Şule Perinçek: Ey aşağıdakiler, gelin öfkemizi birleştirelim

Ben dememiş miydim...


Daha ön eleme yapılmadan Trump'ın aday olacağını söyledim. Arkadaşlarım bile dalga geçti benimle. Aslında Amerikan toplumunu ve iç siyasi yapısını tanıyor, ekonomisini ve dünyadaki dengeleri izliyorsanız çok da marifet değildi. Şimdi sıra bir kadın başkanda diyorlardı. Ama acıları dindirmeye yetmeyecekti.


Bu arada her yeri geldiğinde söylüyorum. Şu “kadın” meselesini. Bayan Clinton'ı hadi onlar kadın diye sunuyorlar. Biz nasıl yutarız. Başımızdan bir Çiller olayı geçmedi mi... Ayrıca ne ayıp. Kadını böylesine aşağılamak. Kadını yalnızca cinsiyetiyle değerlendirmek. Kadının siyasi fikirleri vardır. Ona göre tercih edilen ya da edilmeyen bir politikacı olmalıdır.


Kadındır olmasın demek ne kadar yanlışsa, kadın olsun çamurdan olsun demek de o kadar yanlıştır.


Amerikan toplumu filmlerde gösterildiği gibi değildir. Okuma yazma oranı çok düşük, artık geçişkenliğini önemli ölçüde kaybetmiş, genel kültürü zayıf, çoğunluğunun dünyası ayakkabısının burnunun ucu kadar bir toplum... Ufuklara bakmayı çoktan unutmuş. Art arda dünyanın birçok yerinde kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan savaşlarda çocuklarını kaybettiler. Geri dönenlerin de doğal olarak her haksız savaş “araçları” gibi psikolojik sıkıntıları var. Araya devlet eliyle “cesaret dopingi” olarak uyuşturucu vb de girince tam bir çöküntü... Hastalıklı insanlar. O anlamsız gözünü kırpmadan katliamlar neden oluyor sanıyorsunuz.

Ya da intiharlar. Sayıları başka zaman veririrm. Hayretler içinde kalırsınız.


Üstüne son yıllarda bir de ağır ekonomik sarsıntılar eklendi.


Kaymak yemek için Amerikalıdır çoğunluğu. Bizim gibi “millet” olma özelliği o kadar ağır basmaz. Pay azalınca ses de yükselmeye başladı. Gelecek endişesi ve karamsarlık, çıkışsızlık...


İşte Trump burada devreye girdi. Yeniden Büyük Amerika dedi. Güçlü devlet dedi. Güvenliğini sağlayacağım dedi. Değiştireceğim, iş sahibi olabilirsin, bir umut sahibi olabilirsin dedi. Karşımızda seçkinci, kurulu böyle gelmiş gidici bir güç var, ben Clinton'la değil basınla medyayla, büyük gazetelerle, hatta TV programlarında soru soranlarla, anket şirketleriyle vb mücadele ediyorum dedi.


Ey aşağıdakiler gel öfkemizi birleştirelim dedi...


Langır lungurum, ama sana benziyorum özleştirebilirsin kendini benimle... Ben bir de çok zenginim. Güzel ve genç manken bir karım, buna karşı muhafazakâr görüntüm, torun torbam da var. Bu da bir kıvılcım. Belki sen de olabilirsin!


Maya tuttu.


“Ha bu, ha o ne farkları var”cıların oyları da eklendi.


Sonuç böyle.


Şimdi ne olacak?


Bizim ülkemiz ve bölgemiz açısından sonra inceleriz.


Ancak şunu da bilin, seçim kampanyasında söylenenler hele ABD'de çok farklıdır, başa gelince uygulanan politikalar çok farklı.


Onların da, büyük emperyalist güç olarak “mecburiyetleri” var.


İzleyeceğiz.


Trump, "bana düşmanlık etmeyen ülkelerle iyi geçineceğim" diyor ilk açıklamasında.


Bakalım.


İki söz şu kamuoyu yoklama şirketlerine söylemeden geçersem olmaz.


Yönlendirmek için varlar. İşlevleri genelde bu.


Görmek istediklerini gösteriyorlar.


Kibarca bu kadar diyeyim!


Bundan kendimiz için büyük hisse çıkaralım.

 

***


SİGARA İÇMEK YARARLIDIR

“Sigara içmek zararlı değil, bilakis vücuda yararlıdır.”


Sigarayı bırakalı dört yılı geçti.


42 yıl hem de hakkını vererek dibine kadar içtikten sonra...


Silivri zamanlarıydı. “Daha koşmam lazım, nefesim yetmeyecek yoksa” demiştim ve de bıraktım. Hatta bilgisayardan o programı tamamen sildim. Aklıma bile gelmiyor. Ne kahvaltıdan sonra ne dostlar meclisinde. Ne de dilime vuruyor. Ne üf çok kokuyor diyorum, ne de bırakmanın yararlarını saya saya kafa ütülüyorum.


Ama şu gerçeği vurguluyorum. Ben yaptıysam siz de yaparsınız.


Eğer hâlâ ikna olmadıysanız... Yukarıda başlığını verdiğim haberi gelin birlikte okuyalım.


“Uzun yaşamak isteyenler üzüntüden şeytan görmüş gibi kaçmalıdır. Böyle bir kovalacamada insanın bacaklarına en büyük kuvveti veren serum ancak sigaradır.”


Yoksa doğru mu demeyin hemen... az sabredin.


“Amerikan doktorları...” Hah! Göördünüz mü... Ben dedim size... Amerikalılar diyorsa bir durup düşüneceksiniz... Yap dediklerini yapmayacaksınız.


“Amerikan doktorları son günlerde oldukça garip bir iddiayı savunmaya başlamışlardır. Bu iddia 'daima sigara içiniz' şeklinde üç kelime ile ifade edilebilir.”
Gazete küpürünün tarihi yok. Zaman ayırıp araştırmadım da doğrusu ama belli. 40'ların sonu, 50'lerin başı en fazla...


İkinci reklamda da sigaranın nimetleri nasıl anlatılıyor görüyorsunuz. Üstelik de şu markayı içerseniz, sindirim sisteminiz müthiş çalışırmış. İngilizce.

Çevirmiyorum. Ola ki bir soru işareti uyanmasın.


Asıl soru işareti yaratmak istediğim konu ise şu: Bugünkü reklamlara da inanmayın. 40 sene sonra güleceğiniz reklamlara yani...

 

***


ARAP KIZI ELMASI


Bu fotoğrafları bir işadamımız çekmiş. Hoş bir akşam yemeği yerken önümüze serdi.


Kendisi çok başarılı bir girişimci. Türkiye'nin en büyüklerinden. Dünyanın dört bir yanında eli kolu işi var.


Ama öfkeli.


Çünkü bu fotoğraflar Dubai çarşısında çekilmiş.


Elma, portakal, limon, salatalık... Türkiye'nin en ufak ilçesinin bile kendine özgü adı, kokusu, rengi, tadı olan binbir çeşit elması vardır. Şuradan atsan Dubai'den tutacakları kadar yakınız.


Niye Türk elması değil de Avustralya ya da ABD... Arjantin, Hollanda...


Hadi gelin, yanıt verin.

Şule Perinçek / 13 Kasım 2016, Aydınlık