“Milliyetçiliği eleştirdiğimiz zaman ‘E Atatürk de milliyetçiydi’ diyerek, sığ bir savunu yapıyorlar. İyi de altı ok ilkesel olarak tarif edilirken Hitler yoktu ki! Milliyetçiliğin hızla ırkçılığa vardığını nasıl görmezsiniz? Bugün milliyetçilik tüm uygar dünyada ‘kendi ırkını diğer ırklardan üstün görmek’ anlamına gelir.”
Diyor Enver Aysever Cumhuriyet’te. 1937’de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na bizzat “Milliyetçilik” ilkesini ekleten Atatürk için “milliyetçi” demememizi öneriyor. Millî Mücadele, hatta çok daha öncesinden başlayarak Anadolu ve Trakya ahalisine tarihle, kültürle, bilimle, dille, iktisatla ve elbette egemenliğiyle bir millet olduklarını hem de milletler âleminin şerefli bir üyesi olduklarını pratiğiyle anlatan Atatürk’e “milliyetçi” demek, ona göre “sığ” bir savunu.
SIĞ KURNAZLIK
Milliyetçiliği, Hitler ile eş tutmak ise Aysever’in milliyetçiliğe karşı duyduğu kini ortaya koyuyor. Burada bir parantez açarak Aysever kurnazlığı hakkında bir bilgi de verelim. Aysever, “Altı Ok tarif edilirken Hitler yoktu” diyor. Tarif edilmek, belirsiz bir kavram ama 1937’de içinde Milliyetçilik de olan 6 ok, Atatürk’ün sağlığında anayasaya konuyor. Daha ötesi yok.
O zaman Hitler de var Mussolini de. Aysever’in kurnazlığı şu: Ona göre milliyetçilik ile ırkçılık aynı şey. Atatürk bunu bilmediği için, milliyetçilik okunu koydu. Yoksa Hitler’i bilse koyar mıydı! Böylece hem bugünlerde “ekmeğini yediği” Atatürkçü camiaya hoş görünmüş oluyor hem de milliyetçiliği ırkçılıkla eş tutmuş oluyor.
MİLLİYETÇİLER IRKÇI DEĞİLDİR
Milliyetçilik, “uygar dünyada” kendi ırkını diğer ırklardan üstün görmekmiş. Yani, ırkçılıkmış. Aysever’in “uygar dünyası” ne yana düşer, navigasyonla bulunabilir mi bilemiyoruz. Ama örneğin Venezuela’da Chavez - Maduro çizgisi milliyetçidir. Salvador Allende de milliyetçiydi. Aslında emperyalizm çağında bütün milli kurtuluş hareketleri milliyetçidir. Asya, Afrika ve Güney Amerika’nın bütün yiğit devrimcileri. Kwame Nkrumah, Julius Nyerere, Jomo Kenyatta, Achmed Sukarno, Amilcar Cabral, Ho Chi Minh, Habib Burgiba, Josip Broz Tito, Cemal Abdünnâsır ve diğerleri… Hepsi milliyetçidir. Hepsi de bu yönleriyle Mustafa Kemal Atatürk’ün akrabalarıdır. Bunlar ve niceleri hem ülkelerinin millî birliğini sağlamış hem de bağımsızlık mücadelesi vermiş liderlerdir. “İlginçtir” hiçbiri ırkçı değildir. Tıpkı Atatürk gibi.
Ezilen dünyada milliyetçiliğin programı basittir. Emperyalizme ya da sömürgeciliğe karşı Millî bağımsızlığı kazanmak ve korumak, millî birliği sağlayarak ülkeyi birleştirmek, ekonomiyi millileştirerek millî pazarı korumak, eğitim ve kültür ile çağdaşlaşmak ve planlı biçimde kalkınmak…
KAFTANCIOĞLU’NU AKLAMA
Aysever, Canan Kaftancıoğlu’nun “Atatürk dememe” ve “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz dememe” çıkışlarını aklama işine girişti son iki yazısında. Aslında Cumhuriyet bir bütün olarak Kaftancıoğlu savunmasına girişmiş. Kaftancıoğlu ile tam sayfa vıcık vıcık yapış yapış bir röportaj okudum. Ancak Can Dündar Cumhuriyet’inde olabilecek böyle pespaye işler, Alev Coşkun Cumhuriyeti’nde de devam ediyor. Eski tas eski hamam. Neyse. Aysever’e göre “militarizm vurgusu” ve “asker” kavramı, darbelerle kirlendikleri için “ayrıştırıcı” imiş. Bu nedenlerle Atatürk, Emre Kongar’ın deyimiyle ilk önce “aydınlanmadır”. Kimse “milliyetçi hezeyanları” Atatürkçülük diye yutturmaya kalkmasınmış.
