I. İŞÇİ PARTİSİ’Nİ TANIYALIM
Emekçilerin ve aydınların partisi
Hep soruyorlar, İşçi Partisi yalnız işçilerin partisi midir?
Hayır, Parti Tüzüğü’ne göre İşçi partisi, işçi sınıfının, köy ve kent emekçilerinin ve sosyalist aydınların partisidir. Çiftçi, tarım işçisi, esnaf, zanaatkâr, şoför, memur, öğretmen, özetle hayatını alın teriyle kazanan herkes, İşçi Partisi’nin kitlesini oluşturur. Ayrıca partinin kapısı yurdunu seven, emekçiden yana herkese açıktır.
Partiler, ne söylerlerse söylesinler, ya parababalarından yanadırlar ya da emekçilerden. Diğer partiler herkese mavi boncuk dağıtıp halka yalan söylüyorlar. Ama iktidara geldikleri zaman görüyoruz onları. Holdinglerin, bankerlerin, büyük sermayenin, ağanın, tefecinin, uyuşturucu ve silah kaçakçılarının çıkarlarını savunuyorlar. Emekçileri perişan ediyor, eziyorlar.
İşçi Partisi ise, kimin yanında ve kime karşı olduğunu açıkça söylüyor.
Türkiye’nin en eski partisi
İşçi Partisi, Kurtuluş Savaşı yıllarında işçi ve çiftçilerin kurduğu Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Partisi’nin devamıdır. Kuruluş tarihimiz, 22 Eylül 1919. Demek ki İşçi partisi, Türkiye’nin en eski partisidir.
Partimiz, seksen yıldır Türkiye’nin bağımsızlığını savunuyor ve emekçilerin iktidara gelmesi için mücadele ediyor. Haksızlığa, baskıya, zulme göğüs geriyor, yılmıyor. Şefik Hüsnü’ler, Nazım Hikmet’ler, Hikmet Kıvılcımlı’lar, Orhan Kemal’ler, Mehmet Ali Aybar’lar, Bora Gözen’ler, Deniz Gezmiş’ler, Cemal Süreya’lar, hep bu partinin ön saflarında mücadele ettiler.
II.İŞÇİ PARTİSİ’NİN AMACI VE PROGRAMI
Amaç: Kemalist Devrim’i tamamlayarak emekçi iktidarı altında sosyalizmi kurmak
Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren partiler arasında, önüne Kemalist Devrim’i tamamlamak görevini koyan tek parti, İşçi Partisi’dir. Bu çok önemli. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı verdik, Ezilen Dünya’ya cesaret veren bir devrim yaptık ama 1950’den sonra iktidara gelenler, “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız” diyerek, Kemalist Devrim’in kazançlarını bir bir yıktılar. İşte herkes görüyor, bugün yurdumuz ABD güdümlü bir mafya-tarikat rejiminin pençesine düşmüştür. İşçi Partisi, bu koşullarda, önce Kemalist Devrim’i tamamlamak için mücadele ediyor. Bunu başarınca emekçi iktidarı altında sosyalizmin kuruluşuna geçmeyi amaçlıyor (Program, madde 9/11).
Mustafa Kemallerin önderlik ettiği Türkiye’nin devrimci birikiminden kuvvet alıyoruz
İşçi Partisi’nin ayakları Türkiye toprağına basıyor ve kökleri halkımızın devrimci birikimine uzanıyor. Partimizin Programı, “Küçük Amerika” programını uygulayan partilerin aksine şöyle diyor: “İşçi Partisi; Sultanlığın ve Halifeliğin kaldırılması; tekke ve zaviyelerin kapatılması; ağalığın, efendiliğin, paşalığın yasal planda kaldırılması; Latin harflerinin kabulü; laiklik ve dilde demokratlaşma gibi, Milli Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi’nin bağımsızlık, demokrasi ve aydınlanma yönündeki bütün kazanımlarını korur; bu kazanımları emekçi halk yararına geliştirir; demokratik halk devriminin ve sosyalizme ilerlemenin tarihsel birikimi olarak değerlendirir” (madde 9/IV).
