HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ağustos ayında, “Bizim gibi bir direniş hareketinin, sizin tehditleriniz, dokunulmazlık restiniz, kapatma restiniz karşısında geri adım atmamızı beklemek hayaldir” demişti.
AKP’nin açılım politikasıyla buraya gelmişti.
Başka devletlerin projeleri rehberliğinde beslenip büyütülmüşlerdi.
Vatan Partisi haritayı masanın üzerine koydu. Uyardı.
Geri adım atmadılar, hendekler kazdılar. Halka silah dayadılar.
Şimdi şöyle konuşuyorlar:
“Federal Kürdistan Devleti var ve artık buna saygı duyacağız, duymamız gerekir. Artık Kürtlerin devletleri var Ortadoğu’da.
Kürtler de işte devlet kuruyor. Federal devletleri var. Kantonal devletleri var. Türkiye’de de bölünmeden, bir arada yaşamanın özerklik formülü var diyoruz. Bunların hepsi artık gerçektir. Bunlara daha gerçekçi yaklaşalım.
Neyi tartışacağız? Nasıl şiddet alanından çıkaracağız? Konuşana bunu yapanların barikattakine nasıl davrandığını siz hesap edin.”
CHP’nin istediği her evden bir oylarıyla geldikleri durumu vurguluyorlar:
“Parlamentonunun üçüncü büyük partisiyiz. Yüzde 11-13 oy aldık.
Bu bizim görevimiz, tarihi sorumluluğumuzdur. Bunun için seçildik. Bunun için uğraşıyoruz.”
Görmek zor muydu?
“Parti programımızda o var. DTK’nın beyannamesinde o var.”
Niyeti çok söyledik.
★★★
Neden bu yıl Vatan Partisi’nin yılı olmalı...
İşte bunun için.
Her adımda her aşamada uyardık. Engellemeye çalıştık.
Bu kadar kayıp vermeden çözüm vardı.
İşte o çözümü uygulama günleri artık geldi dayattı.
Çünkü artık kapımıza gelip dayanan tehdit, başka türlü bir tehdit.
“Seçenekleri deneme, yanılma” seçeneğimiz kalmadı!
Suçlu Kansız’lar kaçıyor
Cihan Kansız da kaçmış.
Hâlâ söyleniyor mu bilmiyorum, bizim çocuklar yuvadayken bir şarkı söylerlerdi.
“Düşmanın askeri tavşan yürekli...”
İtiraf edeyim, arada içim burkulurdu. Ama oturup da çocuklarla haksız savaşın askeri korkak olur, inanmadığı dava için savaşamaz, vatanını savunan aslan yüreklidir vb... gibi diye tartışacak halim de yoktu...
Ama büyüdüler.
Ünlü Beşiktaş Adliyesi’nin önündeyiz.
Mehmet Perinçek iki gün önce Moskova arşivlerinde aylarca çalıştıktan sonra yeni gelmiş. Daha bavulundaki belgeleri hizmetimize sunmaya vakti olmamış.
Alıp buraya getirmişler. Savcı Kansız’ın önüne çıkarmışlar.
Kapıda bekleşirken telefonlar geldi. Sözde soykırım kışkırtmacılığı yapan Amerikanca, Ermenice siteler bayram ediyormuş: “Tarihçi Perinçek tutuklanı- yor...”
Nereden duymuşlar ki... Demek ki önemli onlar için.
Hemen orada yoktan var ettik, o saatte o sitelerde yayımlanan sevinç çığlıklarının sayfalarca çıkışını aldık. Vatan, millet görevidir, dedik.. İçeriye gönderdik:
-Bakın kimleri sevindiriyorsunuz...
Yanlış mı yaptık.
Herhalde ki...
Kuvvetlice tutukladılar!
Ancak bizim askerler haklı.
Bizim askerler aslan yürekli.
Öyle girdiler, rap rap... Öyle çıktılar rap rap... davulla zurnayla...
Suçlular kaçıyor.
Öyle damgayla yaşamak zordur.
Hayat zindandır. Nereye giderlerse gitsinler.
Yüreklerindeki korku bitmeyecektir.
Bunu biliyor muydunuz?
Her gün iki buçuk stadyum dolusu gıdayı çöpe atıyoruz.
Bari bu yıl, bugünden başlayarak yapmayın.
Bölgede barış, dünyada barış
Dünya Ekonomik Forumu’nda yayımlanan Küresel Barış Endeksi Raporu’na göre dünyadaki “en barış içindeki ülkeler” şunlarmış:
“İzlanda, Danimarka, Avusturya, Yeni Zellanda, İsviçre, Finlandiya...”
Bu endeks nedir, nasıl hesaplanıyor; bilmiyorum. Ancak “en az barış içinde olanları” okuyunca en azından “barışı” kimin, neden bozduğunu anlayacaksınız:
“Suriye, Irak, Afganistan, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Somali, Sudan, Kongo D. C., Pakistan, Kuzey Kore...”
Var mısınız, tersine çevirmeye...
Zor, ama olsun; değer...!
Şule Perinçek / 3 Ocak 2015, Aydınlık