Hürriyet Devrimi’nden bugüne emperyalizme karşı en ön cephede savaşan gençlik, İstiklal Marşı’ndaki tarihi çağrıya yanıt vererek yurdunu alçaklara çiğnetmeyecek. Mustafa Kemal gibi teşkilatçı olacak ve ileri görevlere atılacak
Ankara’da düşman toplarının sesleri altında 1921 Mart’ında kabul edilen İstiklal Marşı’nın bir dizesi cilt cilt kitapların tanımladığı emperyalizmi çok yalın biçimde ifade etmeye yetiyordu: “Tek dişi kalmış canavar’’. Bir diğer dizesi ise bu canavara karşı mücadele çağrısı yapıyordu: “Arkadaş; yurdumu alçaklara uğratma, sakın!”
İstiklal Marşı’nın çağrısına uyan ilk kesim olarak gençlik, her zaman en ileri atılımların bayraktarlığını yapmıştır. 1908 Hürriyet Devrimi bir bakıma gençlik devrimidir. İttihat ve Terakki’yi kuranlar gençlerdi. Dağa çıkıp hürriyet arayanlar yine gençlerdi. Harbiye, Mülkiye ve Tıbbiye koridorları, avluları, derslikleri gece gündüz memleket meselelerinin konuşulduğu yerlerdi. Bu süreçte vatanı kurtarma hedefine kitlenen gençlik, Cihan Harbi’nde ateş sınavından geçerek İstiklal Savaşı günlerine gelmişti. Türk gençliği bir bakıma tecrübe biriktirmişti. Tecrübe ve gençlik sözcükleri her ne kadar birbirine zıt gibi görünse de Türk Devrimi’nin denklemi gençliğin kendi hayat tecrübesine güvenerek yaptığı işlere dayanır. Yani o zıtlık bizim devrim pratiğimizle ortadan kalkmıştır.
Türk gençliği, İstiklal Savaşı’nda da işgal altındaki okullarında grevler düzenleyerek veya okullardan kaçıp cephelere gelerek doğru mevziye girmişti. İngiliz emperyalizminin yenilgisinin ardından devrime sarılmış ve Cumhuriyet’i çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için çabalamıştır.
2. Dünya Savaşı’nın ardından ise Amerikan emperyalizminin yükselişe geçmesiyle gençliğin anti-emperyalist mücadelesi de yükselmişti. 60’lı yıllar büyük üniversite eylemlerine, ‘NATO’ya Hayır’ haftalarına, Amerikan askerinin gençlik tarafından denize dökülmesine ve Samsun’dan Ankara’ya Gazi Mustafa Kemal Yürüyüşü’ne tanıklık etti. Doğu Perinçek’in Genel Başkanı olduğu FKF/DEV-GENÇ bu mücadelelere önderlik ediyordu. Amerikan emperyalizmi yerli işbirlikçileri eliyle 12 Mart ve 12 Eylül Darbelerini yaptırarak en başta Türk gençliğine darbe vurmaya, onu anti-emperyalist kimliğinden uzaklaştırmaya çalıştı. 80’den sonra hızını alamayan emperyalizm toplumumuzun kültürel kodlarıyla oynarak, gençliği ideolojik köklerinden yani Namık Kemallerden günümüze uzanan vatan ve hürriyet davasından koparmaya çalıştı. Amerikan emperyalizminin bu girişimi de 17 Nisan 1994 yılında kurulan Öncü Gençlik’in önderlik ettiği ve sağ-sol demeden gençliği Atatürk programında birleştirdiği mücadelelerle püskürtüldü. AB Komiserlerinin “Gençliği milli kimliğinden ve tarihinden kopartın’’ buyruklarıyla hareket edenler karşılarında Öncü Gençlik’i buldu. Emperyalizme karşı mücadelenin tarihsel birikimine yaslanan Aydınlıkçı gençler hem gerici hem de sahte solcu çetelerle mücadele ederek 2000’li yıllarda yükselecek gençlik hareketinin müjdesini verdiler.
DOĞRU MEVZİ ANTİEMPERYALİZM
80’lerden itibaren neoliberalizmin saldırısına tanıklık ettik. Doğrunun kişiye göre değiştiği, bilimsel bulgular ile inanç değerlerinin eşitlendiği, tarihin sonunun geldiği iddialarına yaslanan neoliberal program, milli devletleri ve milletleri yok etmek üzere Türkiye dahil mazlumlar coğrafyasına musallat edildi. Ülkemizde Evren, Özal, Çiller ve son olarak Tayyip-Gül iktidarlarıyla uygulanan bu program, Amerikan emperyalizminin son atağıydı. Milletimizin yaslandığı ne varsa onu parçalamayı hedefleyen bu program dahilinde Ergenekon-Balyoz operasyonlarından, ‘Açılım’ süreçlerine, kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesinden, çağdaşlığa karşı gericiliğin özendirilmesine kadar pek çok girişime karşı yine gençlik en ön safta mücadele etti.