Atatürk’ten miras kalan Altı Ok, bugün Türkiye’nin önündeki sorunları çözecek ve halkı birleştirecek devrimci programdır
Türkiye halkı olarak birleşip, öncelikle bağımsız, halkçı, aydınlanmış Türkiye’yi kuralım diyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, dünyanın ve Türkiye’nin devrimci deneyimlerini değerlendirerek, Türkiye halkını bu amaca ulaştıracak programı Altı Ok’la ifade etmişti. Ne var ki, son elli yılda bu program terk edildi. Ankara, artık bize Atatürk’ten kalan Ankara değil. Hükümetler ABD güdümlü, Washington’dan yönetiliyor. Tarikatlar, tekkeler, şeriatçı örgütler, devlet iktidarına yerleşmiş, toplumu sarmış. Türk Lirası gitmiş, doların diktası gelmiş. Cumhuriyet ekonomisinin kaleleri olan KİT’ler özelleştirilip yabancı sermayeye peşkeş çekiliyor. Yabancı sermaye ile işbirliği halindeki hükümetler, Türkiye piyasasını yabancı tütüne, pamuğa, bitkisel yağlara ve sanayi ürünlerine açmış, Türkiye tarımını ve sanayisini çökertiyor. Türkiye ekonomisi eroine bağlı hale getirilmiş. Ekonomi mafyalaşmış. Siyasetin kilit mevkilerine mafya yerleşmiş. Bu koşullarda tek çıkış yolu, Altı Ok’u uygulamak ve Türkiye’yi yeniden Kemalist Devrim rayına oturtmaktır. Diğer partiler, “Atatürkçüyüz” diyerek ikiyüzlülük yapıyorlar. İşçi Partisi ise, şu çağrıyı yapıyor:
Cumhuriyet yıkıcılığına hayır, Cumhuriyetçilik!
Amerikancılığa hayır, bağımsızlık!
Holdingçiliğe hayır, halkçılık!
Özelleştirmeye hayır, devletçilik!
Tarikatçılığa hayır, laiklik!
Tutuculuğa hayır, devrimcilik!
Ne yazık ki, Atatürk’ün kurduğu parti bile, Altı Ok’u terketti, “serbest piyasacı” oldu. İşçi Partisi, yıllardan beri DSP’ye, CHP’ye; gelin Altı Ok temelinde güçbirliği yapalım, birlikte iktidar olalım ve Cumhuriyet Devrimi hükümetini kuralım diyor. Ecevit ve Baykal, Cumhuriyet Devrimi’ni yıkıp mafya- tarikat rejimini kuran sağ partilerle kolayca hükümet ortaklıkları kurdukları halde, Altı Ok temelinde güçbirliğini reddettiler. Ne var ki, dalga dalga gelen dünya ekonomi krizini göğüslemek için, Türkiye yeniden halkçılık ve devletçiliğe başvurarak, Altı Ok’u uygulayacaktır. Bu, kaçınılmazdır.
Köylerden merkezî iktidara kadar Halk Meclisleri yönetimi
İşçi Partisi Programı, Türkiye halkının Kemalist Devrim’i tamamlayarak kuracağı Demokratik Halk İktidarı’nın yapısını, işleyişini ve kurumlarını belirlemiştir. Bu açıdan İşçi Partisi Programı, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı yıllarında kabul edilen Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası’nın getirdiği modeli geliştirmiştir. Bu model, Halk Meclisleri sistemidir. Halk İktidarı, köylerden ve mahallelerden Ankara’daki merkezi yönetime kadar Halk Meclisleri aracılığıyla gerçekleşecektir. Köyleri Köy Meclisleri ve Köylü Kurulları, mahalleleri Mahalle Meclisleri ve Kurulları, ilçeleri İlçe Halk Meclisleri ve Yönetimleri, illeri İl Halk Meclisleri ve Yönetimleri, Türkiye’yi Türkiye Halk Meclisi (Türkiye Büyük Millet Meclisi) ve Hükümeti yönetecektir. Bu sistemde merkezden tayin edilen vali ve kaymakamlar yoktur. İllerin ve ilçelerin yönetimleri, il ve ilçelerin meclisleri tarafından seçilecek ve bu meclislere hesap verecektir. Böylece merkezi idare ve yerel yönetimler arasındaki ikilik de kalkacak, tek bir idare sistemi kurulacaktır. Güvenlik güçleri de, il ve ilçelerin halk meclislerinin ve yönetimlerinin emrinde olacaktır. Atatürk’ün 1921 Anayasası’yla kurmak istediği bu sistem, halkın köylerden başlayarak her düzeyde söz sahibi olmasına imkan tanıyan ve ülke yönetimini halk girişimi temeline oturtan demokratik bir sistemdir. Bu sistemde milletvekili aylıkları, en yüksek işçi ücretinin üzerinde olmayacaktır. İşçi Partisi, bir avuç parababasının özel çıkar ve vurgununa hizmet eden bugünkü yönetim sistemini temelden ve kökten değiştirecek, kamu yararını ve kamu hizmetini yeniden kurumlaştıracak ve işletecektir. Yasalar azaltılacak ve basitleştirilecek, yönetim ucuzlatılacak ve bütün hesaplar toplum denetimine açık hale getirilecektir. Halk meclisleri sisteminde, yönetim halkın hizmetinde olacaktır, yurttaşın düğmesini koparmak suçtur.
