Şule Perinçek: Batı batıyor güneş Doğu’dan doğacak

İngiltere, AB’den ayrılma kararı verdi. Sürpriz mi oldu? Bizde iki ellerini havaya açmış dua edenler vardı.


-Aman ne olur gerçek olmasın.


AB kapısında bağlı olanlar. Oradan ekmek yiyenler.


İngiltere üzerinden AB’ye bağlananlar. Orada eğitilenler.


Onların derdi başka.


Peki, AB neden bir krizin içine yuvarlandı?


Birleştikleri için mi geldi bu başlarına?


Katılanlar neden ekonomik bakımdan daha kötü duruma düşüyor? Yunanistan, İspanya, Portekiz örneği çok yeni.


Bu sorunun yanıtını en sona saklayalım.


Ağırlıklı olarak İngiltere’deki yorumlara bakalım. Ortaya karışık sunalım:


■ Cameron’un istifası artık bir işe yarar mı? Arkasından geleni Washington da kurtaramaz...


■ Referandum sonucu ABD borsalarını bir günde 657 Milyar USD eritti.


■ Financial Times’ta bir görüş: Referandumdan sonra şu çok açık; liberal demokrasiyi kurtarmak için siyasetçiler kapitalizmde reform yapmak zorundalar.


■ Referandumdan çıkan “kıssadan hisse” tek cümleyle şöyle özetlenebilir: Küreselleşme yanlıştı.


■ İngilizlerin neden böyle oy kullandıkları konusunda yarım düzine neden sayabilirsiniz. Britanyalı ayrımcılığı, mültecilik, skandallar, gelirlerdeki daralmalar vb. Ama en önemlisi çalışan sınıfları karşısına alan siyasi ve ekonomik sistemdir.


■ Serbest piyasa ekonomisi tartışılmalı. O da yetmez, küreselleşme de konuşulmalı.


■ Finansal kapitalizm 2008 küresel çöküşünden sağ kurtulabildi. Ancak liberal demokrasi iyileşmedi. Arada bir bağlantı var.


■ Gelir dağılımındaki adaletsizliği ve eşitsizliği gidermek için reformlar yapma konusunda hazırlar mı?..


■ Merkezi planlamaya geçilmeli.


■ Bu referandum oylaması ABD’yi neden bu kadar telaşlandırdı?


(Buraya kadar olanlar İngiltere medyasından seçtiklerim. Bir iki de bizden yorum başlığı vereyim.)


*Türkiye’yi bölmek için bu kadar uğraştıktan sonra tek yapabildikleri, kendilerini bölmek oldu.


*AB gemisinin batacağını anlayan İngilizler gemiyi ilk terk eden oldu. Tam İngilizlere göre hareket...


*Dünyanın güç kutupları Doğu’ya kayıyor. Referandum da bunun ayak sesi niteliğindedir.


Şimdi biz de kıssadan hisse çıkaralım mı?


Atlantik ötesinde gemi batıyor. Yaz mevsimi geldi. Hatırlatmakta yarar var. Biri boğulurken, kurtarmaya gideni de birlikte aşağıya çeker. Eğer arkadaşı doğru yerden tutmuyorsa...


İngiltere, ABD’ye çok göbeğinden bağlı. Hem ekonomik hem de siyasi bakımdan. ABD’nin Avrupa’daki diplomatik temsilcisi derler. 2008 buhranından sonra en ağır hasarı aldı. Almanya, kendi içinde sert ekonomik önlemlerle baş etme yollarını aradı. ABD’nin “tek efendiliği” artık tartışmalıydı. Osetya krizini analım o arada. Almanya’nın, Rusya ve Asya ülkeleri ile ilişkilerine kendi çıkarları temelinde ayar verildi.


Bize gelince.


Söylemiştik. Türkiye’nin mecburiyetleri arasında saydıklarımız var. Türkiye yeniden üretim ekonomisine dönecek. Küreselleşme, AB kapısına bağlanma, Gümrük Birliği vb. konularda başınızı çok ağrıttık. Kişilikli kendine güvenli dış politika. Tekrar etmiyorum.


AB neden ayrışıyor?


Kim ayrılıyor?


Birleşmek kötü mü?


Birleşe birleşe kazananlar da var.


Kazanacaklar.


Avrasyacılar.


Güneş Doğu’dan doğuyor.


Tohumları toprağa nerede serpeceğiz?


Dengeler değişiyor. Yerimizi doğru saptamalıyız.


En önceliklisi de Türkiye içi politika açısından baktığımızda karar verici konuma, konumlara gelmeliyiz.


Lafı dolandırmayayım.


İktidar artık bir mecburiyet. Her alanda “Türkiye’nin mecburiyetlerinden yana olanlar” bir adım öne çıkacak.


***


Haydin yürüyün aslanlarım!


Bir Avrupa Futbol Şampiyonası’nı daha geride bıraktık. Elendik. Futboldan çok futbolcuyla milli takım hocasının arasında geçen atışmaları-küsüşmeleri, futbolcunun prim konusunu, eşine davranış biçimini, eşinin boşanmak için futbolcudan istediği astronomik para miktarını, futbolcunun bir takımdan ayrılış biçimini, hangi kulübü seçeceğini, suç- lamaları, aldıkları paraları konuştuk. Futbolcular maçın ortasında taktik rotasından çıktılar. Kimi çıldırdı, kimi morali sıfırladı...


Ne futbol oynama zevki kaldı, ne seyretme...


Spor spor diyoruz da...


Futbol mahallede spordu.


Mahalle de kalmadı zaten.


Amatör anlayış, heyecan...??


Futbol artık bir kurum.


Onlarla rekabet ediyorsunuz. Kurallarına göre oynayacaksınız.


Artık futbol yalnızca parayla da olmuyor, gazla da. Parayı nereye yatıracağınıza bağlı başarı.


Teknik direktöre mi, futbolcuların gazını artırmak için primini yüze katlamaya mı, yoksa çekirdekten teknik anlayış ve hırs vereceğiniz altyapıya mı...


Planlı, projeli, stratejili, taktikli, kısa ve uzun vadeli... yatırımlar, kararlar.


Kulüp başkanından teknik direktörlere kadar ince ince seçimler, tercihler...


“Haydin yürüyün aslanlarım”! Evet! Belki de bizim yoktan var etme üstünlüğümüz. Başka takımlarda hiç olmayan, çoktan unuttukları.


O artısı.


Ama yetmiyor.


Yoksa üç gün vur abalıya. Dördüncü gün siyasi şov. Beşinci gün elde var sıfır nokta buçuk.


***


Lezzetli kablosuz internet şifresi


Ayvalıkta bir kafe. Pek hoşmuş. Girmiş içeri.


Kablosuz internet var mı diye sormuş garsona.


-Var...
-Şifresini söyler misin?
-Evet, abi.
-Nedir?
-Abi..
-E ee?
-Atatürk’ün doğum ve ölüm yılı... -...
-Bilmeyene vermiyoruz.


Girmiş içeri içmiş kahvesini.


Aman ne lezzetli gelmiş ne lezzetli...

 

Şule Perinçek / 26 Haziran 2016, Aydınlık