Şule Perinçek: Mücadele yılını bitirdik sıra zafere geldi!

Bugün 2017’nin ilk günü. Bir yılı bitirdik. Yenisine başladık. Ne kadar anlamlı bilmiyorum ama en azından masamızdaki, cebimizdeki takvimleri atıp yenisini kullanmaya başlayacağız.


Yeni sayfa. Temiz. Belki bir muhasebe dönemi. Geçen yıl mücadele yılıydı. Vatanımızı savunduk. Milli birliğimizi, ayrılmaz bütünlüğümüzü. Hendeğin ak tarafı kara tarafı belli oldu.


Kara saf dağıldı. “Bu gözler” diyorduk “bu gözler Silivri’de bunları da görecek...” diyorduk. Gördük. Suç işlediler. Hesap verecekler. Ama esas görmek istediğimiz başkaydı. Ak taraf al bayrakta sıklaştı. Bahar kuzucukları gibi birbirimize sokulduk, ısıttık.


Şu Ankara havasıyla cepheye şen giden Memo’lar var ya... Gece kalkıp kalkıp bir kez daha, bir kez daha seyrettim onları. Hepsini tek tek alınlarından öptüm sessizce. Üşümüştüm. Isındım. Gidip rahat koydum başımı yastığa. Anasının kuzuları. İnanın Türk’üm diye söylemiyorum. Yok başka millette böylesi. Az kaldı, artık onlar şen dönecekler.


Bu yıl... Bakın yazın bir kenara... Bu yıl zafer yılı olacak! Güçlü Türkiye’nin zafer yılı! Kaç vakte kadar bilmiyorum, ama olacak. İş ki... Siyasi işin ucundan, elbette doğru ucundan... Tutun... çok sıkı ama..! Ben bu yıl da öyle yapacağım.


O Memo’larıma söz verdim. Ankara’da, onlarla karşılıklı Ankara havası oynayacağım.

 

 

LAİK HIRİSTİYANLARIMIZ

 

Bizim hıristiyanlarımız da laik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Başka ülkelerin ortodokslarını, katoliklerini gördüm. Hu çeken. Öyle yabancılar ki... Biz bize benziyoruz. Acıda, kederde, sevinçte ortak. Hemen o tepede birleşiveriyoruz.


Onlar bizim Ermenilerimiz. Bir çok Batı kentinde Musevilerin oturduğu mahalleler bile ayrıdır. Londra’da bir keresinde oradan geçiyordum. “Aman” dedim “nereye düştüm..” Kuyruklu saçlı, takkeli, kara kara, yeldir yeldir bir değişik...


Hiç görmemişim. Bizim ülkede üç dört değişik noel, yortu tarihi var.


Ama hepimiz yılbaşı gecesi birlikteyiz. Cumhuriyet’e borçluyuz

 

 

SAYGISIZ

Charlie Hebdo sizce bir mizah dergisi mi? İnsana saygısı olmayan bir mizah olabilir mi? Eleştiri... en sertinden... haklı haksız... dokunmalar, göndermeler... zeka ve incelik... katılırım katılmam ama mizahtır. Gülümsemem, kaşımı çatarım en fazla. Ama bu ne? Hep yapıyorlar. O Batılı ya! “Uygar” dünyanın, sömürgeci kafalı “efendisi”. Terbiyesizlik, saygısızlık ve incitme hakkını kendinde doğal görüyor. Başkasının üzüntüsü, yaşamı “hiç” onların değer yargısına göre. Bu kez düşen Rus uçağıyla alay etmiş: “Koronun repertuarı genişliyor” “Kötü haber. Putin orada yokmuş”

 

 

MATEMATİĞE ÂŞIK OLMAK

 

Prof. Dr. Cem Say 28 Aralık’ta John von Neumann’ın doğum gününde, onun bir cümlesini aktarmış: “İnsanların matematiğin basit olduğuna inanmamalarının nedeni, hayatın ne kadar karışık olduğunu anlamamaları” Neumann Macar asıllı ABD’li matematikçi. (1903-1957). 23 yaşındayken ilk eseri “Kuantum Mekaniğinin Matematik Temelleri”. Ama belki onu “Oyunlar Teorisi”yle anımsayacaksınız. Pokerin yalnızca şans değil strateji meselesi olduğunu düşünüp matematikle ifade etmeyi denemişti. Bu teori ekonomi, askeri strateji ve sosyoloji gibi önemli alanlara da uygulandı. Daha sonraki çalışmaları da insan yaşamını kolaylaştıran, onun hizmetine sunulan buluşlardı. Bilim ve insan. Matematik ve insan. Yaşam ve matematik. Yukarıdaki cümleyi okuyunca çocuklarımıza okullarda verilen matematik eğitimini düşündüm. Neumann gibi düşünseniz matematikten “korkmak” bir yana, âşık olabilirsiniz. O kadar lezzetli yani... Galiba karne zamanı Ulusal Kanal’da Elinin Hamuru’nda bu konuyu tartışmalıyım...