Bağımsızlık: Ankara’yı Amerika ve Avrupa güdümünden kurtarmak, Atatürk döneminin Ankara’sını kurmak
İşçi Partisi Programı’nın en önemli görevi, bağımsızlıktır. Bugün Ankara, Dünya Bankası ve IMF denen uluslararası parababaları tarafından yönetiliyor. Meclis ve hükümet kararları, bu yüzdendir ki, Türkiye halkının çıkarlarını değil, Amerika ve Avrupa sermayesinin ve işbirlikçilerinin çıkarlarını gözetiyor. Bu yüzdendir ki, bugün Türkiye piyasasında içilen tütünün yüzde ellisi Amerikan tütünüdür. İktidarlar Türk tütüncüsüne kota koyarlar ki, Amerikan tütünü piyasayı istila etsin. Ankara dünya sermayesine teslim edildiği için, bugün dışardan pamuk, zeytin yağı ve sıvı yağlar, et ve diğer tarım ürünleri ithal edilmektedir. Türk sanayicisi ve zenaatkârının yıkıma uğraması pahasına yabancı sanayi korunmaktadır. Daha vahimi, bu iktidarlar iç piyasadaki ticareti bile Carrefour, Continent, Carrusel gibi yabancı tekellere teslim etmektedirler. Cumhurbaşkanı, başbakan bu şirketlerin açılışlarını yapmaktadır. Bu süpermarketler, kendi amcamızın, dayımızın ürettiği malları paketleyip bize satarak trilyonlar kazanıp yurtdışına götürürken, bizim bakkalımız, esnafımız, tuhafiyecimiz, züccaciyecimiz, toptancımız iflas etmekte ve tezgâhını kapatmaktadır. İç piyasadaki ticaretin bile yabancı şirketlere teslim edilmesi, sömürgeleşmektir. Türkiye’yi yönetenler, yabancı şirketlerin komisyonculuğunu üstlenmişler. Düşününüz Cumhurbaşkanı, Atatürk’ten kalan Çankaya Köşkü’nün bahçesini bile yabancı şirketlere vermeye hazır olduğunu söyleyerek, Türkiye halkının bağımsızlık bilincini çökertme çabasındadır. Atatürk zamanında bağımsızlığın karargâhı olan Çankaya bile, Amerika ve Avrupa holdinglerine teslim olmuştur. Bu durumda işçi ve çiftçiden esnaf, zenaatkâr ve ulusal sanayiciye kadar, bütün milletin birinci meselesi, Ankara’yı dünya sermayesinin pençesinden kurtarmak, yeniden Atatürk’ün Ankarası yapmaktır.
İşçi Partisi, ABD’nin kukla Kürdistan planının karşısına dikilen tek partidir
İktidarların “büyük dostumuz”, büyük müttefikimiz” dedikleri Amerika ve Avrupa, Kuzey Irak’ta kukla Kürdistan kurmak için harekete geçmişler, Türkiye’yi bölme planlarını uygulamaya başlamışlar, Irak’a ambargo koyarak Türkiye ekonomisini de ambargoya mahkum etmişler, Türkiye’yi kriz bölgelerinde taşeron haline getirmek için çeşitli tertiplere girişmişler, Türkiye ile komşuları arasında çatışmalar kışkırtarak ülkemiz üzerindeki denetimlerini ağırlaştırmaya yönelmişlerdir. Bu durumda, Türkiye’yi yöneteler, İşçi Partisi’nin yıllarca belirttiği “Sevr tehdidi”nden söz etmeye başlamışlar, fakat bu tehdidin kaynağı olan ABD ve Avrupa’yı hâlâ gözlerden gizleme çabasındadırlar. İşçi Partisi, Körfez Savaşından bu yana ABD ve Avrupa’nın kukla Kürdistan planlarını tek başına sergilemiş ve en sonunda kamuoyunu uyandırmıştır. Ve bugün İşçi Partisi, yine tek başına, Türkiye’ye yönelen tehdidin kaynağında ABD ve Avrupa Emperyalizminin bulunduğunu döne döne vurgulayarak Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını savunmaktadır. İşçi Partisi, ABD ve Avrupa’nın çıkarlarına hizmet eden NATO’dan çıkmayı savunmaktadır. Bizi Avrupa sermayesinin kölesi haline getirecek olan Avrupa Birliği’ne girilmesine karşıyız Avrupa Birliği’ni girecek olursak, Türkiye Cumhuriyeti kalmayacaktır. Sanayimiz ve tarımımızı baltalayan Gümrük Birliği’nden de derhal çıkılmalıdır. Atatürk’ün “Yurtta barış, cihanda barış” parolasının biricik güvencesi, bağımsızlığın ve egemenliğin tekrar kazanılması ve Türkiye’nin öncelikle kendi gücüne güvenmesidir.
