Şule Perinçek: Sen neymişsin!

Hâlâ Ankara’dayız. Akşam geç vakit bir yemekten dönüyoruz. Arabanın penceresinden dışarı bakıyorum. Yıllarca Ankara’da oturduk. Üniversiteyi burada okudum. Ama hiç Ankaralı olamadım. Hep İstanbul kaçağıydım... Ama yine de hakkını vereyim. İstanbul’dan daha yeşil. Yaşam daha kolay, ayrıca da ucuz...

 

Ama yine de bana göre değil. Renksiz, heyecansız... Tekdüze..

 

Gece vakti resmi binaların önünden geçiyoruz.

 

“Hakimiyet milletindir!”

 

Yerlere kadar afişler.

 

Yerlere kadar bayraklar.

 

Yerlere kadar Atatürk...

 

Defterime “sen neymişsin... ne büyüksün...” diye not aldım. “Arada kalkıp kalkıp hizaya sokuyorsun...”

 

Ertesi sabah Ahmet Hakan Hürriyet’te aynı, benzer başlıkla çok güzel bir yazı yazdı.

 

Aklın yolu bir.

 

Gerçek olan milletin bağımsızlık aşkı.

 

Ölmez ki.

 

***

 

Tümörler temizlensin

 

Kamu kurumlarında genel bir “temizlik” var. FETÖ üyeleri ya da yandaşları her yanı sarmış, ya da sardırılmış... neyse ne... ama temizleniyor. Hemen her yerden gelen haber “tam isabet” yönünde. Tek tük kuru-yaş da oluyor ama çok sayılı. Biraz da mecburiyet. Daha önce söylemiştim. Kanserli tümörü etrafındaki sağlıklı dokuyla birlikte alırlar, ne olur ne olmaz çevresinde sıçrayan tek hücre de kalsa ileride sorun olabilir.

 

Mutlaka düzelecektir. Haksızlık varsa giderilecektir.

 

Düzelmesi için takipçi olacağız.

 

Ben başka bir şey söylemek istiyorum.

 

Devlet kurumlarında kanser tümörü bir cins değil ki...

 

El değmişken hepsine dokunmalı.

 

Sağlık için gerekli.

 

PKK taraftarı olanlar da temizlensin.

 

Yok birbirlerinden farkları.

 

Efendileri aynı.

 

Olsa olsa dolar serileri farklıdır.

 

***

 

Gerektiği yerde döveriz, söveriz, severiz

 

Siz bu yazıyı okurken pazar günü Almanya’nın Köln kentinde “Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi” sloganı ile bir protesto gösterisi yapılacak. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) öncülüğünde düzenlenen, Köln ADD’nin de destek verdiği gösteriye 30 bin dolayında vatandaşımızın katılacağı söyleniyordu.

 

Aynı gün “Erdoğan karşıtı” gösteriler de olacakmış.

 

Karşıt gösterilerden birini Alman siyasi partilerinin gençlik kolları düzenleyecek. Polisin açıklamasına göre 500 kişinin katılması bekleniyordu ben haberi okuduğumda. Bir diğeri de aşırı sağcı Pro NRW partisinin çağrısı ile gerçekleşecekmiş. Ona da verilen rakam 400.

 

Haydaa... ne alaka değil mi...

 

Bu Batılılar da bir garip.

 

Erdoğan bizim, darbe bizim, demokrasi bizim...

 

Sizin siyasi partilerinize ne oluyor...

 

Gerektiği yerde bizim milletimiz döver de söver de, sever de...

 

Öyle de yaptı zaten.

 

Öyle görüntüler izliyoruz ki o akşama ilişkin, öyle öyküler dinliyoruz ki...

 

Yok böyle çılgınlık.

 

Nasıl övünüyorum bir bilseniz.

 

Ha bu arada Almanya’daki Kürtler ise karşıt gösteri düzenlemekten vazgeçmiş. Kürt gruplar gösterilere şiddet karışmasından endişe ettikleri için iptal kararı aldıklarını belirtmiş.

 

Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti İçişleri Bakanı Ralf Jaeger, “Eylemlerin şiddet çağrısı yapılarak istismar edilmesi durumunda Kuzey Ren Vestfalya polisinin sert önlemler alacağı” uyarısında bulunmuş. 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra Erdoğan’a eleştirel bakanların tehdit edildiğine ve mallarına zarar verildiğine dikkat çeken Jaeger, bu tür eylemlerin kabul edilemez olduğunu vurgulamış. Jaeger, “Bu nedenle gösterilerde anayasaya uygun davranılıp davranılmadığına dikkat edeceğiz” demiş...

 

Alman Şark Enstitüsü’nün Türkiye uzmanı Ludwig Schulz da Almanya’daki çok sayıda Türk’ün darbeyi önlenmesini, Türk toplumunun ve demokrasisinin başarısı olarak gördüğü değerlendirmesini yapmış... Biraz Türkiye’yi tanımak ya da nesnel olmak yetiyor galiba.

