Bir yerde “kutsal” varsa orada tartışma ve ilerleme yoktur. Dokunulmazlık, gelişmenin düşmanıdır. Bilim ve bilimsel sosyalizm için dokunulmaz olan yoktur. Bazen belirli mevzileri dokunulmaz kılmak istersiniz, muhafaza edersiniz. Bazen siyasi taktikleriniz ya da öncelik sıralamanız gereği duracağınız yerler olur. Ama bunların hepsi tarihseldir. Zamanı gelince her eşik aşılır, tarih ilerler. Bugün mağaralarda yaşamıyoruz değil mi? Herakleitos’un deyişiyle “Pantha rhei, pantha khorei, kai udem menei (her şey akar, her şey devinir, hiçbir şey olduğu gibi kalmaz). Marx’ın deyişiyle “katı olan her şey buharlaşıyor havaya karışıyor”.
Deniz Gezmiş, Türkiye devrimci hareketinin önemli sembollerinden biridir. Bugün onu ayinlerle anan PKK kuyrukçusu sahte solculardan farklı olarak Kuvayı Milliyeciydi. Bir Atatürk genciydi. Samsun’dan Ankara’ya yapılan Bağımsız Türkiye yürüyüşünün başındaydı, elinde Atatürk posteri vardı… 6. Filoyu denize dökerken Türk bayrağı taşıyordu. Türk-Kürt birliğini savunuyordu, bugünkü hainleri yaptığı Kürt milliyetçiliğini Deniz Gezmiş’e kabul ettiremezdiniz.
İKİ MÜCADELE ÇİZGİSİ
Deniz Gezmiş ve cesur arkadaşlarının yukarıdakine benzer sayısız eylemi onları bir halk kahramanı yaptı. İşçiden, köylüden, vatandan yana tavırları, doğru eylem çizgileri onları büyüttü. İşin bir yanı bu. Ama bir de diğer yanı var. İnsan kaçırmak, banka soymak, silahlanmak… Bu yol, yalnızca bugün değil, o gün de sizi toplumun dışına itecek maceracı bir yoldu. Deniz Gezmişlerin bu ikinci dönemi hatalarla dolu bir dönemdir.
Doğu Perinçek, o dönem Fikir Kulüpleri Federasyonu başkanı olarak birlikte mücadele yürüttüğü arkadaşlarına işte bu eleştirileri yöneltti çok ses getiren 140journos röportajında. Tabii, kendilerini şu hayatta sadece “Deniz’in Mahir’in arkadaşları” diye tanıtmanın dışında bir vasfı olmayanlar hemen ayaklandılar: Deniz ve Mahir eleştirilemez! Elbette Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ı apolotik 3. sınıf biyografi kitaplarından, sol arabesk dergilerden ya da Facebook gönderilerinden tanıyan taze devrimci gençler de tepki gösterdiler.
Doğu Perinçek ve arkadaşlarının bütün o Deniz Gezmiş’in sözde arkadaşlarından farkı bu eleştirileri Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan hayattayken de yapmış olmalarıdır. Hem yüzlerine yapmışlardır hem de yazılarıyla maceracı çizgiyle mücadele etmişlerdir.
ELEŞTİRİ DOSTUN İŞİDİR
Gerçek arkadaş, sizi eleştiren kişidir. Çünkü amacı sizin hataya sürüklenmenizi engellemektir. Sahte arkadaş ise, size yaranmak için her yaptığınızı alkışlayandır. O dönem başarısız olunacağı biline biline silahlı mücadele yoluna girildi. Etrafta o kadar alkışlayan vardı ki alkış seslerinden gerçeğin sesleri duyulmuyordu. O kadar alkış olunca birkaç üniversite talebesinin 3-5 silahla toplumu ikna edip devrim yapabileceğine kendilerini inandırdılar. O zaman cesaret isteyen, bu akıl dışı, hesapsız kitapsız gidişe tavır almaktı. Doğu Perinçek ve arkadaşları işte o tavrı o gün de aldılar bugün de alıyorlar.
