Şule Perinçek: Hiç bana ‘özgürlük’ demesinler!

İnsan, canı acıyınca dişini sıkabiliyor. Sağ elimle dikişlerimi tutup sol tek elimle tek tek tuşlara basıp yazı yazdığım oldu. Ama canınızın canı acıyınca olmuyor. İki haftadır yazamadım. Bir özür ve izin yazısına bile elim gitmedi. Vaktim vardı. Hastanede kızımın, canımın canının yanında refakatçiydim. Aklım başka yerdeydi. İçinden gelmeyince de olmuyor işte. Biz yazıyı da, gazeteciliği de, siyaseti de böyle biliriz. Yoksa yalancıktan çırpıştır gitsin, söz ver bitsin... sağlıkta hastalıkta... yok öyle...!

 

Kızıp tepemin attığı çok oldu. Hele “basın özgürlüğü” naraları atılırken. İnsanların yaşamlarıyla, sağlıklarıyla yıllarca oynadılar. “Tetikçilik” “yalancılık, sahtecilik” yaptılar ellerindeki “basın” araçlarıyla. Şimdi hiç karşıma geçip “özgürlük” demesinler!

 

İki elim de yakalarında!

 

Mercan’ı annesinin yanına hastaneye ilk seçim günü oy kullandıktan sonra götürdük. Çocuğa hep “görüşe” gideceğiz deyip durdum alışkanlıkla. Doktora ne zaman tahliye olacağız dememek için kendimi hep zor tuttum...

 

Bu arada bir teşekkür; teşekkür de değil, minnet borcumu yerine getireyim. Kendilerini bilirler, adlarını kızarlar diye yazmıyorum. Türk halk ve kültürüne, parti ve aile geleneklerine uygun bir biçimde kimseler görmeden el çabukluğu marifetiyle masanın altından yardım, destek, dayanışma gösterenlere... istesin iç organlarımı bile veririm diyenlerden rahatsız etmemek için nöbetleşe telefon etme inceliğini gösterenlere, 50 yıllık arkadaşlık halalıktır, teyzeliktir diyenlere, en lezzetli yemeklerini bizimle paylaşanlara kadar... en başta da bizim babadan kalma hekimlik ve hemşirelik anlayışını yaşatan “dostlarımıza”... Neden tırnak içine aldım açıklayayım. Belki başka zaman ayrıntılı yazarım. Ancak şu sistemde hekimlik “bile”, bu kadar insana ilişkin bir meslek bile para ve makineler araya girince insana o kadar yabancılaşıyor ki... Onun için onlar özel! Onlar dost! Yalnızca hekimlik yapmadılar, elimizi tuttular; süreci bizimle gece gündüz yaşadılar. Op. Dr. Selçuk Kihtir, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Rad. Dr. Almıla Balta... başın da başında olmak üzere...

 

Türkiyeli olmanın onurunu ve birikimini, Vatan Partili olmanın paylaşmacılığını ve geleceği kurma hak edişini, kökleri derinden gelen aile geleneklerini yaşatanlara teşekkürlerimizi sunuyorum... Var olun! Sağ olun!

 

şpyg1.jpg görüntüleniyor

 

GELECEK!

 

Sizden ayrıyken bir seçim geçirdik. En kolayı hileye ve milletin zekasına kabahat bulmak.

 

Teröre karşı mücadele alanını boş bırakıp, terörle “barış” yapanlar kendilerine dönüp bakmalılar.

 

Çok çağırdık.

 

Çok söyledik.

 

Söylemiyorum.

 

Çok yazıldı yazmıyorum.

 

Geleceğe bakıyorum.

 

Kim bu tabloyu değiştirecek güce ve programa ve kendine güvene sahip? Artık o gelsin beriye...!

 

Gelecek.

 

KİM ÇALIYOR!

 

Almanya’da büyük elektronik mağaza zincirinin güvenlik görevlilerinden birinin verdiği bilgiler:

 

Hırsızlık yapanlar genellikle orta halli, emeğiyle geçinenler değil. 15 bin avronun üzerinde maaş alan banka yöneticileri, üniversite hastanesinin operatör doktoru hem de profesör... En ilginci de kentin emniyet müdürü. Karısına telefon sim kartı çalarken yakalanmış. Ama üstü kapatılmış elbette... Siz karışmayın denmiş yakalayan görevliye, odaya alınmış. Sonrası bilinmiyor. “Ancak” diyor, bize aktaran Türkiyeli arkadaşımız, kendisi 24 yıldır Almanya’da çalışıyor, “hiç böylelerinin basına yansıdığını görmedim, genellikle bizim gibi ülkelerden gelenler haber olur.”

 

O Avrupalıların dürüstlüğü filan hikaye...

 

Kapitalizm çürüdükçe insanları da birlikte çürütüyor.

 

Duyduklarıma hiç şaşırmıyorum.

 

Devletin sağlamlığı gibi öyküler de boş... İçeride neler neler dönüyor. Bir keresinde bir Batılı diplomat arkadaşım anlatmıştı da bütün akşam boyunca, dudağım uçuklamıştı... Yalnızca istedikleri kadarı haber oluyor.

 

Bakın ABD-Almanya arası rekabet artınca birden Volkswagen olayı nasıl patladı. Nazilerin kurduğunu bile bu arada öğrendik. Öte yandan şirket yönetim tarzı Kuzey Kore’ye benziyormuş... Modası geçmiş otokratik liderlik anlayışı varmış.. Porsche ve Piëch ailelerinin bütün kirli çamaşırları, anaokulu öğretmeni dördüncü karısına kadar her şey döküldü ortaya. 

 

Bizden daha becerikliler. O doğru.

 

Şule Perinçek / 8 Kasım 2015, Aydınlık