Şule Perinçek: Biz! Atatürk'ün kızları, oğulları kazanacağız!

Zehra, Sabiha, Afet, Rukiye, Nebile... Atatürk'ün manevi kızları. Ülkü torun gibi. Hepsinin iyi bir eğitim alması, yabancı dil öğrenmeleri için olanaklar sağlamış. Yurtdışına göndermiş.


O dönemde ancak erkeklerin yapacağı işlere yönelmelerine özel önem vermiş. İçlerinden birisinin “yapamam...” diye dizleri titrediğinde hemen destek olmak üzere yanlarına koşmuş.


Savaş pilotu olursun demiş, Sabiha'yı o gece uçarken havalanına gidip bizzat geçirmiş.


Aslında seçim kasıtlı. Özellikle kız çocuklar. Bazıları kimsesiz, yoksul... ama topluma örnek yaratıyor.


Bakınız diyor, “siz de yapabilirsiniz!!”


Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir, hele de kadınların... elinizden tutar; sizi bak nerelere taşıyabilir...

Ata'sına gülen Cumhuriyet kadınları
Ata'sına gülen Cumhuriyet kadınları

Göklerde uçurabilir. Dünya çapında bilim kadını olabilirsiniz...


Afet İnan tarihçi. Öyle değer veriyor ki! Bir bilim kadının yetişmesi için değer yargılarını ince ince yönlendiriyor. Başarılı olması için önünü açıyor. Sanki “baba-kız”, “Atatürk-Afet”, “Cumhurbaşkanı-kadın vatandaş” değil de, eşit-yaşıt arkadaşlar... Tartışıyorlar, fikir geliştiriyorlar, araştırıyorlar, öneriler yapıyorlar...


Yazışmalar, telefonlar... yaşlı başlı iki gün önceki “Osmanlı paşalarının” bugünkü “Cumhuriyet vatandaşlarının” önünde öyle konuşuyor ki... neredeyse bu gencecik kızın önünde hazır ola duracaklar... Afet Hanım da, görüyorsunuz fotoğraflarda, nasıl kişilikli, başı dik. Kadın hakları da dahil bir çok konuda iki de bir Atatürk'e şöyle olsa böyle olsa... neden öyle değil, böyle... soruyor, uyarıyor.


Felsefe, tarih, sosyoloji, siyaset teorisi... Atatürk'ün anlattıklarını notlar tutuyor...


Arı İnan'ı tanıdım, saatler süren sohbetlerimizde. Anasının kızı derler ya; ya da anasına bak kızını anla (“almak” çok çirkin ben değiştirdim...) tersinden okuyunca da varıyorsunuz sonuca. Anasını tanıyorsunuz.


Bizler de kızları sayılırız.

Soldan sağa: Rukiye, Sabiha, Afet, Zehra
Soldan sağa: Rukiye, Sabiha, Afet, Zehra

Aynaya bakıyorum.


İşte o zaman anlıyorum!


Neden Atatürk'e kızıyorlar.


Tepkileri o fikirlere... bizi biz yapan Cumhuriyet'e! Bağımsızlık ve özgürlük duygularımıza!


Avrupa güzeli seçilen Keriman Halis'e söylediği gibi yalnızca güzellikte değil “Bilimde ve irfanda” birinci olmak isteyen bizlere.


Tarihçilikle ilgileri olmasa da elbette söylediklerinin gerçek olmadığını biliyorlar.


Aslında itibarsızlaştırmak istedikleri o emperyalizme karşı dik duruşumuz. Yoksa nasıl başımızı o çuvala sokacaklar. Sınırın, hendeğin öte yanından bayrak gösteriyorlar.


ABD bayrağı!


Vatan savaşı veriyorsun, “PKK'nın, “FETÖ'nün kökünü kazımak lazım” diyorsun, “İncirlik kapatılsın” diyorsun. Zorunlu olarak yediden yetmişe Atatürk'ü keşfediyorsun. Bir bakıyorsun yanıt Pentagon'dan geliyor. Namlular takır takır sana çevriliyor!


Direnişi ana kumanda merkezinden bastırmak gerekir, diye düşünüyorlar pek haklı olarak!


Atatürk'ün şahsında düşüncelerine vurmaya çalışıyorlar.


Sizi oradan koparmaya çalışıyorlar.


Bırakın Üsküdar'ı Ankara'ya, oradan Kars, Ardahan, Diyarbakır'a geldik.


Kaybettiler.


Bitecekler!


Biz! Atatürk'ün kızları, oğulları kazanacağız!

İzmir'de ilk kadın gazete satıcısı​
İzmir'de ilk kadın gazete satıcısı​

HARWARD'TA SİYAHLARA AYRI TÖREN


Harvard Üniversitesi, yalnızca ABD'nin değil, dünyanın sayılı üniversitelerinden biri. Bu yıl 23 Mayıs'ta siyahlar kendi alanında bir ilki gerçekleştirecekler. Ayrı mezuniyet töreni yapacaklar. Siyah öğrenci, Michael Huggins bunu şöyle açıklıyor: “Bu hepimizin birbirimizi görebileceği bir kutlama, ailelerimiz ve akrabalarımız bizi bir birlik olarak, bütün bir grup olarak görecekler”.


