Şule Perinçek: Meclis'in içi dışı bilmem ben

Cumhurbaşkanı Atatürk, Pertek'te öğrencilerle konuşurken (17 Kasım 1937)

 

Atatürk, ölmeden kısa bir süre önce Doğu bölgesine geziye gidiyor. 11 il ve çevrelerinde incelemeler yapıyor. İzlenimlerini,  yazıyor. İlk sözleri şöyle:

 

“Bütün bu merkez ve dolaylardaki Türkleri, babaları, anaları ve çocuklarıyla gördüm. Çok sevindim. Yüksek medeniyet temeline şahit oldum: Madenlerden kurulmuş temeller... Bu açılmış maden ocaklarında profesörleriyle, teknisyenleriyle, amelesiyle baştan aşağı Türk olan yüksek anlayışlı bir insan toplumu. Öyle memleket bölgeleri geçtik ki, orada kadınlar erkeklerden daha çok sabana yapışmış, elende çapasıyla Türkün azık topraklarını zenginleştirmeye çalışıyor; toprağını seviyor, ona gönülden bağlıdır. Bütün bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti zengin, kuvvetli ve muhteşem olsun için kendi rızkının fazlasını seve seve, tereddütsüz büyük bir fedakârlıkla devlet hazinesine veriyor.”

16 Kasım 1937 Ali Çetinkaya ve Sabiha Gökçen'le Diyarbakır'da incelemelerde

 

Peki, devleti ona ne veriyor?

 

Atatürk, Diyarbakır'a çok uzun zaman ayırıyor. “Dünyanın en güzel ve en modern binası içinde, modern, nefis bir musiki dinleyerek, insanlığın medeni bir halkı huzurunda, bu halkın evinde... bundan duyduğum zevk ve saadetin ne kadar yüksek olduğunu elbette takdir edersiniz.”

 

Sonra ne yapılması gerektiğini ayrıntılarıyla not ediyor:

 

“Diyarbakır'ın tarihi kalesinin orta yerinde büyük bir meydan yapılacak ve kaleyi iç taraftan bir tur yolu çevreleyecektir. Bu meydan aynı zamanda bir park halinde ağaçlandırılacaktır. Buradan kale duvarı boyunca uzayan yolü muhtelif istikametlerden caddeler açılacak, caddeler arasında bölünecek olan kısımlar bugünkü Diyarbakır'ın ana kısımlarını teşkil ve bu bölmeler Diyarbakır'ın mimari hususiyetlerini üstünde taşıyan avlulu, havuzlu ve bahçeli evlerle dolacaktır.

 

Yeni Diyarbakır kurulur ve eski Diyarbakır da imar edilip bezenirken tarihi kıymete sahip tek bir eser hırpalanmayacak ve iyi bir surette muhafaza edilecektir.”

 

Atatürk bu satırları Kasım 1937'de yazmış. Hasta hasta gitmiş oralara.

 

İşte bunun için seviyorum Cumhuriyeti.

 

Bugün ben  yazarken de bir elimiz 29 Ekim'de, bir elimiz 10 Kasım'da.  

 

29 Ekim bir doğum.

 

10 Kasım bir uğurlama.

 

Çocukluğumdan kalma bir koku.

 

Kasımpatı çiçekleri.

 

Kasım ayında patlayan çiçekler.

 

Bıraktığı yerden yepyeni başlangıçlara gebe Türkiye.

 

Terörden temizlenecek güzelim Diyarbakır. Meclis'in içi dışı bilmem ben. Terör terördür. Canımı alıyor benden. Vatanımı bölüyor. İzin veremem. Sırtını sıvazlayamam. Kapıları açamam.

 

Temizlenecek.

 

Yepyeni çiçekler açacak. Rengarenk.

 

Ömrümü verdim, vereceğim.


 

KRİPTO GÜNLÜK YAŞANTIMIZA GİRDİ

 

Bir iş merkezinde genel gider katılım payı aidatını ödemeyen bir vatandaşımız icraya verilmiş. 

 

Ödemeyi hemen banka havalesiyle yapmış. 

 

Yapmış yapmasına da... icraya verilmesinin intikamı acı olmuş.

 

Havalenin açıklama kısmına şöyle yazdığı ileri sürülüyor:

 

“B-8 1129 2014 ISITMA SOĞUTMA NRCNSNNMNKYMMTHTSNBRRSPCCĞSN” 

 

Bu nedir? Meğer bir şifreymiş.  

 

İş Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Y. ve avukatı Nurcan C. şifreyi çözer çözmez soluğu savcılıkta almışlar ve şikayetçi olmuşlar. 

 

K.K “Mithat Y. isimli  şahıs Yönetim Kurulu Başkanıdır. Kendisini bundan dolayı tanırım. Nurcan C.'yi hiçbir şekilde tanımam. Ticaret Merkezi katılım aidatlarını birkaç gün geciktirdik diye tarafımız icraya verildi. Biz de birkaç gün sonra da olsa aidatları yatırdık. Ancak benim mesaj açıklama kısmında yazanlarla hiçbir ilgim yoktur” şeklinde ifade vermiş.