Zaten böyle olduğu için Deniz Gezmiş yakalandığı zaman cezaevinden Doğu Perinçek’e “acele gel” telgrafı çekmiştir. Böyle olduğu için Mahir Çayan Doğu Perinçek’i bulmaya çalışmıştır. Çünkü dara düşüp alkışlar kesilince size doğruları söyleyecek gerçek arkadaşlarınızı yanınızda görmek istersiniz.
DENİZ GEZMİŞ’İN GÖLGESİNDE KARANLIK İŞLER
Deniz Gezmiş nasıl olsa yok yere katledilmiş ve bir kahraman mertebesine yükselmiştir. Bir kahramanı bayrak yapmak ve her türlü melaneti bu bayrağın gölgesinde yaşatmak maliyetsiz bir yol. Ama eğer bir bilimsel sosyalistseniz hem tarihe hem de geleceğe karşı sorumluluklarınız vardır. Yaşananlardan önyargısız, nesnel dersler çıkarmazsanız hata yapmaya devam edersiniz. Aydınlıkçıların yaptığı budur. Böyle olduğu için, dersler çıkardıkları için, kendi çocukluk çağı hatalarını kutsallaştırmak bir yana eleştirdikleri, sonraki kuşakların faydalanacakları eğitimler haline getirdikleri için sağlam ve güçlü bir gençlik örgütlenmeleri var. Diğerleri nerede?
Bu “abiler” bugün gençlere “banka soyun, insan kaçırın, silahlanın” diyebiliyorlar mı? Diyemiyorlar. Hepsi zamanla yasal partiler kurdular. O zaman sorarlar: Neden bıraktınız silahlı mücadeleyi? Madem Denizlerin yolu tartışmasız doğru bir yoldu nerede silahlarınız, hangi dağdasınız?
Ha, hâlâ “silahlı mücadele” yürütmeye çalışan solcu ağaları yok mu? Sınırlı da olsa var. Hayatında silah görmemiş genç kadınların, erkeklerin ellerine tabanca tutuşturup bir otobüs çevik kuvvet polisinin önüne gönderen, ölümlerine neden olan sapkın örgütler var. Onları aç kalarak, kendisini yakarak ya da bedenine bomba sararak ölüme gönderen, kendileri ise Brüksel’de, Köln’de istihbarat örgütlerinin kucağında keyif çatan sahte solcu savaş ağaları var.
PKK KUYRUĞUNDA DENİZ GEZMİŞÇİLİK OLMAZ
Peki, Deniz Gezmiş bugün hayatta olsa, kardeşine bilim insanı olmayı vasiyet eden bu büyük devrimci aramızda olsa, yine insan kaçırır mıydı? Banka soyar mıydı? Başarısız olacağı açıkken “ordu” kurmaya teşebbüs eder miydi? Şüphesiz etmezdi. Ona yaşama şansı verselerdi bütün bunları gençlikte yapılan hatalar olarak tarif ederdi.
Deniz Gezmiş hayatta olsa, bugün “THKO’nun devamı” olduklarını iddia edenler gibi PKK ile ittifak yapar mıydı? Evrensel’de yazıp çizenlerin Amerikancılığı ayyuka çıkmış olan PKK’ya edecek bir tek sözlerinin bile olmadığını görüyoruz. PKK elebaşı Murat Karayılan geçen hafta İsrail’in The Jerusalem Post gazetesinde nasıl Amerikancı olduklarını nasıl İsrail dostu olduklarını iştahlı iştahlı anlattı. Herhalde rahatsız olmadılar ki bir tek satır eleştiri göremedik. Hem PKK’nın Türk solunu kuyruğuna takmak için kurduğu HDK’nın “bileşeni” olacaksınız hem de “Tam Bağımsız Türkiye” diyen Deniz Gezmiş’i anacaksınız, onu ranta çevireceksiniz. Yok öyle.
8 Aralık 2020 Salı / Aydınlık