Gençlik açısından doğru; halkın ihtiyaçları, milletin çıkarları ve büyük insanlık davasından başka bir şey değildir. İnsanlığın büyük özlemlerinin karşısına dikilen en büyük canavar emperyalist-kapitalist sistem olduğuna göre o sistemi ve yandaşlarını tarihin çöplüğüne göndermeyi hedeflemek gençliğin birinci görevidir. Gençlik dünyaya bir çift gözden bakar. O göz, işçinin, emekçinin ve milletin gözüdür. Bu yüzden gençliğin doğru tanımı hiç mi hiç bulanmamıştır.
2000’li yıllarda Öncü Gençlik büyük gençlik kitlelerine önderlik etmeye başladı. ABD’nin Türkiye’ye yüklendiği koşullarda gençler vatan savunmasında birleşiyor ve yorulmaksızın çalışan birer devrimci haline getiriyordu. Silivri zindanlarına yapılan akınlardan tutalım da 19 Mayıs 2012, 29 Ekim 2012’de ve Haziran Ayaklanması sırasından en ön saflarda gençliğin olması bu enerjinin bir sonucuydu. Türkiye’nin PKK terör örgütüne karşı silahlı mücadele başlatması, Fethullahçı Terör Örgütü’nün dağıtılması, Türk gençliğinin örgütlü mücadelesinin bir sonucu olarak doğmuştur. İçerisinde bulunduğumuz Vatan Savaşı sürecine baktığımızda, kah meskun mahallerde Özel Harekat Polisi olarak, kah Suriye’nin kuzeyinde komando olarak gençlik yine ön cephededir. 15 Temmuz’da Amerikancı darbe girişimine karşı göğsünü en önde siper edendir Türk gençliği. O gençlik, Mehmetçiğimizin başına çuval geçiren emperyalizme karşı devletin veremediği cevabı Conilerin başına çuval geçirerek verdi. Tarih sahnesinin her perdesi, gençliğin cesaret ve vatanseverlik bilinciyle oynadığı bu rol sayesinde milletimiz açısından zaferle kapanıyor.
TÜRK GENÇLİĞİNİN OMUZLARI NASIRLIDIR
Omuzlar, en ağır yükler taşındığında ve bu bir kez değil yaşam boyu yapıldığında nasır tutar. Türk gençliğinin omuzlarında hep memleket meseleleri olmuştur. Toplumun en ağır yüklerinin altına hep gülümseyerek girmiştir Türk gençliği. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisi de gençlik mücadelesinin içerisinden geldiği için vatanı ve cumhuriyeti gençliğe emanet etmekte beis görmemiştir. Çünkü gençliğin karakterini en başta O anlamıştır. 200 yıllık tecrübe göstermiştir ki o karakterin en baskın özelliği vatanseverlik yani antiemperyalizm olmuştur. Demokratikleşme yani çağdaşlaşma savaşı vatanseverliğin bir gereği olarak tecelli etmiştir. Atatürk’ün Altı Ok’unda özetlenen bu programa kısaca vatan ve hürriyet programı diyebiliriz. O program, Türk Devrimi’nin günümüz gençliğine bıraktığı siyasal mirastır. Söz konusu miras bugün yalnızca Vatan Partisi’nin milli hükümet programında ifadesini bulmuştur.
Türk Devrimi’nin ikinci mirası ise öncü parti geleneğidir. Türk Devrimcileri Atatürk başta olmak üzere teşkilatlı ve teşkilatçıdır. Partisini kurar ve her meseleye iktidar perspektifiyle bakar. Bugün gençliğin de bakmak zorunda olduğu pencere işte budur. Çünkü emperyalizmi tüm kurum ve ilişkileriyle tasfiye etmek ve yeni bir toplum kurmak, cumhuriyetimizi ayağa kaldırmak istiyorsak iktidar olmak zorundayız. Gençlik, vatan ne zaman tehlikeye girse tarih sahnesine çıkmış ve devrim yapmadan geri dönmemiştir. Bugünün görevi de Vatan Savaşımızı başarıya ulaştıracak bir milli hükümet kurmaktır. Bu görev ancak Vatan Partisi’yle yapılır.
Bugün kendisini Atatürkçü, halkçı, milliyetçi veya sosyalist olarak tanımlayan gençlerin biricik görevi partili olmak ve anti-emperyalist mücadeleyi iktidar olma hedefiyle yürütmektir. Birinci vazifemiz emperyalizmi ülkemizden silip atmaktır. O halde; ‘İçinde bulunduğumuz durumun imkan ve şartlarını düşünmeyeceğiz.’
Çağımızın çağrısına yanıt verecek ve emperyalizme karşı Türk Sancağı’nın zaferi için görevlere atılacağız. Yurdumuzu alçaklara çiğnetmeyeceğiz.