Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesi için Türkiye’ye gerekli düzenlemeleri yapma sorumluluğu yükleyen kararı Türkiye’nin millî güçleri için önemli bir uyaran olmalıdır. Öyle anlaşılıyor ki AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) Türkiye’ye karşı rahatlıkla kullanabilmekte, Türk Yargısının terörle mücadelesini zaafa uğratabilmektedir.
AİHM TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALDI
AİHM’in Demirtaş kararı baştan aşağı Türkiye karşıtı. Karar metninde HDP için “Kürt yanlısı siyasi parti” ifadesi kullanılıyor. Hâlbuki bizim Anayasamıza ve Siyasi Partiler Kanunumuza göre etnik amaçlarla siyasi örgütlenme açıkça yasaklanmıştır. Yani Kürt Partisi, Alevi Partisi, Çerkes Partisi, Laz Partisi vb. diye bir şey olmaz. Partiler, Türkiye partisi olmak zorundadır. Partilerin tüzük ve eylemleri bu türden ayrılıkçı öğeler barındıramaz. Bizim yasalarımızda bu birlik meselesi o kadar vurgulanır ki, herhangi bir ilden seçilen milletvekilinin artık yalnızca o il halkının değil bütün milletin vekili olduğu kabul edilir. Ancak AİHM, daha kararının başında bizim Anayasamızı ve kanunlarımızı bir kenara atıyor.
Ne demek “Kürt yanlısı siyasi parti”? Türkiye’deki bütün partiler, herhangi bir ayrım yapmaksızın bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yani Türk Milletinin huzuru, refahı ve her türlü hakları için faaliyet yürütmek durumundadır. Demek ki AİHM, daha en başta, Türkiye’de ayrılıkçılığı meşru gördüğünü belirtmiş oluyor. Elbette bu ikiyüzlülük. AİHM bu sınıflandırmayı sadece Türkiye için yapar. Örneğin bağımsızlık referandumu yaptıkları için hapis cezası alan Katalonyalı 76 resmi yöneticinin başvurusunu AİHM 2019’da reddetti. Demek ki İspanya bölünemez. Ama Türkiye pek ala bölünebilir!
TÜRK YARGISI PKK İLE SAVAŞIYOR BIDEN MUHALEFETİ TÜRK YARGISIYLA SAVAŞIYOR
Türk Yargısı bir kararlılık gösterdi ve Türkiye’ye karşı bölücü faaliyetler yürüten, PKK ile irtibatları açık olan sözde siyasetçilerin üzerine yürüdü. AİHM ise kararında, Demirtaş’ın “barışçıl eylemleri ve açıklamaları nedeniyle, siyasi amaçlarla tutuklandığına” hükmediyor. Sırtını PKK’ya dayayanlar, Öcalan’ın projesi olduklarını ilan edenler, Öcalan’ın heykelini dikeceklerini söyleyenler, PKK’nın Türkiye’yi tükürüğüyle boğacağını iddia edenler, PKK’yı “silahlı muhalefet” olarak tanımlayanlar, TBMM çatısı altında PKK’nın “gerilla marşını” okuyanlar, PKK’nın sözde şehitleri için saygı duruşuna kalkanlar, belediyelerin bütün olanaklarını terör örgütünün hizmetine sununlar, PKK’nın talimatıyla “özerklik kongresi” toplayanlar, PKK’nın talimatıyla Kobani olaylarını tertip edenler, PKK’nın hendeklerini “direniş” olarak tanımlayıp canlı kalkan olmaya niyet edenler… İşte bu eylemler ve söylemler AİHM’e göre “barışçıl”.
Bunların tümü yaşandı ve şimdi “Selahattin Demirtaş bırakılsın” diyen AİHM kararını savunanlar bütün bu suçlara da ortak olmaktadır. Hiç kimse lafı dolandırmasın. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Deva Partisi ve Gelecek Partisi genel başkanlarının ya da sözcülerinin ağzından AİHM kararının arkasında durdular. Sadece onlar değil onların yandaş basını ve yazarları da kaç gündür “Demirtaş’a özgürlük” çığlığı atıyorlar. Bu tavırlarıyla Demirtaş ve PKK’dan yana açık bir tavır aldılar. Hiçbir hukuk gevezeliği bu gerçeğin üzerini örtemez.
NELER YAPILMALI?
