Müthiş bir başarı! Diplomaside altın madalya!
Kimse görmüyor.
Basın?
Sus pus.
Devlet?
Siyasi partiler, liderler, bakanlar... Bürokratlar hepsi!
Sus pus.
Başka örnekler olur diye mi korkuluyor acaba. “Emperyalist yalanlar bir bir açığa çıkarsa ya” gibi örneğin...
Ya da “o kadar engellemeye çalıştık, nasıl oldu da” başarıldı diye mi... “Ya efendilerimiz bize kızarsa” telaşı mı... “Bunlar böyle hep birlikte alır başlarını gider, bütün sorunları çözerse” mi diye acaba... Nedir?
İnanın bir türlü açıklayamıyorum.
Bütün Batı medyası, hükümetleri, üniversiteleri Perinçek'i konuşuyor.
Çatır çatır gerçekleri kabul ettirdik. O esip gürleyenleri al aşağı ettik, ne tehditleri, ne artistleri, ne papaları, ne nisan ayının ABD başkanlarının iki dudakları arasındaki sözcükler çare oldu. Boyunlarını eğdiler. Eğdirdik!
Yasalar değişiyor. Değiştirttik!
Bilimsel saptamalar yapılıyor, ders olarak işleniyor.
Koskoca devletlerin başkanları, diyor ki “Doğu Perinçek'in hukuki yorumu doğru. Benim parlamentom yanlış karar aldı.”
O ülkelerde ikide bir olan bir olay değil. Hele Türkiye'ye ilişkin hiç değil.
Kabıma sığmıyorum. Ülkem adına.
Bir belayı def ettik.
Sıradaki gelsin!
Başardık! Başaracağız!
Yaparız!
Şunu da iyi biliyorum.
Tarih yazacak.
Daha çok şeyler yazdıracağız. Göreceksiniz.
Angelina Jolie ve siyaset güzelliği
Angelina Jolie için “BM iyi niyet elçisi” deniyor. Ama bakmayın bizim gibi ülkelere her ziyareti emperyalizmin iyiliği içindir. Hep ardında bir kötü niyet gizlidir. Sen ona hayran hayran bakarken başka bir iletiyi yutturuverirler. Onun için hiç güzel gelmez bana. Brad Pitt'le boşanıyorlarmış.
Nedeni de Brad Pitt'in aldatmasıymış...
Herkes şaşırıyor. Nasıl olur “hiç bu kadar güzel kadın” aldatılır mı diyorlar...
Yani “çirkin olsa neyse...” mi?
Ne ayıp.
Hoş, bana kalsa önemli olan “iç güzelliği...”
O da yetmez.
En önemlisi “siyaset güzelliği...”
Karı koca ikisinde de bunlardan pek olmadığı anlaşılıyor.
Basında bayram
Bir bayramı daha geçirdik. Bir dahakine küpe olsun diye yazıyorum.
Lütfen... Rica ediyorum... başka Türkçe'de hangi söz varsa aynı anlama gelen hepsini art arda sıralıyorum.
Radyo televizyon ve gazetelerde şu bayram haberlerini yapmayın...
Yeter olsun artık!
Biraz yaratıcı olun.
-Eminönü'nde alışveriş.
-Bu bayram şeker fiyatları. Lokumlar... Kağıtlı şekerler...
Mikrofonu tut.
-Ne aldınız?
-Çocuklara ihtiyaç.
Elindeki torbaların görüntüsü.
-İşte azıcık... Ancak bu kadar alabildik.
-Bakıyoruz... Dolaşıyoruz daha...
-Bu yıl çok pahalı.
Akşama çok değişik haberler:
-Kavurma nasıl pişirilir?
Bilmem hangi ustadan tatlı ve kavurma tarifleri.
-Caz caz Antep baklavası üzerine şerbet döküm görüntüleri.
-Çok et yememek lazım.
-Eti dinlendirmek gerekir...
En birinci, bayram vazgeçilmezi:
-Dana kaçtı. İnsanlar kovaladı.
-Nasıl yakalayamadılar...
-Nasıl yakaladılar...
-Kurban fiyatları.
-Kars'tan geldiler.
-Pazarlık el sıkışmaları.
(Benim yüreğim her seferinde ağzıma gelir. Eyvah kolu çıkacak!)
-İkinci gün kaç hayvan ellerinde kaldı.
-İlk gün kaç liraydı... