Şule Perinçek: O haklar söke söke alındı. Vermeyiz!

Herhalde 40 yıldan fazla oldu mide hastasıyım. İlk 1974'te cezaevinde bir açlık grevinden sonra mide kanaması geçirmiştim. Ondan bu yana midemle daha sıkı bir biçimde “karşılıklı saygı” çerçevesinde ilişkimizi sürdürürüz. Onun sesini dinlerim. Yemem gerekeni, gerekmeyeni söyler. Bazen yaramazlık yapmama izin verir.


İtiraf edeyim ve de dürüst davranayım ara sıra kandırdığım da oluyor. Diyelim ona zarar verecek bir yiyeceği ya da içeceği çaktırmadan iki lokma arasında, yani önden ve arkadan başka yiyeceklerle aşağı yollayıveririm. Midem fark edene kadar öğütülür gider...


Bizde iktidarlar da ne yazık ki aynı yöntemi kullanıyor. Bu da benim acılı turşu yemem kadar masum olmuyor elbette. AKP'nin sık sık yaptığı bu. Özellikle “torba yasa” kavramıyla çaktırmadan araya bir şeyler sıkıştırılıveriyor.


Nitekim Binali Yıldırım geçen hafta “müjdeler olsun” tonunda açıkladı.


Aynen şöyle konuştu:


“AK Parti hayatın her alanında ne ihtiyaç varsa çözüm üreten bir parti olmaya devam etti. Birinci müjdemiz, İçişlerinde vatandaşlık hizmetlerinde devrim gibi düzenlemeler geliyor. Yapılan düzenlemelerle evlenme, ölüm gibi nüfus olaylarında nüfus müdürlüklerine gitmeye gerek kalmayacak. Vatandaş bundan böyle mahkeme kararı olmadan, yanlış yazılımda olan adlarını değiştirecek. Soyadınızı beğenmiyorsunuz, değiştireceksiniz. Adınız hoşunuza gitmiyor, düzelteceksiniz. Muhtarlar ile il ve ilçe müftüleri evlendirme işlemlerini gerçekleştirebilecek artık...”


Son lokma gördüğünüz gibi! Yutarsanız...


ÖNCE İMAM NİKAHI


Esasa gelelim.


Daha öncesi de var.


Anayasa Mahkemesi 2015 yılının Mayıs ayında imam nikâhı kıymak için önce resmi nikâh kıyma şartını, “evlenme akdi olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yapan ve yaptıranlara ceza ̈öngören” hükümleri kaldırmıştı.


“İnkılap kanunlarının korunması” başlıklı 174. maddesinin 4. bendi uyarınca:


“17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikah esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmüyle”


çelişmediği belirtilmişti.


Medeni nikâh esası Anayasa’nın 174. maddesinde sayılan sekiz inkılâp kanunundan biridir ve ceza hukuku alanında da korunmuştur. 174. maddede belirtilen Devrim Yasaları birbiriyle çok yakından ilişkilidir ve hepsi laiklik konusunda ayrı bir alanı düzenlemektedir


Yavaş yavaş diyeceğim ama o kadar hızlı yapılıyor ki... laikliğin bir bir altı oyuluyor.


Anayasa’nın “Din ve Vicdan Hürriyeti” başlıklı 24. maddesinin son fıkrası:


“Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” diyor.


Gözümüzün içine baka baka kötüye kullanılıyor.


Kullanamazlar!!


MEDENİ YASA'DAN “ALLAH VERSİN”E


Türk Medeni Kanunu çok uzun bir mücadelenin sonucunda varılan noktadır.


Bir kalem darbesiyle arada çaktırmadan silinip atılamaz.


Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı sonrası, bağımsızlık ve milli egemenliğin elde edilmesi, Cumhuriyet'in kurulması ve inşası sürecinde devrimle yazılmıştır. Kadın ve erkeğin özgürleşmesinin yasal ifadesidir.


Kadın ve erkeğin, doğacak çocuklarının hak ve saygınlığının korunmasıdır.


Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca, eşlerin evlilik bağından kaynaklanan haklarını ileri sürebilmeleri için kanunda belirtilen memur önünde resmi nikâh yaptırmaları zorunludur. Aksi durumda evlilik bağından kaynaklanan birçok hakka sahip olmaları mümkün değildir.