 

Ancak savcılığın olayla ilgili başlattığı soruşturma tamamlanmış, iddianame başsavcılık tarafından onanmış. “Hakaret” suçundan 1 yıldan 2 yıla kadar hapsi istenen Kemal K., önümüzdeki günlerde Asliye Ceza Mahkemesi'nde hâkim karşısına çıkacak.

 

Şifreyi siz kendiniz çözerseniz çözün, ben bayan avukata ayıp olmasın diye anahtarı vermiyorum. 


 

ÇİN VE MODA

25 Ekim-2 Kasım arasında 20. Çin Moda Haftası gerçekleşti. Pekin'den yazan Levent Uluçer'in Aydınlık.com.tr'deki haberinden okuduk. 78 moda gösterisi ve 3 profesyonel yarışma yapılmış. 70’ten fazla Çin markası ile 20 dolayında yabancı marka ve firma ağırlanmış. Ana destekçisi 2011 yılından bu yana Mercedes-Benz. 

 

Moda gösterileri dört ayrı yerde yapılmış. Esas alan Pekin'deki moda tasarım merkezi olan 751 D-Park. Aynı yerde olan 798 Sanat Merkezi benim Çin'de en çok kıskandığım yerlerden biriydi. Eskiden Sovyet-Çin ortak silah sanayiinin kurulu olduğu binlerce metrekarelik alan, hatta şöyle söyleyeyim koca bir köy kadar alan sanat merkezi yapılmış. Atölyeler, sergiler, farklı ülkeler, farklı akımlar, rengarenk cıvıl cıvıl yaratıcılık... silah yerine sanat üretiliyor... Bütün dünyadan sanatçılar. Gez gez bitiremiyorsunuz... Yazmıştım.

 

Bu moda haftasını da o zaman yazmıştım.

 

Batı bir yaparsa ben beş basarım havasını eleştirmiştim.

 

Levent Uluçer'in habere ilişkin gönderdiği bu yılın fotoğraflarına baktım.

 

Çin'deki siyasi ağırlık kendini bu alanda da hissetiriyor. İç pazara ve refaha dönüş modaya da yansımış. Yerel çizgiler, zevk, zenginlik, üreticilik ve Asya yaratıcılığı Çin'in insan merkezli siyaset ve kültürüyle buluşunca, güzellikler uçuk kaçıklığın yerini almış sanki... Aydınlık.com.tr'den birkaç fotoğraf aktarıyorum. Siz ötekilere de gidip bakın.

 

Ne diyeceksiniz merak ediyorum.

 

Rahatına ve rengine düşkün ben de zevkle giyerim doğrusu.


 

FİKRET ABİMİZ GELDİ

 

Fikret Abim,  kirvemiz bizim yakınımıza geldi. İstanbul kentine. Maltepe'de Fikret Otyam Evi açıldı. Aslında son dönemlerde sevmezdi burayı. Bizans'ın başkenti derdi. İkiyüzlüğü, sahteliği, arkadan iş çevirmeleri, siyaset icabı yüze gülmeleri, yalan dünyayı eleştirirdi... Ama İstanbul yine de onlara bırakılamayacak kadar güzeldir, yaşanmıştır, bizimdir.

 

Hiç elimi, elimizi bırakmadı. En dar zamanımızda. Cezaevi kapılarında. Amaan neydi o Haymana'daki halimiz. Ne Filiz'le o unuttu ne ben... ve ne de Cano... üç yaşındaydı.

 

Bir tek Silivri'ye gelemedi. İçim titrerdi görüşemeden gidecek diye.

 

Neyse kucaklaştılar.

 

Doğu Perinçek tahliye olduğunun haftasında sazlı sözlü bütün bir gece özlem giderdiler.

 

Ne keyifti.

 

Has partiliydi.

 

İyi olalım çok isterdi.

 

İyi de kızardı. Hak ederdik doğrusu. Yazısının noktasını yanlış yere koyardık mesela. Ama kıyamazdı. Sıkıştıkça kargodan en güzelinden bir tablosu çıkagelirdi.

 

Biliyorsunuz şimdi Hacıbektaş topraklarına emanet.

 

Diğer abilerimle birlikte. Turhan Selçuk, İlhan Selçuk. 

 

Havalanında Belediye Başkanımız Ali Rıza Selmanpakoğlu'yla karşılaştık. O anlattı. Fikret Otyam'ın da başına bir çınar dikmişler. Aslında çınarlar birbirine yakın dikilmezmiş. Diğer ikisinin başında varmış zaten. Onların dalları birleşmiş. Selmanpakoğlu, yakında üçünün de dalları birleşir diyor.

 

Yüzyıl sonra gövdeleri de birleşecekmiş.

 

Çınar ağacını zaten severdim.

 

Şimdi hayran kaldım.


 

FOTO:

Fransa, Jungle Kampı'ndan Suriyeli mültecileri tahliye edecek otobüslerin koltuklarını naylon örtülerle kaplamış. İnsan hakları şampiyonlarına bakın siz!

 

 

Şule Perinçek / 6 Kasım 2016, Aydınlık