi ile karşı karşıyadır. Dolayısı ile emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı’nda ve hemen ardından başarılan Cumhuriyet Devrimi’nde bir arada olan milletin bütün güçlerini, yeniden bir araya getirerek yarım kalan “Devrim”i tamamlamak günümüzün görevidir. Vatan Partisi bu tarihi görevi önüne koymuştur.

        Vatan Partisi 2008 yılından bu yana; Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan en büyük emperyalist saldırı olan “Ergenekon Tertibi”ne karşı mücadele etmektedir.

        Partimiz son beş yıl içinde gerek hapishane ve mahkemelerde yaptığı direnişle, gerekse saldırı ve tertibe karşı halkı örgütleyerek verdiği mücadele ile tüm milletimize önderlik etti. Ergenekon ve Balyoz tertiplerinin çökertilmesinde Vatan Partisi’nin o günki adıyla İşçi Partisi'nin önderlik ettiği mücadele belirleyici oldu. Yüz binlerin defalarca Silivri zindanını kuşatmasıyla verilen mücadelenin dünyada örneği yoktur.

        2012 yılında başlayan ve 2013 yılında da büyüyerek devam eden büyük kitle mücadelesinde Vatan Partisi’nin önderliği tayin edicidir. Haziran ayaklanmasında milyonlar, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganıyla mücadele etti. Vatan Partisi’nin bedeller ödeyerek mücadelesini verdiği siyasal program Türkiye’nin dört bir yanında mücadeleye atılan kitlelerin elinde maddi bir güce dönüştü.