120 öğrenci törene katılmak için başvurmuş. Tören ve sonrasında yapılacak davet için öğrenciler 27 bin dolar toplamış. Ekonomik ve siyasi baskının siyahlar arasındaki geleneksel birlik ve dayanışma ruhunu yeniden canlandırdığı söyleniyor. “Bu bir ayrımcılık değil, yoldaşlık” diyorlar.


Ancak ABD'nin dışından bakınca, onların göremediği şu gerçeği görüyorsun.


Ne kadar çakmasından başkan vb filan da olsan, sen hâlâ bir siyahsın!

 


NE OLACAK BU CHP'NİN HALİ!

Bir CHP milletvekili ekranda konuşuyor:


“67 yıldır milletin, devletin anahtarını teslim etmediği bir partiyiz. Bunu teslim etmemiz lazım. Toplumun büyük bir kesimiyle ilişki kurmamışız. Gecekonduya da gidildi, gökdelenlerin tepesine de gidildi. Ancak aramızda duvar var.


Saptama doğru olabilir, ancak getirilen çözüm şu:


“Kılıçdaroğlu, üniversitelere başörtüsü girebilir dediği zaman duvar da gedik açıldı.”


Haydeee...


Sorulara devam ediliyor:


-Ahmet Türk ve Meral Akşener'le görüşülecek mi?


-Demokrasi bileşenleriyle temas edilecek.


-Kılıçdaroğlu ne zaman koltuk bırakacak?


-Son referandum başarısından sonra bu soru sorulması yersiz. Kılıçdaroğlu örgütün demokrasi bileşenlerini bir arada tutuyor.

 


BU SÜRECİN KARŞISINDALAR


Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuşuyor:


-KHK ile görevden alınan hakimler, savcılar, üniversite öğretim üyesi var. İki genç arkadaşımız göreve iade için ölüm orucundalar. Onları buradan sevgi ve saygıyla anııyorum. Barış bildirisini imzaladı diye eğer bir öğretim üyesini görevinden atıyorsanız, devlet olarak ona sahip çıkmıyorsanız, açlığa mahkum ediyorsanız biz bu sürecin karşısındayız. Bu sürece destek vermeyeceğiz. Onlar hakkını alana kadar her türlü mücadelesine, her türlü desteği vereceğiz.


FETÖ bizleri içeriye atarken “temizlik” diye bakıldı oysa.


Şimdi o FETÖ, PKK içeride. Suç işlediler.


Kılıçdaroğlu geç de olsa Fatih Hilmioğlu'nun tahliyesini daha şimdi soruyor, neden etmediniz diye... Kuddisi Okur dönemin simgesi gibi oldu. Fotoğraflarıyla vb. Adını bile bilmiyor, elindeki kağıttan okuyor. Yargılandı diyor. Yanlış.


“Tuğgeneral Levent Ersöz tahliye edilmedi bedeni hapisanede çürüdü, damarları kurudu ve öldü arkadaşlar...”


Ömrü uzadı Ersöz'ün. Yaşıyor.


Mücadeleye devam ediyor. Kendisine o zaman sahip çıkan partinin saflarında.


Kızsam, hakkım!


Ama inanın üzülüyorum.


Memleket hesabına.

 


FETÖ VE PKK ZEHİRİ

 

Bünyeye hastalık girmiş, hücrelere yayılmış.


Beyine sıçramış


Ne olacak?


Nasıl tedavi olacak?


FETÖ zehir!


PKK zehir!


Damardan ver.


Daha beter hasta ediyor.



TARAFSIZ CUMHURBAŞKANI


İzmir'deydim.


Aydınlık'ın müjdeli haberi var. Benden duymuş olmayın. Çok güzel ekler verecek yine. Onun için görüşmeler yaptım.


Gelmişken CHPli dostlarla da birlikte olduk.


“Tarafsız cumhurbaşkanı” diyorlar...


Cumhurbaşkanı artık hükümet kuracak. Partisinin programını uygulayacak.


“Hayır, tarafsız olacak!”


Nasıl?


Anayasayı değiştirecekmişler...


Yüzde 49'un cepte keklik olduğu hayali.


49 diye bir şey kalmadı ki... Dağıldı. “Tek adam”a “hayır” dedi. Ama kimse PKK'ya, FETÖ'ye oy vermez.


Tamam hadi çoğunluğu sağladı, diyelim... Anayasa'yı değiştirdi, diyelim... Mandanın dala yuva yapması gibi de olsa, tamam diyelim! Ancak bir dahaki seçime uygulanacak...


Bazen yoruluyorum, biliyor musunuz...


Hele bir de şöyle demiyorlar mı...:


“En büyük FETÖ bugün Erdoğan!” Orada duruyorum işte.


Çizgiyi nereden çiziyorsunuz? ABD ve karşısındakiler arasında mı?


Emperyalizme karşı olanlar ve olmayanlar arasında mı?


Erdoğan ve ben mi??



FACEBOOK DEYİP GEÇMEYİN

Yılık kâr artışı yüzde 77.6.


En fazla kullanıcıya sahip sosyal paylaşım ağı Facebook’un günlük kullanıcı sayısı 1 milyar 280 milyonu bulurken geliri 8 milyar 300 bin dolara, kârı 3 milyar 600 bin dolara çıkmış.


Ne yapsak acaba?


İşi gücü haberciliği bıraksak da facebook'çu mu olsak!