Öfkeliyiz diyorlar. Vaktiyle öfkelenecektiniz. Olduktan sonra ne faydası var. Kişilikli, kendine güvenli dış politika; engellemenin yollarını denerdi. Acizler muhaliftir. Hep altta kalmaya konumlanmıştır. Müdahaleci ve değiştirici değildir. Ancak kendini acındırır. Şikayet eder, diz döver. Minder dışında zıplama hareketleri yapar. Rakibiyle mücadele, güreş tutma, sırtını yere getirme ona göre değildir.
Acıların çocukları.
Belki de bu en masumu. Bir de “oh neyse” diye menfaat icabı sevinenler var.
Emperyalizmin çocukları.
ÜÇ KURUŞLUK BONUS MİL
Berlin’e gidiyoruz, dedik. Gelin hep birlikte Alman parlamentosunun kapısına dayanalım yasayı geçirtmeyelim dedik. Hukukun anası Almanlara hukuku anımsatalım dedik.
Avrupa Birliği... Avrupa Birliği diyorsunuz... İnsan hakları... insan hakları diyorsunuz... Buyrun işte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları...! diye hep birlikte, gür bir ses olalım... dedik.
Orada yaşayan, üreten, mutfağından bilimine Almanya’ya can ve renk veren dört milyon vatandaşımız da bize emanet dedik.
Omuzlarımızda yalnızca onların sorumluluğu değil, yalnızca Türkiyemizin bağımsızlığı, birliği, bütünlüğü, ekonomisi değil; bölgenin, Kafkasların, Azerbaycan’ın, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın güvenliğinin, dünya barışının da sorumluğu var.
“Sözde Ermeni soykırımı” tehdidinin kaynağı işte bu!
Sırtına üç kuruşluk bonus mil yükü bindirilen Cem Özdemir gibicikler, tıpkı burnunu silmekten aciz Gülen’ler misali... işin görüntüsü, “aparatçıkları”...
Dünya’da dengeler değişiyor. Düşünsenize Rusya, Çin, Hindistan, koca Asya ile birlikte bölgede lider Atatürk Türkiyesi ve komşuları... ya birleşirlerse... ABD’nin tek dişi kalmış.
Peki, Almanya?
Zaten taa küçük Osetya krizi denemesinden bu yana, arkasını dönüp baktığında ABD’nin arkasında bulamadığı Almanya... Bir de peşine Fransa takılırsa...
Ya Avrasya birliği oluşursa...
Dengeler ne olur?
Merkel ve Dışişleri Bakanı “Atatürk” diyor, ama salondan kaçıyor. Ya biraz daha yürekli davranırlarsa ne olacak?
Ya Almanya bugün, Almanya gibi olursa. Kendi birliğini ve dirliğini düşünürse.... Önemli bir Türk asıllı seçmen kitlesi de var...
Sorunun Ermenilerle ilişkili olmadığı o kadar açık ki...
ALMANYA İÇİN DE ORADAYIZ
Evet, biz Berlin’de yürüdük. Omuz omuza, dimdik.
Emperyalizme karşı en yüksek ses en çok can yaktığı yerden geliyor.
Almanya için de oradayız. Alman hukuk devleti için de oradayız.
Berlin’e karşı da insanlık tarihinin ilerlemesinden yana da sorumluğumuz var.
Yıkılan Berlin duvarının izi yerde duruyor. Binlerce yürüyüşçü üzerine sıkı sıkı basarken geçmişe gittim.
Berlin, 1848 devrimlerinin ilk boy verdiği bir kent.
Berlin’de yapılan miting ve gösterilerden sonra Prusya kralı IV. Friedrich Wilhelm parlamento seçimlerinin yapılmasını, bir anayasa hazırlanması ve basın özgürlüğünü kabul etmek zorunda kalmıştı. Alman devletinin ilk kuruluş adımları.
Daha öncesinde hazırlık aşamalarında Goethe, tarihçi Hammer’in çevirisinden şair Hafız’ın Divan’ını okumuş çok etkilenmiş, büyük hayranlıkla Batı-Doğu Divan’ını yazmıştı.
Goethe şöyle diyordu:
“... üzerimde öyle büyük bir etki yaptı ki, onun karşısında benim de verimli olmam gerektiğini anladım. Yoksa bu güçlü kişiliğin önünde duramayacaktım. Üzerimdeki etkisi çok büyük oldu. Almanca çevirileri önümde duruyor. Onun duygularını paylaşmadan yapamıyorum. Konu ve fikir bakımından içimde bir benzerlik belirmeğe başladı, hem o derece ki, artık içimden de olsa, açıkça beliren bu istekle, gerçek dünyadan zevk almayı kendi zevkime, kendi kudretime ve kendi irademe bırakan ideal bir dünyaya kaçmak ihtiyacını duydum.”