AİHM, Türkiye’nin terörle mücadelesini hedef almaktadır. Türkiye ve Türk yargısı buna direnmelidir. Bedeli ne olursa olsun direnmelidir. Bu bir egemenlik meselesidir. Türkiye’de yargı erkinin kime ait olduğuyla ilgili bir meseledir. Türk milletine mi ait yoksa emperyalistlere mi? Yapılması gerekenleri dört başlıkta toplayalım.
MİLLİ YARGIYI DEVRE DIŞI BIRAKAN ANDLAŞMALARDAN ÇEKİLELİM
1- Yalnızca Vatan Partisi’nin programında “Anayasa’nın 90. maddesindeki, milletlerarası sözleşmeleri millî yasaların üzerine çıkaran hüküm ile millî yargıyı devre dışı bırakan milletlerarası tahkime ilişkin Anayasa ve yasa değişiklikleri ve ikili antlaşmalar kaldırılacaktır” ifadesi yer almaktadır.
Anayasamızın 90. Maddesine 2004 yılında eklenen “Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” cümlesi ve “Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz” ifadesi Anayasamızdan çıkarılmalıdır. En azından terör ve devletin güvenliği ile ilgili yargılamaların istisna olduğu vurgulanmalıdır. Bu iş mecliste çözülemiyorsa, halk oylamasına sunulmalıdır.
Çünkü uluslararası anlaşmaların uygulayıcısı durumundaki kurumlar ya da mahkemeler, tarafsız değildir. Açıkça terör faaliyeti içerisinde olan kişiler bu mahkemelerce korunmaktadır. Üstelik bu kararlar emsal olmaktadır. Şimdi bütün PKK’lılar ve FETÖ’cüler AİHM’de kuyruğa girecektir.
TÜRKİYE’DE YARGILAMA HAKKI TÜRK MAHKEMELERİNİNDİR
2- Anayasa Mahkemesi (AYM) başta olmak üzere Türk yargısı bu karara direnmelidir. Direnmesinin gerekçesini iyi anlatmalıdır. Geçtiğimiz Temmuz ayında AYM FETÖ’cü bir hâkimin başvurusunu reddettiği bir kararının gerekçesinde, AİHM’nin daha önce bir başka FETÖ’cü hâkimle ilgili verdiği hak ihlali kararını şu ifadelerle cesurca reddetmişti:
“AİHM'nin kesinleşmiş kararları bağlayıcı olmakla birlikte, Türk hukukunda yargı mensuplarının tutuklanmasına ilişkin kanun hükümlerinin yorumlanması Türkiye Cumhuriyeti'nin kamu gücü makamlarına ve nihai olarak mahkemelerine ait bir yetkidir. Türk mahkemelerinin ulusal hukuka ilişkin yorumlarının Sözleşme'de güvence altına alınan hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğini incelemek AİHM'nin yetkisinde ise de AİHM'nin ulusal mahkemelerin yerine geçerek ulusal hukuku ilk elden yorumlaması uygun görünmemektedir. Türk hukukundaki kanun hükümlerinin anlamlandırılmasında ve yorumlanmasında Türk mahkemeleri AİHM'ye göre çok daha iyi konumdadır.”
Hiçbir uluslararası mahkeme, Türkiye’nin terörle mücadelesini mahkûm edemez.
TERÖR YARGILAMALARI HIZLA SONUÇLANMALI
3- Şüphesiz mahkemelerimizin iş yükü çok fazla. Ancak buna rağmen, özellikle devletin güvenliği ve terör konularındaki davalarda, elbette adil yargılanma hakkını ihlal etmeden, yargılamaların eldeki bütün imkânlar değerlendirilerek hızlandırılması ve karara bağlanması, uzun tutuklulukların getirdiği Demirtaş örneğindeki gibi durumların önüne geçilmesini sağlayacaktır. Özellikle Demirtaş hakkında şu an sürmekte olan ve konuları terör örgütü yöneticiliği, üyeliği, terör örgütüne yardım, terör örgütünün propagandası olan çok sayıda dava bir an önce sonuçlandırılmalıdır.
HDP KAPATILMALI
4- HDP derhal kapatılmalıdır. HDP’nin PKK’nın siyasi faaliyetleri için bir yasal zırh olduğu artık iyice anlaşılmıştır. PKK’nın emrindeki HDP’ye verilen yasal siyasi olanaklar, sonunda Türkiye’yi mahkeme kapılarına düşürmektedir. Sonra teröristin terörist olduğunu anlatmak için bin dereden su getirmek zorunda kalıyoruz.