Şule Perinçek: Türkiye'nin geleceğine önderlik edecek yollarını açacağız

Üç gün Diyarbakır'dayız. Ulusal Kanal Üreten Türkiye programının yapımcısı Ziraat Mühendisi Cenk Özdemir'le birlikte Ankara'dan geldik.

 

Diyarbakır galiba Anadolu'da en çok gittiğim kentlerden biri.

 

Adım adım, tarih tarih değişimi izledim.

 

Her geldiğimde beni sarıp sarmaladılar. Yüreğimi dağlayanların yanında öyle sıcak anılarım var ki...

 

İnsanı başkadır.

 

Biliyor musunuz Diyarbakır'ın “Kurtuluş günü” yok!

 

Çünkü hiç düşman işgaline uğramamış.

 

Taa eskiden kalma fetih gününü kutluyorlar.

TERÖRLE ANILMAYI HAK ETMEYEN KENT


Kentlerin bir kişiliği vardır. Bana hep onurlu, ağırbaşlı, görmüş geçirmiş bilge bir kent izlenimi verir Diyarbakır.

 

PKK işgali olduğu yıllarda içim kaldırmazdı.

 

Hak etmiyordu terörle anılmayı.

 

Korkuyu, bombaları, cinayetleri, yabancı devlet ajanlarının sokaklarında cirit atmasını.

 

Araya nifak sokmak için baskıyı, zulümü, kötü ünlü cezaevlerini.

 

Yollarda uçuşan çöpleri, bakımsızlığı.

 

Vatandaşın kapısından bile giremediği belediyeyi.

 

Diyarbakır havaalanı bakımda, kapalı. Mardin'e indik. Oradan gidiyoruz. Yol kaymak. Ama bizi karşılayan dostumuz adım başı bilgi veriyor. “Şurada... hani...” diye başlayan cümlelerle...

 

Artık onları anmak bile istemiyorum.

 

 

YILLAR SONRAYİNE CEZAEVİNİN KAPISINDAYIZ


Arada bir fırsat yaratıp cezaevine de gittik.

 

Görüşe gittiğim günler, hatta daha eskisi... mitingler de kardeşlik kardeşlik sloganlarıyla bölgeyi inlettiğimiz, haberler yaptığımız, binlerce yıl ceza aldığımız, bölgeden sürüldüğümüz, bizden alınıp teröre teslim edilen zamanlar, can arkadaşlarımızı şehit verdiğimiz yıllar bir bir geçti önümden.

 

Şimdi müze olmuş.

 

Bahçesinde gelinler damatlar sere serpe fotoğraf çektiriyordu.

 

O oy verip de kapısından bile giremedikleri belediyede şimdi vatandaş korosunun şarkı sesleri yükseliyor. Bir hocamız anlatıyor, küresel salgın nedeniyle ara vermişler ama kendisi halk müziği grubunda bağlama çalıyor, sanat müziğinde solist. Mahalli sanatçılar çalıştırıyormuş. Kaçırdığıma üzüldüm doğrusu, Murat Karahan konser vermiş.

 

Ziraatçi hocamız diyor ki: “Ayının 31 tane türküsü varsa, 30'u armut üzerineymiş...”

 

Biz oradayken Mahmur kampının sorumluları bir bir etkisiz hale getiriliyordu. Terör örgütü kaçacak yer için etraf ülkelerin kapısını çalmaya başlamış.

 

İşte budur.

 

Biz de üç gün boyunca bir dakikasını bile boş geçirmedik, köylerimizi dolaştık, dinledik, projeler geliştirdik, eşlik eden dostlarımızı biraz yorduk ama bizim de aklımız artık armutta.

 

İkinci gün ziyaret ettiğimiz Diyarbakır Annelerine açık açık söyledik. İlk önce köylere, tarımdan sorumlu kamu kurumlarına gittik, sonra onlara.

 

-Sahiden mi?

 

Diye sordular gözleri parlayarak.

 

Çocukları gelecek. Okullarına bıraktıkları yerden devam edecek. Artık elleri ekmek tutacak. Tarlalarını sürecek, ucuz tohum, gübre alacaklar. Özel elektrik şirketinin insafına daha doğrusu insafsızlığına terk edilmeyecekler, direklerine haciz gelmeyecek. Taşlı araziler temizlenecek. Tapu, arazi, yol, mera sorunları çözülecek. Artık büyükbaş mı, küçükbaş mı, pamuk mu tütün mü karar vereceğiz.