Bölge merkezli dış politika ve Avrasya seçeneği
İşçi Partisi, bugünkü dünya koşullarını tahlil ederek ABD ve Avrupa’dan gelen tehdidi göğüslemek ve Türkiye’nin bağımsızlık ve egemenliğini korumak için, Bölge Merkezli Dış Politika’yı ve Avrasya Seçeneği politikasını üretmiştir. Türkiye, öncelikle kendisi gibi tehdit altında olan ve sömürülen Ortadoğu, Kafkas ve Balkan ülkeleriyle işbirliğinden yanadır. İkincisi, Asya’nın Türk Cumhuriyetleri, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Hindistan gibi ülkeler, Türkiye için geniş bir dayanışma potansiyeli oluşturmaktadır. İşçi Partisi Avrasya Seçeneği’ni yıllarca savunmuş ve ülkemizin geniş kuvvetlerine benimsetmiştir.
Örgütlü ve özgür halk
İşçi Partisi, her kademede halk iktidarının lafta değil, fiilen gerçekleşmesi için, halk kitlelerinin sendikalarda, kooperatiflerde, meslek kuruluşlarında, derneklerde ve kültür-sanat spor kulüplerinde örgütlenmesini devlet olanaklarıyla desteklemekten yanadır.
Bugünkü toplumda özgürlükler, yalnız büyük zenginler için vardır. Emekçiler için hak ve özgürlükler kağıt üstündedir. Çünkü insanca yaşamak, eğitim, basın, seyahat, bilim, sanat, haberleşme gibi özgürlüklerin kullanılması ekonomik olanaklara bağlıdır. İşçi Partisi’nin amaçladığı demokratik halk iktidarı, emekçilere ve halk örgütlerine sağladığı ekonomik olanaklarla bu özgürlükleri yaşanır ve kullanılır hale getirecektir.
Emekçiden yana kamu ağırlıklı planlı ekonomi
Büyük sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet eden partiler, özel sermayeyi ve piyasa ekonomisini savunurlar. Emekçilerin, orta halli kesimlerin ve ulusal sanayicilerin çıkarlarını savunan partiler ise, kamu ağırlıklı, planlı ekonomiden yanadırlar. Cumhuriyet ekonomisi, halkçılık ve devletçilik ilkeleriyle bu programı uygulamıştır. Halkçılık ve devletçilik, bugün yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiştir. 10 milyon işsizin, sokakta yatan 1 milyon çocuğun, enflasyonun altında ezilen işçi ve memurun, tütününe kota konan, ürünü para etmeyen köylünün, kepengini siftah yapmadan kapayan esnaf ve zenaatkârın, üvey evlat işlemi gören ulusal sanayicinin sorunları, ancak halkçılıkla, devletçilikle ve planlamayla çözülebilir. Doğu, Güneydoğu, Karadeniz ve İç Anadolu gibi ihmal edilmiş bölgelerle daha gelişmiş bölgelerimiz arasındaki dengeyi sağlama gereği de, devletçiliği zorunlu kılmaktadır. Başka deyişle kamu ağırlıklı ekonomi, Türkiye’nin bütünlüğünü sağlamak ve ayrılıkçı terörün zeminini ortadan kaldırmak bakımından da zorunludur. İşçi Partisi Programı’nda, üretimin amacı bir avuç büyük sermaye sahibinin çıkarı değil, 65 milyon halkın refahıdır. İşçi Partisi iktidarında trilyonlarla oynayan büyük zenginler olmayacak, ancak sokakta yatan ve tiner çeken tek bir çocuk, vücudunu satmak zorunda kalan tek bir kadın, evsiz barksız, aşsız ve işsiz tek bir yurttaş da kalmayacaktır. Ülke kaynaklarının önemli bir kesimi, eğitim, kültür ve sanat seferberliği için ayrılacak, böylece ahlâki çürümeyi ve şiddeti besleyen bataklık kurutulacaktır. Şu anda Türkiye ekonomisi büyük tehditlerle yüz yüzedir. Ekonomi eroine bağımlı hale gelmiş ve halkın ihtiyaçlarından koparılmıştır. Kaynaklar üretime değil, uyuşturucu ve silah kaçakçılığına, arazi ve sahil yağmasına, faize ve tefeciliğe akmaktadır. Bin civarındaki tefeci devleti bile haraca bağlamıştır. Devlet, dış ve iç borçların ağır faiz yükü altında kalmıştır. Bu koşullar yetmiyormuş gibi, Uzak Asya ve Rusya’da patlak veren dünya ekonomik krizinin dalgaları da Türkiye ekonomisini sallamaya başlamıştır. Önümüzdeki dönem bu sarsıntının çok daha büyüyeceği ortadadır.