Amaç kimseyi dini tören yaptığı için cezalandırmak değildir. İsteyen yaptırır isteyen yaptırmaz. Ancak resmi nikahtan sonra yapılmasının zorunlu tutulması, dini esasa göre kurulan aile birlikteliğinin hukuk düzeni dışında kalması nedeniyle kadın ve doğacak çocuklar yönünden muhtemel hak kayıplarını önlemektir.


Devlet vatandaşlarının cinsiyet ayrımına bakmadan, rengine malına mülküne bakmadan haklarını yasalara göre korumak zorundadır. En başta sağlıklı yaşam hakkı!


Yazılı yasanın belirleyiciliği ve yaptırım gücü dışına çıktığınızda koruyamazsızsınız...


“Allah versin” derler ya... İşte öyle...


Çok eşliliğin yanında çocuk yaşta evliliklerin de önü açılmaktadır. Şeriatın kestiği parmak fena acıtır.


Bu yetmedi arkasından ikinci hamle geliyor.


Laiklikten bir önemli kopuş daha.


Sunuş nasıl?


Müjde!


Çok talep varmış gibi.


Neden böyle bir dayatma olsun?


Hadi çok iyi niyetle yaklaşalım.


Belediye nikah memurluklarının önünde kuyruklar mı var?


Yığılma mı var? Müftüler de nikah kıysın, yük hafiflesin... bu mudur?


Kolaylık sağlanacakmış!!


Ne kolaylığı?


Üstelik müftülerin nikah kıyabilmesi için yasal değişiklikler de gerek.


Burada neler gizli?


Daha arkadan gelecekler de var, anlayacağınız.


DÖRT EŞ “ÖZGÜRLÜĞÜ”


Resmi nikah yapmadan imam nikahı yapacaksın.


Orada yaşını sormuyorlar. Nafaka, birikimi paylaşım filan derdi yok. Boş ol! Kapının önüne konacaksın.


Bir gün onunla; ikinci gün bıktın başkasıyla yasal hiçbir sorumluluğun ve bağlayıcılığın yok. Bir üç en fazla dört! O da o zamanın koşullarında. İstersen daha fazla bile olur bugüne “uyarlarsan”! Hatta “özgürlük” diyorlar. “Kısıtlayamazsın” diyorlar. İnanın, gerçekten çok eşliliği böyle savunanlar var.


Olayı bir de müftülere bağlarsan... Müftü ne bilsin Medeni Yasa'yı, ceza hukukundaki karşılıklarını... Oh ne âlâ!


Bir süre sonra resmi nikah “tercih”e bağlanabilir mi?


Dövdüğü yerde gül bitirme hesabı!


Boşanamazsın!


Kır dizini otur hesabı!


Erkek çalıştı, o kazandı. Sana ne oluyor. Sen hizmetle görevlisin hesabı!


Yok öyle...


O haklar kimsenin “gönlünden koptuğu” için kazanılmadı.


Söke söke alındı.


Cephelerde vuruşa vuruşa... bedeller ödene ödene...


Devrim tarihimize en başta kadınlarımızın büyük katkılarıyla yazıldı.


CANLI BOMBA OLUR VATANA İHANET EDER


Ayrıca...


Dönmüşüm terörle mücadele ediyorum. Arkamdan vurmak niye? Ayağıma prangaları bağlamak niye? Bölgedeki kadınların Medeni Yasa açısından haklarını nasıl yaşama geçirebilirim, Ceza Yasası'nda bunu sağlama alabilirim, nasıl Cumhuriyet'in özgür ve başı dik vatandaşları haline getirebilirim diye düşünmek varken...


Boyun eğme kültürünü yayarsanız, yalnızca ağasına, babasına, kocasına, abisine, erkek çocuğuna boyun eğmez... emperyalizme de boyun eğer...


Canlı bomba olur. Vatana ihanet eder.


İşte hele buna, hele buna hiç mi hiç izin veremeyiz!

 

Şule Perinçek / 3 Temmuz 2016, Aydınlık