 

Üretim projeleri geliştireceğiz.

 

Eğitim de ona göre tasarlanacak.

 

Dicle Üniversitesi'nin Ziraat Fakültesi örnek üretim ve geliştirme çalışması yapıyor.

 

 

ÜRETECEKLER ŞENLENECEKLER


Devletin, kamu kurumlarının müthiş olanakları var. Özellikle kadınlara, gençlere, yeniden köylerine döneceklere. Büyük kentler işsiz gençleri alır yutar. Buralarda üretime katılacaklar. Başı dik yaşayacaklar. Çok şanslı topraklardayız. Terör belasının başımıza sarmasının bir nedeni de o değil mi? CIA istasyon şefleri bizi tarihimizden ve üretimimizden onun için koparmak istemiyorlar mı... Terör örgütü ve Meclis'teki sesi buraları yaktı, yıktı.

Terörle mücadele kapsamında artık başka bir aşamaya geldik.

 

Buraları üretecek, şenlenecek.

 

Üretmek yetmiyor.


 
Pazar yolları açılacak, örgütlenecek, sanayisi kurulacak, çarklar hızla dönecek...

 

Müthiş bir insan ve kültür birikimimiz var.

 

Diyarbakır yalnızca bir tarım kenti diye düşünmeyin, bir uygarlık merkezidir. Sanayicidir, sanatçıdır, yazardır, çizerdir, doyduğu yerdir, has vatandır.

Bir köylümüze sordum çektiğim programda, Cumhurbaşkanı olsan ne yaparsın diye...

 

Şöyle bir dikeldi. Elindeki sorunun çözümü için bana vermek üzere hazırladığı dosyayı bir kenara koydu. Gayet kararlı devam etti:

 

-Üç tane fabrika açardım. Buğdayımı alıp götürüyorum, Mersin’e. Bisküvi yapıp bana pahalı pahalı satıyorlar. Burada ben yaparım.

 

Öte yanımda oturan genç üretici bir kadınımız plancı.

 

“Olmaz öyle” diyor, “ilk önce benim milletimin karnını ucuza doyuracağım, sonra ne kadar ihracat yapacağıma karar vereceğim...”

 

Hadi onlar gibi sorayım!

 

Görüyonuz mu!

 

Hak etmiyorlar mı!!

 

Türkiye'nin geleceğine önderlik edecek yollarını açacağız.

 

Söz mü, söz!!

 

Herkes işin ucundan tutacak.

 

Bu bütün sorumlulara bir çağrıdır.

 

 

TÜRK YÖNTEMİ: BU OLMADI, DERS ÇIKAR BİR DAHAKİ SEFERE


“Yenen gollerin hepsi defans hatası, topu bir türlü rakip sahaya taşıyamama, sahaya iyi yayılamama, ilk maçtaki oyuna odaklanma, gerginlik sorunu vb. Bugün kazanmayı hak etmedik! Ne yapalım. #BizimÇocuklar bu geceden ders alacaktır. Umutsuzluk olmaz, özgüven olmadan olmaz.”

 

(@turk_aydn)

SOSYAL MEDYADA DOĞRU SÖZLER


2 ile 2'yi toplayamayan profesörlerin yeri.

 

“Olm burası tweeter. Burası asla anne baba olmamış insanların anne ve babalara öğüt verdiği, en korkakların en cesur yazıları yazdığı, 2 ile 2’yi toplayamayanların profesörlere akıl öğrettiği, dedesinin adını unutanların Ata’sına tarih uydurduğu bi yer. Ne kasıyorsunuz? Hava civa=”

(@OguzhanUgur)

 

 

AYDINLIK

 

Hiçbir vakit tam karanlık değil gece

Kendimde denemişim ben

Kulak ver dinle

Her acının sonunda

Açık bir pencere vardır.

Aydınlık bir pencere

Hayal edilecek bir şey vardır

Yerine getirilecek istek

Doyurulacak açlık

Cömert bir yürek

Uzanmış açık bir el

Canlı canlı bakan gözler vardır

Bir yaşam vardır yaşam

Bölüşülmeye hazır

(Paul Eluard)