Krizi göğüslemek için Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik
Bir tek İşçi Partisi, bu ekonomik krizi göğüsleyecek halkçı ve devletçi program paketini hazırlamıştır. İşçi Partisi, krizi göğüslemek için özetle şu ekonomik önlemleri savunmaktadır:
-Çiftçi taban fiyatları, ücretler, memur, emekli, dul ve yetim aylıkları yükseltilmeli, böylece iç piyasadaki alım gücü büyütülmelidir.
-Bu alım gücüne mal sunabilmek için, tarım ve sanayideki üretim desteklenmelidir.
-Türkiye’de üretilen tarım ve sanayi ürünlerinin ithalatı durdurulmalıdır. İthalat yerli üretimin ihtiyaçlarına yanıt vermelidir.
-Doların diktasına son verilmeli, ulusal piyasada Türk Lirası’nın rakipsiz dolaşımı sağlanmalıdır. Para hareketlerini kontrol altına alan sıkı bir kambiyo rejimi uygulanmalı, Türk parası korunmalıdır.
-Özelleştirmeye son verilmeli, KİT’lerin geliştirilmesi ve modernleştirilmesi için gerekli yatırım yapılmalıdır.
-SSK’lar kurtarılmalı büyük bir eğitim seferberliği başlatılmalıdır.
-Bu ekonomik programın uygulanması için gerekli kaynak, fazlasıyla vardır. En başta mafya kaynakları kamulaştırılmalıdır. Nereden buldun yasası çıkarılarak, yasadışı vurguna ve yağmaya el konulmalıdır.
-Köktenci ve etkili bir servet vergisi konmalıdır.
-Şehirlerdeki arazi rantları, kamu kaynağına dönüştürülmelidir.
-Esaslı bir vergi reformu yapılmalı, vergi kaçakçılığını önleyecek kesin önlemler getirilmelidir.
-İç borç ve faiz ödemeleri dondurularak, devlet, bin civarındaki tefecinin pençesinden kurtarılmalı ve bütçe üzerindeki borç yükü hafifletilmelidir.
-Tarikat okulları ve özel okullar kamulaştırılarak eğitimin birliği sağlanmalıdır.
Toprak reformu ve çiftçinin desteklenmesi
İşçi Partisi, Toprak Reformu Programı olan tek partidir. Toprak ağalığını, aşiret reisliğini, beyliği, şeyhliği, tefeciliği kökten temizlemek, köylüyü özgürleştirmek, Ortaçağ’dan kurtulmanın ve cumhuriyeti hayata geçirmenin şartıdır. Toprak reformuyla topraksız ve az topraklı köylü, toprağa kavuşturulacaktır. İşlenmeyen hazine toprakları da yoksul köylüye dağıtılarak tapularına geçirilecektir. Toprak reformu, Kürt sorununun çözülmesi ve Türkiye’nin birliği açısından da önemlidir. Demokratik halk iktidarında, yoksul ve orta halli köylüler, tefeci ve banka borçlarından kurtarılacak, senetler imha edilecek, ipotekler kaldırılacaktır. Dünya sermayesi, Türkiye’nin tarımını yıkıma uğratan bir program dayatıyor. Tütüncü, pamukçu, zeytinci, besici, genel olarak tarım üreticisi ve hayvancılıkla geçinenler bugün büyük bir yıkımla karşı karşıyadır. Tarım üretiminin çökmesi, yalnız köylü için değil, bütün halk için ağır bir tehdittir. İşçi Partisi, tarım üreticisini, özellikle yoksul ve orta halli köylüyü faizsiz ve düşük faizli krediyle, ürüne değer fiyat vererek, ucuz gübre, tarım ilacı ve mazot sağlayarak destekleyecektir. Köylerde kooperatifleşmeyi özendirecek, tarım üreticisini eğiterek verimli tarımın insan gücünü yaratacaktır.
Sağlıklı ve güvenli yaşam
Serbest piyasa dedikleri özel çıkar ve sermaye sistemi, bütün dünyada doğayı ve insanı yıkıma uğratmaktadır. Özel çıkar her şey olunca, ne orman kalıyor, ne sahil, ne ırmak, ne deniz. Kentlerde milyonlarca insan üst üste yığılmıştır. Doğa ve insan kirlenmesi, şiddet, trafik, ahlaki çürüme, yalnızlaşma ve insan ilişkilerinin naylonlaşması, ne beden sağlığı bırakmaktadır, ne de ruh sağlığı. Sağlıklı, güvenli, kardeşçe ve barış içinde yaşamak, büyük bir özlem haline gelmiştir. Bunun gerçekleşmesi için, toplumumuzun gözü dönmüş çıkar sisteminden vazgeçmesi gerekiyor. İşçi Partisi, bir avuç büyük parababasının kârını değil, toplumun çıkarını, kamu yararını gözetiyor. İşçi Partisi’nin savunduğu kamu ağırlıklı, planlı ekonomi, toplumumuzdaki insanca ilişkileri ve duyguları, elbirliğini ve dayanışmayı, gelir dağılımındaki adaleti, kader birliğini getireceği için, insanın beden ve ruh sağlığı için gerekli toplumsal koşulları yaratacaktır. Devletçi ve halkçı ekonomi, herkese iş, çalışma güvenliği, emeklilik güvencesi, insanca yaşamaya yeterli bir ücret, sağlıklı konut, eğitim, toplu ve sağlıklı ulaşım, kültür ve sanat yeteneğini geliştirme olanakları sağlayacaktır. Kültür ve sağlık hizmetleri parasız olacaktır. Bütün bunlar için yeterli kaynaklar vardır. İş ki, uyuşturucu ve silah mafyasının kaynaklarına el konsun ve ekonomi, üretime ve hakça bölüşüme yönelik bir raya oturtulsun.
