Şule Perinçek: Bir gazeteci, bir prof. bir Tuğçe Kazaz

Star gazetesi yazarı Cem Küçük, MİT TIR’larının içinde silah ve mühimmat olduğuna dair görüntüleri yayımladıkları gerekçesiyle Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmasını şöyle yorumladı:

 

“Türkiye Cumhuriyeti’nin yatak odasını dünyaya gösterirsen bedel ödersin.”

 

Ne ilgisi var?

 

Daha doğrusu, insanın aklına böyle bir ilinti kurmak nereden aklına gelir...

 

Hadi neyse diyelim. O da bir gazeteci. Öyle de yazar, böyle de konuşur

 

Ya Burhan Kuzu.

 

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı.

 

T.B.M.M. Anayasa Komisyonu Eski Başkanı.

 

Anayasa Profesörü.

 

Onun yorumu da şöyle:

 

“Rusya, DAEŞ petrolünü Suriye’ye pazarlıyor. Fakat suçu bize atıyor puşt.”

 

Hadi böyle başkana böyle danışman diyelim.

 

Onu da geçelim.

 

Bir sanatçı... (dedim ama içime sinmedi... olması gereken kişi filan mı desem acaba... aslında oyuncu. Ama bağlantı için mecburen gerekti.) Tuğçe Kazaz’dan söz ediyorum; onun yorumu da şöyle. Aynı yazım biçimiyle alıyorum:

 

“Onu bunu bilmem ama bildiğim bir şey varsa, o da, şimdilik bu olaydan karlı çıkan, Türkiye ve Rusya olmuştur.”

 

Nasıl yani?

 

Onu bunu bilmem ama müthiş bir yaratıcılığa neden olmuş.

 

Sosyal medyada altına döşenmişler.

 

-Yalan söylüyorsun, kârlı çıkan Singapur Savunma Bakanlığı bünyesinde çalışan bürokratlar yani Malililerdir.

 

-Sevgili ?@Tugce_official Hocam pardon ben Singapur-Haiti arasındaki diplomatik gerginlik için analiz şey ettin sanmıştım. Hayırlı geceler.

 

-Sevgili vekilim ?@Tugce_official hocam analizlerinizi bütün akademi elimizde tuz hayranlıkla takip ediyoruz. Rusya mevzusu için analiz ne zaman?

 

-O kadar analiz kasıyorsun, hâlâ bi dizide yan rol bile alamadın ya.. çok nankörler çok...

 

-”Onu bunu bilmem” kısmı daha doğru olmuş

 

-Onu bunu bilmem de Rus vatandaşlığına mı geciceksin bu sefer?

 

-Kuzen o şu an yeni din araştırı- yor:))

 

-Ortodoks olsun işte

 

-Denememis ise hemen dikey geçiş yapsın:)

 

-Denedi.

 

-Eee din kalmadı:) napacaz

 

-Var yahu daha

 

-O zaman hemen bulsun bitane :)

 

-Yine nefis bir analiz Tuğçe. bu kadar harika biri olmayı nasıl başarıyorsun?

 

-Canım benim, bu RTE neden seni görmüyor? Hilal Kaplan, Bengisu Karaca, Nagehan Alçılar önünü kesiyor senin kesin.

 

-Merhaba, Tuğçe Kazaz hanım. Tespitlerinizi çok beğeniyorum. Bilmediğiniz bir şeyleri de bilmediginiz için ayrıca beğeniyorum.

 

-Ya bir de bilme bişey be bacım. Azcık da sus yahu. Yeterince karışık ortalık, bir de seni anlamak için çaba harcamayalım.

 

-İşte ihtiyacım olan analiz tebrikler, ak gençliğin dahi kızı Tuğçe yine şaşırtmadın.

 

-Ah ulan kaderin gözü kör olsun. Arkanda bir dayın olsaydı, Rte’ye baş danışman olmak işten bile değildi valla:))

 

(Daha onlarca var da üşendim yazmasına... bu kadar yeter... mevzuyu anladınız..! Al birini vur ötekine.)

 

ARADAKİ FARK BUNA DAİRE DENİR

 

TÜYAP kitap fuarında Kaynak Yayınları’nın standındayım. Atatürk’ün geometri kitabı bir satıyor bir satıyor...

 

Dedim ki “neden...”...

 

Özel hazırlanmıştır, doğru.

 

Tıpkı basımını yaptık.

 

Arkasına Atatürk’ün benzer konudaki konuşmalarını, yazılarını da ekledik...

 

Bir aydır peynir ekmek gibi...

 

Dediler ki... Davutoğlu’nun sayesinde...

 

Hadiii... o da nereden çıktı...

 

Hani dedi ya...

 

A aa ne dedi?

 

Televizyonda, soruları yanıtlarken...:

 

“DAEŞ’in İslam anlayışıyla bizim İslam anlayışımız arasında 180 derece değil 360 derece fark var...”

 

E ee..

 

Geometriye ilgi arttı.

 

Herkes bir kendine alıyor, bir de Davutoğlu’na postalıyor herhalde...

 

EKMEĞİ NALBANTTAN SORANLAR

 

Muhalefetin hatırı kalmasın. Bunu geçen akşam çok sevdiğimiz bir dostumuz yemekte anlattı. O bir muhalefet partisinin gençlik örgü- tünün adını verdi. Ben fazla vaktinizi almayayım diye parti adı vermiyorum. Yani diyorum ki; bir CHP bir MHP’yle ilgili ayrı ayrı fıkra anlatmayayım. İkisinin de yok birbirinden farkı nasıl olsa. Yerden ve zamandan tasarruf...

 

Efendim, bir genç ekmek almaya gitmiş.

 

Parayı uzatmış.

 

-Abi, iki ekmek verir misin?

 

-Evladım, sen (filan partinin) gençlik örgütünden misin...

 

-A aa abi nereden anladın?

 

(Hadi, tahmin edin bakalım... Yakasında rozet? Sırtında forma? Çok sıradan. Fıkra olmaz. Ayrıca dikkatinizi çekerim, bu siyasi bir fıkra...)

 

-Oğlum, burası nalbant... bakkal değil de ondan...

 

PAZAR GÜNÜ SON GÜN PAZARTESİ İLK GÜN

 

Birçok öğrenci, birçok çalışan pazar günlerini sevmez. Ben de yatılı olduğum günlerden iyi hatırlıyorum. Ertesi gün pazartesidir çünkü...

 

Yeniden iş...

 

Yeniden ders...

 

A maaan...

 

Hele İstanbul’da.

 

Bir de pazartesi trafiği vardır.

 

Ben de size bu hafta öyle “pazar” yazıları yazdım.

 

Biraz rahatlayın diye...

 

Haftaya iyi başlayın diye...

 

Ancak...!

 

Bu hafta sıradan bir hafta değil.

 

Seçimlerden sonra 23 gün geçti geçmedi...

 

Uçak düştü, bize yine iş göründü...

 

Bir defter kapandı.

 

Kapattılar mı, dürdüler mi... tartışırız...

 

Yakında çıkar.

 

Ama gerçek bu.

 

Pazar gününün bittiği yerden, yeni bir haftanın ilk günü başlar.

 

Yeni defter açılacak.

 

Kim olacak?

 

Süreç işlemeye başladı. 

 

Tik tak... tik tak... sesleri duyuyor musunuz?

 

Şule Perinçek / 29 Kasım 2015, Aydınlık