Şule Perinçek: Güneş ülkelerine yürüyelim arkadaşlar

Bu 2021'in ilk yazısı. Dilerim 2021 sizlere ve memleketimize güzellikler ve iyilikler getirir. 2020 bu yıl bütün borçlarını faiziyle öder. Öyle olacak gibi gözüküyor. İyiliklere gebe. Sağlığımızdan çok aldı. Canlarımızdan çok aldı. Ancak dünyaya da çok şey kattı. Katacak. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Doğacak güneşi görüyor musunuz? Yılbaşında klasik haberdir. Daha biz beş çayımızı demlerken havai fişekler ekranlarda patlamaya başlar. “Asya yeni yıla girdi!”  Gün batar, şafak atar. Vuhan'da halk neşe içinde sokaklardaydı. Çin'de her şeyin boyutu farklıdır. Hani hep derler ya her Çinli bir fındık yese... ya da son dönemlerde kiraz da girdi devreye... Alanlar, salonlar da farklıdır. Müzik, tiyatro, spor... 

 

Kitleler için. Devasa salonlar, devasa alanlar... Milletinize hizmet ederseniz, milletinizin toplandığı alanlardan da korkmazsınız. Konser, sarayın bir odasında gıy gıy üç aletle seçkinler için değildir. Batıda alanlara taşması, kitlelere ulaşması devrimlerle olmuştur. Bedeller ödenmiştir.

 

Ama Verdi'nin adı hâlâ zafer işaretimizde yaşar. Cenazesine 20 kişinin katılmasını vasiyet etmiş olmasına karşın binler onu yolcu etmiştir.

 

 

GELECEĞİ GÖREBİLME YETİSİ


Gelecek, geleceği görenlerindir. Vuhan'da salgın başladığında herkes evlerine kapandı. Hayır, kapatıldı demek daha doğru. Devlet anında kararları aldı ve çok sıkı bir biçimde uyguladı. Kent karantinaya alındı. Ama halkını aç susuz, yaşlısını bakımsız bırakmadı. Gereksinimler örgütlü bir biçimde karşılandı. Balkonlarda milli marşlar okundu. O da bir gıda. Direnç aşısı. Sağlık ordusu bütün ülkede seferber oldu. 

 

Bir yandan da salgından çıkışta alınacak ekonomik önlemler, teşvikler, kaynaklar vb kararlaştırıldı. Bütün Batı ayağa kalktı. Anımsayın, bizde de aynı sesler yükseldi. Gaddarlık, acımasızlık, diktatörlük! Çin işkencesi! Zaten...! Uygurları soykırım yapmak için bölgeye gönderiyorlar...

 

Geçen hafta ezikler yalan söyler diye yazmıştık ya... emperyalizm de çok ezik artık. Tarihi dönemi bitti, can çekişiyor doğru; şimdi sıra toplumsal yaşamda.  Vuhan'da yılbaşı akşamı işte o ışıkları gördük. O başarıyı. Emperyalist kültür ve anlayışa karşı Asya'nın elveren, elgüzeli yükselişini. Doğan güneşi. Yeni yılı. Herkes maskeli yine. Ama gözler ışıl ışıl. Alanlar neşeli. Alanlarda insanlar yaşıyor.

SİYASİ MONŞERLERİMİZ


Bizde dört gün çıkma yasağı. Toplanma yasağı kondu. Siyasi monşerler devrede. Kafalarını Cihangir yokuşunun barlarından çıkaramamış bir muhalefet. “Efendiiim, kişilik haklarına müdahale!”, “Efendiiim, yaşam tarzına müdahale!”, “Efendiiim, tercih özgürlüklerimize müdahale!” Şimdi bir şey söyleyecektim... Neyse ki lafın buraya varacağını biliyordum. Ne olur ne olmaz diye yazıya oturmadan önce ağzımı gülsuyuyla çalkaladım. Size serbest, yani... :)

 

 

HİNDİ DAĞITIMINA ÇIKMIŞ DOSTLAR


Devrimlerini sevdiğim Türkiye'm! 200 yıldır canlı, değişken, milletinin içi kaynıyor... Eski yıl bizde daha önce bitiyor. Camlarda darbukalar, türküler, kemanlar, sosyal medyada piyano konserleri... Hiç değilse odalardan yükselen çekirdek çitleme sesleri... Bol cevizli kabak tatlısı.


 
Kapı çaldı. Kim o? Bir dostumuz nefes nefese hindi paketiyle. Buyur gel azığımıza ortak ol! Gelmiyor. Acelesi var. Sokağa çıkma yasağı başlamadan kaç kapısı var kim bilir, dağıtıma çıkmış. Rize'den bir kasa tatlı mı tatlı mandalina, kivi ve “hediyelik çay”... Aydın'dan incir.

 

Balıkesir'den özel sızma yağ. Erzincan'dan tulum. Fatoş Hanım'dan koca tencere ev yoğurdu. Ama ille de Apçağa köyümüzdeki fırından ekmek. Benim köyümün hatırı mı kalsın. Annem her gittiğinde getirirdi. Dinar'dan katmer. Kaç yıldır görüşemediğim akrabalarımdan. Can askerde diye ona götürecekmiş. Terhis olunca bize geldi. Oy bu ne güzel sofra! Yaşıyoruz. Göreceğiz 2021'i.

 

 

BİZ ASYALIYIZ GÖRECEĞİZ GÜNEŞİ


Biz Ata'mızın dediği gibi Asyalıyız. Yabancısı değiliz güneşin. Sıcaklığını iyi biliriz. Isıtırız. Isınırız. Batı'ya doğru geldi kameralar. Hava soğudu.

 

Batı başkentlerinin hiçbirinde kuş uçmuyor. Bomboş sokaklar. İzmir'in dağlarından kopup gelen, dağ başını duman almış marşları, iyisi ayak sesinden tanınan türküleri de yok. Kapılarına buram buram memleket kokan peynir ekmek de gelmiyor. Kalabalık bir markette bir kadın bas bas bağırıyor:  “Takmayacağım maskeyi! Özgürüm! Zorlayamazsınız!” Başkasına bulaştırma özgürlüğü de yani, ne diyeyim ... bravo...! Tam emperyalizme özgü! Irak'a demokrasi götürmek gibi... Bize insan hakları kabadayılığı yapmak gibi... Adamın biri protesto için iç çamaşırıyla alışveriş ediyor.

Belli ki “stres” atıyor! Aradan bir yıl geçti neredeyse. Onca can kaybettiler. Şimdi? Ekrandan Vuhan'ı seyrediyorlar.

 

Kapandı kapılar. Yürüyün Asya'ya gidelim. Güneş ülkelerine.

 

 

3 Ocak 2020 Pazar / Aydınlık