Böylece, milliyetçi olmayan bir Atatürkçülük gibi, “militarist” olmayan bir Atatürkçülük de keşfetmiş olduk. Demek ki Atatürk, Millî Mücadeleyi yürütürken ya da içerideki ayaklanmaları bastırırken askeri yöntemleri bir kenara bırakmış. Budist Rahip misali, bağdaş kurmuş ve üçüncü gözünü açmış. “Aydınlanarak” düşmanı def etmiş.
Hasta yatağında bile çizmelerini giyerek Hatay üzerine yürümeyi düşünen bir Atatürk var. Ama sözde barışperestler için “askerlik” kirli bir kavram… Üstelik bu efendiler Beyoğlu’nda, Cihangir’de rahat gezebilsin, oturdukları kafelerin yanında canlı bombalar patlamasın diye mücadele eden askerler var. İşte o askerler, kirli askerler.
PKK’yı hendeklere gömen kirli askerler.
FETÖ’nün Amerikancı darbesini ezen kirli askerler.
Mavi Vatan’da balıklarımızı ve doğalgazımızı koruyan kirli askerler.
Barış budalalığı ve tarihte zorun rolünü reddeden yaklaşımlar tarihte hiçbir zaman sol olmamıştır. Bugün de sol değildir. Bu görüşler Avrupa merkezlidir ve liberaldir.
BU SAVAŞ KİMİN SAVAŞI
Aysever, militarizm, milliyetçilik ve aslında devlet ve iktidar (genel olarak iktidar) karşıtı olduğu için, Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilimi de eleştiriyor. “Milliyetçilerin işi” diyor geçiyor. Hâlbuki Türklerle Yunanlar dost, bu savaş milliyetçilerin savaşı!
Benzer bir kafaya sahip CHP’li Datça Belediyesi’nin reklamını yaptığı bir grup “barışsever” de mayolarıyla denize açılarak “Bu savaş bizim savaşımız değil” pankartı açmışlar. Yorgo bizim dostumuzmuş. Sanki biz Yorgo bizim düşmanımız diyoruz. Sanki biz Yunan’a düşmanız.
Bu sözümona barışperestler her konuyu çarpıtmakta ustalar. Onlar için Kara Suları, Hava Sahası, Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge gibi kavramların bir anlamı yoktur. Hem cahil oldukları için hem de vatan sevgileri olmadığı için bunları bilmezler. Hâlbuki biz bunların toplamına Mavi Vatan diyoruz. Ve Mavi Vatan’ın 1 santimetrekaresinin tecavüze uğramasıyla Knidos’a düşman çizmesinin değmesi arasında bir fark yoktur.
Ne yapsın Türkiye? “Milliyetçi” ve “militarist” olduğu gerekçesiyle Mavi Vatan davasından vaz mı geçsin? Bu kafanın Millî Mücadele dönemindeki izdüşümleri kimlerdi, hatırlıyor musunuz? Mesela sizin kafanız iktidara gelse ne yapacaksınız? Bu mesele yok gibi mi davranacaksınız, yoksa “verelim kurtulalım kafamız rahat olsun” mu diyeceksiniz? Libya ile imzalanan iki anlaşmayı iptal mi edeceksiniz? “Yunanistan 12 mil’e çıksın, önemli değil, bize bir şezlong, iki kulaçlık yer bıraksın yeter” mi diyeceksiniz? Ege adalarının silahlandırılmasına göz mü yumacaksınız? “O silahlansın, biz izleyelim, yeter ki ‘milliyetçi ve militarist’ olmayalım” mı diyeceksiniz?
İşte bu gerçek dışılığı ve ahmaklığı, Türkiye’ye solculuk diye yutturuyorlar. Arkasına ABD ve AB emperyalistlerini almış olan Yunanistan’a karşı Türkiye’nin hak ve menfaatlerini savunmak ise “militarizm” oluyor.
AYSEVER ATATÜRK’TEN ANLAMAZ
Enver Aysever, PKK ve FETÖ’nün kuyruğuna takılmış TTB ve baro yönetimlerini “yurtsever” buluyormuş. Her olayda 'yurt’un karşısında konumlanan bu turunculara yurtsever demek için hayatla bağını tümden koparmak gerekir.
Aysever yurtseverliği ve hatta “Mustafa Kemal’in askerliğini” bu sahte solcu PKK dostlarına bıraktıktan sonra Atatürkçülük hakkında konuşmanın “Hele Perinçek artıklarının işi” olmadığını buyuruyor. Milliyetçilik ve militarizm düşmanı olan Enver Aysever Atatürk’ten ne anlar? Asıl soru bu.
30 ciltlik Atatürk’ün Bütün Eserleri’ni yayınlayan Perinçek’e, sloganı “Türk Devriminin Yayınevi” olan, Millî Mücadele ve Atatürk’le ilgili yüzlerce eser yayınlayan Kaynak Yayınlarına, Aysever’in bugünkü dostları olan liberaller ve ikinci cumhuriyetçiler Atatürk’e hakaretler yağdırırken Atatürk’ü aslanlar gibi savunan Aydınlıkçılara Atatürk anlatmak olsa olsa haddini bilmezliktir.