Partilerin seçim bildirgelerini dikkatle dinliyorum. Bir öncekiler çok yakın olduğu için, işleri biraz zor. Söz verdiklerini, atıp tuttuklarını, yemin billah ettiklerini daha ertesi gün unuttular.
“İcraatlar” konusunda “ne yapalım... hükümet olamadık” diyebilirler. O konuda bu kez de bir esiyorlar, bir savuruyorlar... Özellikle muhalefettekiler. Nasıl olsa iktidara gelemeyiz, en azından tek başımıza olmaz gibilerinden.
Kesenin ağzı bir açılıyor, bir açılıyor... Deniz tükenmez sanıyorlar.
“Kaynak” tartışması artık eskidi. “Nereden bulacaksınız”a kendiliğinden, sorulmadan şöyle yanıt veriliyor, “biz gelince güven artacak, dolar düşecek...” İşimiz psikolojiye kaldı anlayacağınız...
Bizim bildirgeyi de bazı arkadaşlarımız bile eleştiriyordu.
Siz de vaatlerde bulunun.
Bakın, diyoruz, o değil, hatta balık tutmak da değil, balık tutulacak denizleri oluşturmak önemli...
-Olsun, ama oy!
Evet, oy; oy da... siyaset de bir vicdan, bilgi ve sorumluluk. Ayrıca bir iktidar bilgisi ve sorumluluğu.
Ama bugün, ama yarın.
Çanlar çalınca.
Mutlaka.
O zaman ne deriz? Yaşama geçecek olmalı.
Ama biz, ama başkası.
Bu çözümler mutlaka!
Bu da nesnel bilgi. Hiçbir zaman iki artı ikinin üç etmeyeceği gibi.
Oylarımızı da böyle kullanacağız.
Bu bilgi, vicdan ve sorumlulukla.
Ayrıca şu da bilgi; yeri gelmişken söyleyeyim: bir artı bir artı bir, on eder...!
***
Deprem sarsıntıları başladı
Tüketici Güven Endeksi, eylülde dünya ekonomik krizinin en yoğun olduğu 2009 yılının Ocak ayından bu yana en düşük seviyesini gördü.
Tüketici Güven Endeksi nedir?
Tüketicilerin kişisel mali durumları ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri. Yalnızca bu da değil. Gelecek dönem beklentileri de önemli. Bu da ölçülüyor. Yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimleri. Tüketici Güven Endeksi bunları yansıtan bir gösterge.
Anketlere göre hanehalkı, kendi maddi durumu konusunda geleceğe dair endişeler yaşıyor.
İşsiz sayısının artmasını bekliyor. Tasarruf etme ihtimallerinin azaldığını söyleyenler de çok büyük artış var vb.
Üreticiler de öyle. 2001 yılından, dünya krizinin yaşandığı 2009 yılından çok daha sert düşüşler bekliyor. Nitekim sektörel güven endekslerinin tamamı da Eylül ayında düştü. İnşaattan hizmet setörüne, parakende ticarete kadar... hepsi...
İhracat düştü. Doların değeri artınca tersini beklemek gerekirdi. Üretmeyince ne satacaksınız.
Hangi rakama elimi atsam böyle.
Türkiye’yi zor günler bekliyor.
Vakit dar.
Deprem sarsıntılarını son iki-üç yıldır aletlerle ölçtüğümüz için söylüyorduk.
Kriz geliyor. Fena hem de çok fena diye...
O zamanlar önlem alınabilirdi.
Şimdi herkes; kişiler de, kurumlar da çıplak elle hissediyor. Rakamlar, anketler bağırıyor.
Yer sarsılıyor.
Çare?
Var!
***
Otel odası kamerası
Bir otel odasında gizli kamera olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Şöyleymiş:
Odaya girince bütün lambaları, perdeleri kapatıyorsunuz. Telefonunuzun kamerasını açıyorsunuz.
Flaşını kapatıyorsunuz.
Telefonunuzu odanın her yanında dolaştırıyorsunuz. Eğer kırmızı bir noktacık görüyorsanız, gizli bir web kamera varmış...
Bu e-posta “Faydalı Bilgiler Serisi’nden” başlığıyla geldi. Elbette bir dizi espriyle birlikte.
İnsanın aklına neden böyle bir önlem gelir bilemem. Neden “faydalı” bilgi olsun!!
Bence siz siz olun böyle bir odaya zaten hiç girmeyin. Bu kadar zahmete de katlanmanıza gerek kalmaz!!
***
Onun için adayım!
İzmir Çevre Gönüllüleri Platformu’nun (İZÇEP) verdiği bilgiye göre (bakın, bu yararlı bilgi!!) Avrupa’da 12 bin 500 bitki türü bulunurken, Anadolu’da 11 bin tür bitki varmış. Bunların üçte biri de yalnızca Anadolu’ya özgü.
Yaşadığım toprakları hep sevdim. Çok da gurur duydum.
Tarihiyle, yaşanmışlıklarıyla, gelmişi geçmişiyle, doğal güzellikleriyle, dağları, bayırları, denizleri gölleri... say say bitmez...
İşte bir neden daha!
Müthiş bir rakam.
Müthiş bir bereket.
Yalnızca flora (bitkiler) değil, fauna (hayvanlar) da öyle.
Yeni çalışmalar yapıldıkça sürekli rakamlar artıyormuş.
Her şeyde birinciyiz de...
Peki, koruma bilincinde??
İşte orada duruyorum.
Şimdi söyleyeceğim, artık utanıyorum. Gülmeyin. Milli bir hükümetimiz olsa bu bilinci geliştirirsin, yayarsın... Doğru mu? Doğru! Nereden ne para çıkarırım, çaktırmadan yandaşlarıma nasıl peşkeş çekerim diye bakarsanız o topraktaki bitkiyi de, hayvanı da, hatta insanı da görmezsiniz. Basar ezer gidersiniz...
Onun için yine adayım.
Basılmasın diye, ezilmesin diye. O kürsüye bunun için yumruğumu vurayım diye...
Onun için Vatan Partisi’nden.
Hem de İzmir’den!!
Şule Perinçek / 4 Ekim 2015, Aydınlık