Büyük Alman şairi Şirin’den Yusuf ile Züleyha’dan aşkı, tutkuyu da okudu.
Goethe, Alman şair Schiller’le mektuplaştı.
Schiller’in “Neşe’ye” şiiri hâlâ büyük heyecanla dinlediğimiz Beethoven’in 9. Senfonisinde...
Hemen her bestecinin Türk marşı var.
ATATÜRK YASASI HAZIRLAYAN ALMAN HUKUKÇU
Biz 1848’lerin arkasından 1876 dedik, 1908... 1920... Birinci Dünya Savaşı’nda birlikteydik. Mustafa Kemal gencecik bir subayken art arda eleştirilerini sıralıyordu koca Alman generallerine. İkinci Dünya Savaşı öncesi baskı ve ırkçılıktan, hatta soykırımdan kaçanlara demokratik koruyucu kucağımızı açtık.
Prof. Dr. Ernst Hirsch onlardan biri.
Bir örnek. Ayrıntısına gireyim.
1933’de Almanya’da yargıçlık yaparken çıkan yasayla “arî ırktan” olmadığı için meslekten yasaklandı. Öğretim üyeliği bile yapamayacaktı. Çağrı üzerine ilk önce İstanbul, daha sonra Ankara Hukuk Fakültesi’nde bizim babalarımıza hukuk dersleri verdi.
Türk vatandaşlığına geçti, Ankara Barosu’nda avukatlık yaptı.
Berlin Belediye Başkanı Ernst Reuter, 1952 yılında Almanya’ya dönmesi konusunda ikna etti. Alman vatandaşlığına yeniden kabul edildi. Berlin Freie Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı yaptı ve sonra rektör seçildi. Ancak ölümüne kadar Türk pasaportunu korudu.
Prof. Dr. Hirsch’in Türk hukukunun her alanında önemli izleri vardır. Medeni Kanun, Türk Ticaret Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu... Yalnız o mu... Atatürk Yasası... CHP’nin Altı Okunun Anayasa’ya girişi...
“Kitaplığı olmayan üniversite, cephaneliği bulunmayan bir kışlaya benzer” diyen Hirsch’in, İstanbul Üniversitesi hukuk kütüphanesinin ders çalışma ve okuma salonu olmaktan çıkarılıp Türkiye’nin en iyi kütüphanelerinden biri özelliği kazanmasında büyük emeği ve katkısı olmuş.
Berlin’in Belediye Başkanı Ernst Reuter kim?
O da benim hocalarımın hocası. 1920’lerde Komünist Partisi üyesi. 1935’te Magdeburg belediye başkanı ve milletvekiliyken toplama kampına gönderilmiş, ırkçılık nedeniyle Almanya’yı terk etmek zorunda kalmış. Yıllarca genç Türk Cumhuriyeti hükümetinin danışmanlığını yapmış, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde şehircilik kürsüsünde ders vermiş. Hitler’in yenilmesinden sonra Berlin’e belediye başkanı olarak dönmüş. “Herr Berlin” diye anılır.
HİRSCH’İN MASASI KİMDEYDİ?
Doğu Perinçek, 12 Mart Amerikancı darbesiyle tutuklanmadan, görevine son verilmeden önce Ankara Hukuk Fakültesi’nde Hirsch’ten miras kalan masada Kamu Hukuku dersi veriyordu.
Sözde Ermeni Soykırımı iddialarına yanıt vermek için gittiğimizde de Almanya Parlamentosu’nun hukuka uygun olmayan eylemi konusunda uyarmak için son yürüdüğümüzde de Reuter’in ve Hirsch’in Berlin’inde Doğu Perinçek’in konuşmasına engel olunmak istendi.
Kim?
Almanya’daki Almanya’ya karşı olanlar. Türkiye’deki Türkiye’ye karşı olanlar.
Hadi gelin, hep birlik olalım onlara karşı.
Korkacak ne var?
Güreş tutacağız. Ata sporu!
Yalnızca o da değil. Safımızı belirleyeceğiz.
Ankara, Ankara gibi olacak.
Berlin, Berlin gibi.
Ben onun için yürüdüm.
Şule Perinçek / 5 Haziran 2016, Aydınlık