Laiklik, aydınlanma, devrimci eğitim ve kültür
İşçi Partisi önderliğinde kurulacak demokratik halk iktidarında, eğitim ve spor hizmetleri parasız olacaktır. Demokratik halk iktidarı, devrimci, toplumcu, demokratik, laik, bilimsel ve emekçi ekonomisinin ihtiyaçlarına cevap veren bir eğitim sistemi uygular. Demokratik halk iktidarı, yaratıcılığı söndüren, emir kulları yetiştiren, “Türk İslam sentezi” formülüyle kadercilik aşılayan, çocuklarımızı kurt sütüyle besleyerek yırtıcılaştıran; emperyalist-kapitalist piyasaya bireyci, çıkarcı ve rekabetçi eleman yetiştiren bugünkü eğitim sistemini temelden değiştirecek; halka hizmet ruhuyla dolu, devrimci, özgür düşünceli, yaratıcı, başı dik, haksızlığa direnen, cesur, barışçı, dayanışmacı, emeğe saygılı, halk mülkiyetine özen gösteren, paylaşmacı, dünya emekçilerine kardeşlikle bağlı, yetenekli, bilgili, sorumlu kuşaklar yetiştirecektir. Demokratik halk iktidarında eğitim kurumları, laiktir; din ve mezhep propagandası yapmaz. Zorunlu din dersleri kaldırılır; dinler hakkındaki bilgi, felsefe, tarih ve sosyoloji derslerinde verilir. İmam-hatip okulları, liselere, meslek okullarına ve teknik okullara dönüştürülecektir. İşçi Partisi; kurulduğu günden başlayarak ve iktidar döneminde, insanı topluma, üretime ve kendisine yabancılaştıran, düşman eden kültüre karşı sürekli mücadele yürütür. Malı kaldırarak köşeyi dönme ruhunu, havadan kazanmayı, açgözlülüğü, kapkaççılığı, vurgunculuğu, başkalarının sırtına basarak yükselmeyi, post kapmayı ve mevki düşkünlüğünü kışkırtan, toplumu un ufak eden, yalnızlaştıran ve yırtıcılaştıran kapitalist rekabet düzeninin ahlakına karşı; çalışkanlığı, paylaşma mutluluğunu, insan ve doğa sevgisini, hoşgörüyü, barışı temel alan sosyalist ahlakın ve değerlerinin yayılması ve kök salması için çalışır. Geleceğin insanının manevi kültürel değerleriyle daha bugünden gelişmesine katkıda bulunmak, İşçi Partisi’nin ideolojik görevidir.
III. İŞÇİ PARTİSİ’NİN HİZMETLERİ
İşçi Partisi üç yıldır Türkiye’de ana muhalefet partisi görevini yapıyor. Daha önemlisi, İşçi Partisi, Türkiye’nin yeniden Cumhuriyet Devrimi rayına oturmasında çok önemli hizmetler gördü.
1. İşçi Partisi 28 Şubat’ın yolunu açtı ve programını üretti
İşçi Partisi 1996 yılında, “Cumhuriyet Devrimi Kanunları”nın uygulanması talebini Türkiye’nin gündemine getirdi. 12 maddelik bir program ilan etti. 1996 sonbaharında gerçekleşen İşçi Partisi 4. Genel Kongresi, bu mücadeleyi kampanyaya dönüştürme kararı aldı. Bu kampanya, 28 Şubat 1997 günü toplanan Milli Güvenlik Kurulu kararlarında yankılandı. MGK’nin bu toplantıda kabul ettiği 18 maddelik program, İşçi Partisi’nin 12 maddelik programındaki talepleri içermektedir. 28 Şubat kararları, iktidar ve muhalefet partilerinin akıllarının ucundan bile geçmiyordu. İşçi Partisi bu programı gündeme getirdiğinde, hepsi cepheden karşı çıkmışlardı. MGK’nin Cumhuriyet Devrimi Kanunları Uygulansın kampanyasına sahip çıkmasıyla Türkiye, 28 Şubat sürecine girdi. Mafya-tarikat rejimi inişe geçti. Cumhuriyet Devrimi’nin İkinci Taarruzu olarak adlandırılan bu sürecin yolunu İşçi Partisi açtı, programını İşçi Partisi belirledi.
