Şule Perinçek: Diyarbakır'ın şimdi tam bir kalesi var

Sabah erken. Başımı uçakta cama dayadım. Aşağıya bakıyorum. Biraz yorgun, biraz uykusuz. Hastanedeydim. Kuzum ameliyat oldu.


Çıktı. İyi.


Ama bizde âdet, önce canan. Düştük yollara. Daha doğrusu çıktık havalara.


Söz konusu hele Diyarbakır olunca, akan sularımız duruyor.


Hep söylerim. Anneler çocuklarını önemli bir neden yoksa ayırt etmez. Ama ihtiyacı olana biraz daha fazla gider eli. İşte öyle.


Diyarbakır, hatta bütün bölge... Doğu ve Güneydoğu bizim için öyle... hem kalben hem siyaseten...


Vatan Partisi il örgütünün kurultayı var. Taa ne zaman söz verdim.


Düşündüm de Diyarbakır en sık gittiğim illerden biri.


“En”lerin kenti. En güzel Türkiye Türkçesinin bu kentte konuşulduğunu biliyor musunuz.. Ne yalan söyleyeyim ben de ilk söylediklerinde şaşırmıştım. Ziya Gökalp Türkçesiymiş. Tertemiz.


25 yıl önce hasır tabureli kahvelerinde en güzel çayı içmiştim, en güzel cam ince belli ama kocaman “öksüz doyuran” bardaklarla... Ajda da kim oluyormuş... o zaman onun adı yoktu.



EZAN BİLE BAŞKA


Dostluk, özveri, vefa... en hasından.


Diyarbakır cezaevinde de görüşe, duruşmalara gitmişliğimiz var elbette... kaç kez kat ettik o yolları.


Doğu Perinçek'in tahliye olduğu gece kaldığımız Mıhalioğlu'ların evinde en güzel sabah ezanını dinlemiştik. Meğer burada başka makamda okunurmuş. Ama ses neydi öyle... o alaca karanlıkta hâlâ kulaklarımda.


Nasıl bağırlarına bastılar bizi Diyarbakırlılar o zamanlar. Geçerken kapısının önünden tutup kolumuzdan içeri buyur eden, hiç tanımadığım dükkan sahiplerinin az mı çorbalarını içtim. Kaş göz işareti yapıp gizlice uyaranlar “şu sağlam değildir dikkat et...”


Hiç tanımadığım evlerde yatıya kaldım.


Cezaevi avlusunda omuz omuza halaya durdum.


O zamanlar televizyon dizileri bu kadar yaygın izlenemiyordu. Köylerde Türkçe tek sözcük bilmeyenler vardı, eğer okula gitmediyse. Kucaklaşa kucaklaşa anlaştık.


Sonradan da çok gittik. Köylerine Cumhuriyet bayramlarını kutlamaya... Toprak için kavga verdiklerinde...


Çocukları dağa kaçırılan analara koştuk.


Doğu Perinçek Silivri'den çıktığı ilk günlerde FETÖ'den en çok zarar görenlerle birlikte geçirdik ilk kurban bayramımızı. Urfa, Mardin Diyarbakır, Van.


EN GÜZEL BAYRAK MİTİNGİ

2007 Diyarbakır mitinginde. Bismil, Aslanoğlu köylüleriyle.
2007 Diyarbakır mitinginde. Bismil, Aslanoğlu köylüleriyle.

Belki de 2007'de İstasyon meydanında en güzel bayrak mitingini yaptığımız zaman kesilmişti Ergenekon bileti. Bölmek için yolu düzlemek gerekiyordu.


Şimdi??


Mustafa Dönmez kardeşim Vatan Partisi'nin Diyarbakır il örgütünün kapısını çalalı kaç ay oldu... Birkaç ay... O gün telefonla konuştum. Nasıl sevindim. Haydee bir başladı, bir kolları sıvadılar...


“Abla, şu da katılıyor. Bu da geliyor...”


Konuşmamı yaparken salona bakıyorum. Dolup taşıyor. Diyarbakır'ın en güzel otelinin salonunda en heyecanlı insanlar kaplarına sığmıyorlar. Ayakta, kalabalık.


Em brayheven!



ANKARA'DA SESİMİZ OLACAK


Neyse onu bunu bilmem ama “en” güzel İstiklal Marşı bugün bu kurultayda söylendi. En güzel konuşmalar yapılıyor... Kulak verelim:


“Diyarbakır artık terörle anılmak istemiyor. Bu bölge bizim. Bu coğrafya bizim. İnsanların sesi olacağız. Esnafın, evi yakılıp yıkılanın. Biz Şırnak, Cizre için bütün bölge için konuşuyoruz. Biz bölge için, Türkiye için konuşuyoruz. Askere verdiğimiz, öğretmene verdiğimiz ücretle kimse geçinemiyor. Evindeki tencereyi kaynatamıyor.”


“Hepimiz birleşeceğiz. Barış istiyoruz. Bu vatan için hepimiz ölmeye hazırız.”