 

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Milletvekili Wolfgang Bosbach da Köln’de Erdoğan’a destek için düzenlenecek gösteri nedeniyle kaygılı olduğunu belirtmiş. WDR Radyosu’na konuşan Bosbach, “Türkiye’yi bir demokrasiden otoriter bir rejime döndüren bir hükümdarı desteklemek amacıyla ülkemizde yaşayan binlerce kişinin harekete geçirilmesinden dolayı üzüntü duyuyorum” demiş ve Erdoğan’ın demokrasiyi fiilen ortadan kaldırmaya çalıştığını belirterek insan hakları, düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğünün kısıtlandığı fikirlerini beyan etmiş...

 

Lütfen beni tutun.

 

Elimden bir kaza çıkacak.

 

Kendi ülkelerinde darbe olsa böyle mi konuşurlar...

 

Hem size ne.

 

Ama bunlara böyle tepeden bakma cüreti verenler de, ülkenin dış politikasını yıllardır yanlış yolda sürdürenler. Önlerinde el pençe divan duranlar.

 

Onlar hak ediyor da biz etmiyoruz!

 

***

 

Birden hatırlananlar

 

Halkın Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Gezi direnişinde gözaltına alındığında Fethullahçı polislerle arasında geçen diyalogu birden anımsamış Twitter hesabından aktardı:

 

1- Gezi Direnişi’nde gözaltına alındığımızda polisler arasında bugün FETÖ’cü dedikleri şımarık hareketlerinden hemen fark ediliyordu.

 

2- Dışarıda çok güçlü olduğumuz için gözaltı günleri genelde “rahat” geçmişti.

 

3- Fakat savcılığın onayını aldıkları için parmak izi alımını bizi hırpalamak için fırsat görüp, vermeyenlere fiziksel şiddet uyguladılar.

 

4- En son parmak izi vermeyen 3-4 kişi kaldığımızda bir kumpasla bizi diğer arkadaşlardan ayırıp, teker teker odaya sokmayı başardılar.

 

5- Küçük bir odada 8-10 polis zorla parmak izimi alırken kameranın kayıt yaptığını fark edip, kameraya doğru aşağı yukarı şunları söyledim:

 

6- “Şimdi iktidara güvenip bunları yapıyorsunuz ama yarın şartlar değişir bu işlerin ihalesi size kalır, o zaman umarım tekrar görüşürüz.”

 

7- Bunları şimdi birden hatırladığım için yazdım.

 

Hem o polislere hem bugün kendini yenilmez sananlara armağan ediyorum.

 

***

 

Bill’e ne diyeceğiz hadi tartışalım

 

Hillary Clinton ilk kadın başkan adayı. Hiç kimse sevmez ama nedense de hep söyler “ben dememiş miydim...” Ta aa en başta. Sıra kadın başkanda diye. Artist oldu, 68’li çapkın oldu, Siyah oldu... derken hem kendi iç kamuoylarını oyaladılar hem de kazık atacakları ülkeleri... Obama seçildiğinde Türkiye’nin köylerinde kurban bile kesilmişti...

 

Şimdi tartışma daha ileri aşamalara taşınmış.

 

Eğer Hillary kazanırsa Bill Clinton’a ne diyecekmişiz...

 

Bill Clinton İrlanda köklerini hatırlamış “First Laddie” diyecekmiş kendine.

 

“Laddie” İrlandaca ve İskoçcada “erkek çocuk” demekmiş!

 

Şimdiden yazıyorum. Seçilene kadar tartışın diye... Aman neme lazım hazırlıksız yakalanmayalım. Bizim de bu konuda önerimiz olsun.

 

Tövbe tövbe...

 

Göz kırpan surat yapamıyorum yazıyla... da ondan böyle yazdım. Yoksa laik dilimi bozmadım. Merak buyurmayınız.

 

***

 

Bu iyiliğimi de unutmayın!

 

Gazeteci Toygun Atilla, “F.Gülen’in Pensilvanya ziyaretlerinde gazetecilere verdiği saat ve kalemlerin izine henüz kanalizasyon ve çöplüklerde rastlanmadı” diye yazdı.

 

Bundan sonra çöplere dikkatli bakın...!

 

Her an karşınıza çıkabilir.

 

***

 

Süresiz kandırılmama garantisi

 

Bir gazeteci, program sunucusu şöyle soruyordu:

 

“Sorun şu, bundan sonra birileri bizi kandırmasınlar diye nasıl bir mekanizma, nasıl bir sistem inşa etmeliyiz?”

 

Ben de yanıt verdim:

 

“Örgütlü ol. Vatan Partisi’ne katıl.

 

Doğru zeminde, gerçeklere dayalı, Türkiye’nin bağımsızlığından yana siyaset yap.

 

Aydınlık oku.

 

Ulusal Kanal izle.

 

Yandaş candaş haber değil, görmek istediklerini, göstermek istediklerini değil gerçekleri ve yorumları öğren...

 

Kandırılmama garantisi bizden. Süresiz.

 

Şule Perinçek / 31 Temmuz 2016, Aydınlık