2. İşçi Partisi Susurluk sürecine önderlik etti
Partimiz, devletin mafyalaşması gerçeğini yıllarca tek başına sergiledi. Susurluk’ta mersedesin içinden, İşçi Partisi’nin cesaretle ortaya koyduğu olgular çıktı. Türkiye Susurluk olayıyla birlikte bir aydınlanma dönemine girdi. Kamuoyu, Çiller Özel Örgütü’nün suçlarını, Turgut Özal’ın liberalleşme adı altında gerçekleştirdiği Eroin Devrimi’ni, ekonominin mafyalaşmasını, siyasetin kilit mevkilerine mafyanın yerleşmesini, Azerbaycan Darbesi’ni, Çeçenistan’a CIA güdümünde askeri güç ve silah gönderilmesini, Çin’in Uygur bölgesine yollanan sabotaj timlerini, Org. Eşref Bitlis’e CIA’nın tertiplediği suikasti, ABD’nin Kuzey Irak’taki karanlık faaliyetini, Çiller’in ABD ilişkilerini vb. hep İşçi Partisi’nden öğrendi. İşçi Partisi Genel Başkanı Perinçek’in, 17 Ekim 1996 günü Cumhurbaşkanı’na sunduğu dosya, daha sonra TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’nun, Başbakanlığın, devletin güvenlik örgütlerinin ve kamuoyunun esas gündemini oluşturdu. İşçi Partisi, ABD güdümlü mafya-tarikat rejiminin satın alamadığı, kontrol edemediği, korkutamadığı tek siyasal güç olduğunu bu süreçte kanıtladı.
3. İşçi Partisi özelleştirmeye başından beri karşı çıkan tek örgüttür
IMF ve Dünya Bankası, Özal, Demirel ve Çiller hükümetlerine özelleştirme, işçi kıyımı, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma programını kabul ettirdiği zaman, bütün partiler, bütün sendikalar ve kitle örgütleri özelleştirmeye evet demişlerdi. Bir tek İşçi Partisi, özelleştirmeye cepheden karşı çıktı, özelleştirmenin Cumhuriyet ekonomisini ve ulusal devleti yıkma programına hizmet ettiğini bıkmadan yorulmadan ortaya koydu. Partimizin bilgiye dayanan kararlı mücadelesi sonucunda, geniş işçi kitleleri özelleştirmeye karşı mücadelelere girdiler. İşçi sınıfının bu tutumu sendikaları da etkiledi. Özelleştirmeye karşı direnen büyük bir kuvvetin oluşmasında İşçi Partisi belirleyici bir görev yapmıştır.
4. ABD’nin kukla Kürdistan planını İşçi partisi ortaya koydu
1990 yılı Temmuzu’nda başlayan Körfez krizinde ve 1991 yılı başındaki Körfez Savaşı’nda İşçi Partisi, ABD saldırganlığına karşı tek başına mücadele etti. ABD emperyalizminin amacının Irak’ı bölerek kukla bir Kürdistan kurmak olduğunu anlattı. Sekiz yıl sonra bugün artık bütün yurtsever güçler, ABD ve Avrupa’nın Türkiye’ye Sevr’i dayatma peşinde olduklarını kabul etmektedirler. İşçi Partisi bu tutumuyla emperyalizme karşı en kararlı, en tutarlı ve en birikimli parti olduğunu kanıtlamıştır.
5. İşçi Partisi Sol Güçbirliği önerisiyle Cumhuriyet Devrimi hükümeti formülünü üretti
İşçi Partisi 1993 yılı Aralık ayından beri Sol Güçbirliği Sol iktidar çözümünü Türkiye’nin gündeminde tuttu. Partimiz, 1994 yılı sonbaharında, başta DSP ve CHP’yle genel başkanlar düzeyinde görüşerek Sol Güçbirliği önerisinde bulundu ve bu iktidar formülünü ısrarla işledi. Susurluk olayı ve 28 Şubat Kararları’ndan sonra, artık sağ partilerin Türkiye’de iktidar olamayacaklarını İşçi Partisi saptadı. Günün temel meselesi, Türkiye’yi Cumhuriyet Devrimi rotasında ilerletecek hükümet formülünü ve programını üretmekti. Program vardı. Sol partiler, Atatürk’ün 6 Ok programı temelinde güçbirliği yapabilir ve Türkiye’nin sorunlarını çözebilirlerdi. İP ve diğer Cumhuriyet Devrimi kuvvetlerinin birlikte seçime girdikleri zaman, yüzde 35-40 oranında oy alarak iktidar olacakları, araştırmalarla da doğrulanmıştı. İşçi Partisi’nin Sol Güçbirliği - Cumhuriyet Devrimi hükümeti seçeneği, DSP ve CHP örgütleri ve genel olarak Cumhuriyet Devrimi güçleri tarafından benimsendi ve Türkiye’nin 2000’lere girerken gerçekleştireceği biricik iktidar formülü olarak gün geçtikçe daha büyük kuvvetleri çevresinde toplamaktadır.