“Ciğerim yanıyor. Dışarıda bir çay içecek parası olmayan insanlar var. Bizim iffetimiz namusumuz gitti. Güneşimiz doğudan doğuyor ama hâlâ karanlıktayız.”


“Bugün güzel bir gündür. Bu kurultaydan sonra Ankara'da sesimiz olacak. Doğu'nun Güneydoğunun sesini daha iyi duyuracağız.”

 


KEBABI ACILI İNSANI ACISIZ BİR TÜRKİYE

“Köprülerin açılışını boynu bükük izliyorum. Denizimiz yok ama burada koca ova var. Bir fabrika açsalar.”


İl başkanımız Selahattin Gönül ve yönetim kurulu gördüğünüz gibi çok önemli bir sorumluluk yüklendi.


Doğu Perinçek'in dediği gibi:


“Diyarbakır'ın şimdi tam bir kalesi var. AB'nin değil Ankara'nın yolu Diyarbakırdan geçiyor. Acı çeken insanlar yeni Türkiye'yi kuracak. Birleşmiş, kebabı acılı ama insanı acısız bir Türkiye. Evlerimizi daha güzel yapacağız. Cenazelerde değil, düğünlerde buluşacağımız, harmanlarda ürün kaldırırken buluşacağımız bir Türkiye yaratacağız. Türk de biziz, Kürt de biziz. Öteki yok bizde.


Umut en büyük enerji kaynağımız. Onlar Diyarbakırdan bölmeye kalktılar. Biz üreten birleşen Türkiyeyi yaratacağız. Evlerimizin bacaları tütsün yüreğimiz değil, ocaklarımız yansın.


Aydınlıklar ülkesi olması için şans tanıyacağız. Bu toplantı onun için çok anlamlıdır.


Bu müjdeyi bütün insanlarımıza söylüyorum. Burada sarılacak insanlar var. Diyarbakırsız bir Türkiye olmaz. Türkiyesiz bir Diyarbakır da olmaz. Gel elele yürüyoruz diyeceğiz. Artık Diyarbakır önderlik edecek. İnsanlığın kalesi, Diyarbakır kalesi. Acısı olan her yere koşacağız, yöneticisi olacağız. Buraya umutla geldim. Sizleri görünce bin umut oldu. Bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Elele vereceğiz. Omuz omuza yürüyeceğiz. Türkiye'nin ufkunda bir yıldız gibi parlayacak”



AĞLAMIYORUZ


Böyle durumlarda benim ağlayasım gelir hemen. Ama kendime şaşırıyorum. Deli fişek gibiyim. Zıp zıp zıplayasım geliyor. Sevinçten uçtum uçacağım.


Ne bu? Diyarbakır için mi...?


Yok. Analar ağlamasın diyorlar ya, biz ne zaman ağlarız biliyor musunuz?


Çocuğumuzun gözünde değil, onu kınalayıp yollarız; vatanımızın gözünde bir damla yaş olsa işte o zaman dayanamayız.


Sevincimiz de ondan.


Aydınlıklar gelecek vatanımıza.



ETKİN YÖNETİCİ


Diyarbakır Spor'u Kocaeli'li Gaffar Okkan ve Diyarbakırlı Selahattin Gönül el ele vermişler birlikte şampiyon yapmışlar. Şimdi boyunca oğlu var Selahattin Gönül'ün. Adı Gaffar Okkan. Yüzlerce Diyarbakırlı çocuklar gibi.


Onlar için Diyarbakır'ı, o da yetmez bölgeyi, o da yetmez Türkiye'yi şampiyon yapacağız!


Söz mü?


Söz!


İl yönetimi dizildiler. Yedisi de eli ekmek tutan, yerli, ayağı bu toprağa basan dağ gibi adamlar.. İşçi, iş adamı, memur, çiftçi, muhtar, esnaf, aşiret reisi... Hani birçok parti gibi “kimliğini ver, kuruluş için yasal sayıyı tamamlayalım” cinsten bir yönetim değil. Canlı kanlı hakiki...


Partilerini sorarsanız, yarısı HDP'den yarısı AKP'den... Yüzde elli yüzde elli. AKP'li HDP'li dediysek bir gariban oy sahibi cinsten de değil. Kimi geldiği partide gençlik kolları başkanıymış, kimi yedi bin üye kaydeden etkin yönetici.


Ne yer ne sözcükler yetiyor.


Haftaya kaldığım yerden devam edeceğim anlatmaya.


En heyecanlı yere geldik.

Taşına toprağına hayran olduğum memleketim. Nereye baksan bir başka güzellik, bir başka kültür... Burdur, Sagalassos Antik Kenti. Antoninler Çeşmesi.MS. 161-180. İmparator Marcus Aurelius döneminde yapılmış ve Dionysos’a ithaf edilmiş.
Taşına toprağına hayran olduğum memleketim. Nereye baksan bir başka güzellik, bir başka kültür... Burdur, Sagalassos Antik Kenti. Antoninler Çeşmesi.MS. 161-180. İmparator Marcus Aurelius döneminde yapılmış ve Dionysos’a ithaf edilmiş.