Şule Perinçek: Kaynak Türk milletini tanımıyor

Bir üniversite öğretim üyesi televizyondaki program da olayı yorumlarken diyor ki:


-Belki de ABD'nin yaptığını düşünmemizi isteyen biri yaptı...


???


Yani her şey o kadar ABD'yi işaret ediyor ki...


Uzun süredir “Amerikancı” konumdan bakmaya alışmış olunca, geri dönmek de zor...


Ne yapacaksınız uyduruyorsunuz.


Bir çeşit savunma.


ABD ve Batı basınında da şu yorumlara rastladım daha sonra .:


“Bundan Türk-Rus dostluğu yarar görecektir...”


Onu da okuyunca “yok artık, bunlar gerçekten mi işaret ediyorlar” diye şaşırıp kaldım.


Klasik istihbaratçı tekniği ve kaynağı saptamak için sorulan soru:


“Bu eylem kimin işine yarar?”


Çaktırmadan “Rusya kendi büyükelçisini öldürdü” mü demek istiyorlar.


Son haftalarda gelişmelere bakıyoruz.


Polisimiz


Askerimiz


Dost komşu ülkemiz Rusya Büyükelçisi.


Üç hedef.


Demek ki biz bir yandayız, onları hedefe koyanlar karşı tarafta.


Teröre karşı mücadelede, koridordaki saflaşma.


Saflaşma belli.


Dostluğa zarar veremeyeceğini bu kadar ince planlayan “gücün” bilmesi lazım.


O zaman nedir?


Ekonomik kriz?


Birlikte olursak, Şanghay vb aşma başarı şansı yüksek.


O süreç işliyor. Kesilmeyeceği belliydi.


O zaman ne?


Türkiye'yi can evinden vurmak.


Ne var bu memleketi sevecek?


“Türkiye’de can güvenliği yok. Polisin, askerin, büyükelçinin, hiç kimsenin can güvenliği yok.”


Bak, polis dedik bağrımıza bastık. Hepimiz Türk polisiyiz dedik yaşlısı genci. Galatasaraylısı, Fenerlisi...


Bak artık polise bile güvenilemez.


Diplomatlar cangüvenliğimiz yok diyor. Alın bizi buradan diyorlarmış.


FETÖ içerideki “mensuplarına” Aralık'ı bekleyin dedi. Müjdesi bu herhalde. Kontrol hâlâ onlarda mı. Yenilmez, başedilmez midir?


Cihangir'de kiralar ve ev fiyatları düşmüş.


Gemiyi ilk terk edenler.


Aydın çevrelerden aktarıyorlar: “Arkadaşlarım diyor ki: 'Çocuğum sokağa çıkamıyor. Portekiz de mi, Yunanistan'da mı ev ucuza düşürsek kapatsak, alsak da gitsek' ...”


Bas, sat sav git!


Boşver böyle vatan mı olur sat gitsin. Zaten ne hükümet var, ne yönetim...


Boşluk... boşluk...


Akşam KRT TV'deki programda konuştum.


Yazıyı böyle not aldım.


Sabah gazeteyi elime aldım.


Ertuğrul Özkök'ün yazısı:


“Yani bu adamlarla mı milli seferberlik olacak”


“Bu kafayla mı milli seferberlik ilan edeceğiz. Hani nerede milli olan tarafı bunun... Hani nerede ölen gencecik polisimiz için, kalleşçe bombalanan Mehmetçiğimiz için atacak tek yürek... Yani o yürek, duygusal emrini Halep'ten alarak mı nefer yazılacak milli seferberliğe...”


Varılmak istenen nokta bu mudur yoksa??


Esas “birilerinin” vermek istediği işte bu olmalı.


Kaynak belli!


Ama işte o Pentagon plancıları Türk milletini tanımıyor.


Şuracığımızda atan yüreğin sesini duyamıyor.


İnadına... inadına... inadına...!


Daha sıkı... daha sıkı... daha sıkı...!


Birleşeceğimizi bilmiyor!

DÜNYA NASIL İZLENİR

Kuruluş tarihi 1916 olan, dünyadaki önemli siyasi ve ekonomik olayları izleyen, analiz eden Washington'daki Brookings Enstitüsü'nden bir fotoğraf. Altında şöyle yazıyor:


“Brookings'te sıradan bir Perşembe günü: Ekonomist Aaron Klein banka sermaye hareketlerini karşılaştırmalı olarak Çin yemeği yiyerek izliyor.”


Dünya ekonomisiyle ilgili yeteri kadar bilgi veriyor, değil mi??

BİLİM VE GÖRÜNÜM

Çağla Düvenci Sönmez. Görünümünüz böyle olunca kimse size diploma sormuyor. Psikolog olarak televizyonlarda programlar yapıyorsunuz, yüzünüzün tanınması yeter. Üniversitelerde konferanslar, seminerler veriyorsunuz, dünyaca ünlü markalarla çalışıyorsunuz, paralar paralar kazanıyorsunuz... Bir ünlüsünüz bir ünlü... Her sözünüz altın değerinde değilse bile parayla ölçülüyor. E-postayla danışmak bile ücrete tabi. Tarifesi var.


Ama meğer “sahteymişsiniz”, psikolog filan değilmişsiniz... elinizde diplomanız yokmuş.


Türk Psikologlar Derneği, Sönmez hakkında yasal yollara başvuracaklarını açıkladı.



BAŞTAN BELLİ HABER

Bazı bilim adamları var. Onlar için bir cümle vardır ve doğrudur. Baştan belli. Aynı anketçiler gibi. İlle de onu kanıtlayacak. Büyük olasılıkla kendilerinin de inanmadığı kitaplar yazıyorlar. Oysa araştırmanız bazen öyle sonuçlara vardırır ki sizi, hiç hoşunuza gitmez. Ama bilimsel araştırma böyledir. Nesnel olmak zorundasınız.


Biz gazeteciliği de böyle öğrendik.


Hep genç arkadaşlara da aynı yöntemi öneriyorum.


Haber geldiğinde kaynağınız babanızın oğlu kaynağın bile olsa ilk önce diyeceksin ki “bu haber yanlış”. İçinden elbette. Ondan sonra başlayacaksın işe. Sorulması gereken ne kadar soru varsa soracaksın. Öyle ki senin aklına gelmeyen ama o saygı duyduğun okuyucunun “acaba mı...” diye düşünebileceği bütün soruları soracaksın, ikna olacaksın.


İşte o zaman haberin bir okuyuşta ikna edici olur. Nesnel olur.


Çünkü habercilik sonuçta bir hizmettir.


Siz aracısınız.


Hizmetlisiniz.


Nasıl ihale kaparıma dönüştü başka...! Her meslekte var.



SENİN TERÖRİSTİN YAPSAYDI

İngiliz Daily Mail gazetesi Rus büyükelçiye kurşun sıkan Mert Mevlüt Altıntaş’ın giyimiyle, “moda zevkiyle” ilgili tweet atmış. Gazetenin bu paylaşımı çok sayıda tepki aldı.


Birkaç yanıt:


“Yani, şimdi de birilerini öldürdükleri zaman teröristlerin ne giydikleriyle mi ilgileniyoruz” “Çünkü birinin öldürüldüğünü gördüğümde suikastçiye ‘Kimin tasarımını giyiyorsun’ diye sormak isterim”


“Takım elbisenin fiyatını öğrenebildiniz mi? Ya da bu kadar zayıf kalmak için nasıl beslendiğini?”

Gelecek ve Umut. Hayvan ve insan.
Gelecek ve Umut. Hayvan ve insan.