6.İşçi Partisi Köy emekçisinin,üreticilerin sorunlarına sahip çıktı
Geçtiğimiz dönemde sadece İşçi Partisi köylere gitti, üreticilerin sorunlarına sahip çıktı, düzenlediği üretici mitingleriyle köylünün sorunlarını Türkiye’nin gündemine taşıdı. Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın ve Muğla’da Partimiz üretici mitingleri gerçekleştirdi. Binlerce köylü İşçi Partisi’ne üye oldu. Tütünde, pamukta, zeytinde kısacası bütün tarımda ve hayvancılıkta Batılı emperyalist devletler tarafından gerçekleştirilen yıkıma karşı, İşçi Partisi mücadele etti. Türkiye tarımını ve hayvancılığını kurtaracak programlar üretti.
7. İşçi Partisi “Cumhuriyet Bize Emanet” diyen bir gençlik yetiştirdi.
İşçi Partisi, ülkesine ve halkına bağlı, Cumhuriyet Devrimi’ni tamamlama kararlılığına sahip, üniversitelerde her türlü zorbalığa karşı koyan ve barışı savunan, başı dik, bilgili ve birikimli bir gençlik kuşağı yetiştirdi. İşçi Partisi Öncü Gençlik, dört yıldır her 19 Mayıs’ta Samsun’dan Ankara’ya yürüyor ve Türkiye’nin bağımsızlığını savunuyor. 1998 Ağustosunda yapılan Bergama-Akkuyu yürüyüşünde olduğu gibi İşçi Partisi’nin gençleri köylere, kasabalara, mahallelere giderek emekçilerle omuz omuza mücadele ediyorlar ve kaderlerini Türkiye halkı ile birleştiriyorlar. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin gençliğimizi mafya tetikçisi, uyuşturucu kurbanı, nemelazımcı, vatanını ve halkını değil sadece kendisini düşünen insanlar haline getirme planlarına karşı, İşçi Partisi gençliği, Atatürk’ün Milli Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyet Devrimimizin kazanımlarını emanet ettiği bir gençlik olma perspektifiyle mücadele etmektedir.
Türkiye Sahip çık!
Elli yıldır “Türkiye’yi Küçük Amerika yapacağız” diyenler, gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmış ve ülkemizi ABD güdümlü bir mafya tarikat rejimine çevirmişlerdir. Ekonomi IMF reçeteleriyle yönetiliyorsa, artık Türkiye devleti yoktur, “Küçük Amerika” vardır. Meclis’in salonlarının yenilenme ihalesi bile dolarla yapılıyorsa, Türk lirası bitmiş, doların saltanatı başlamıştır. İncirlik’ten kalkan ABD savaş uçakları, Ankara’ya haber bile vermeden gidip Irak’ı bombalıyorsa, topraklarımız üzerindeki egemenlik ABD’ye bırakılmış demektir. İşçi Partisi, bu koşullarda “Küçük Amerika” sisteminin partilerine karşı, Türkiyemizi yeniden Türkiye yapmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, egemenliğini yeniden gerçekleştirmek için mücadele etmektedir. İşçi Partisi, Cumhuriyet yıkıcılığının saldırılarına karşı, bağımsızlığımızın simgesi olan ayyıldızlı bayrağı, İstiklal Marşı’nı ve ekonomik planda Türk Lirası’nın egemenliğini kararlılıkla savundu.
İşçi Partisi’ni güçlendir
Değerli Yurttaş,
Artık Türkiye’ye sahip çıkmanın yolu, İşçi Partisi’ni güçlendirmektir. Güzel yurdumuzu Amerikan emperyalizmin hakimiyetinden ve parababalarının saltanatından kurtarmanın çaresi Cumhuriyet Devrimi’mizi tamamlamaktır; bu mücadele ise ancak İşçi Partisi önderliğinde zafere ulaştırılabilir. Son yılların bütün önemli olayları ve mücadele bu Parti’nin sana layık olduğunu kanıtlıyor. Sen de kendi kaderini eline almak için İşçi Partisi’ni güçlendir. İşçi Partisi’ne üye ol! Türkiye bir seçim dönemine girmiştir. İşçi Partisi bütün seçim bölgelerinde ve her yerde seçime katılıyor. İşçi Partisi’nin seçim kampanyasına katıl! Görev al! İşçi Partisi’ne oy ver!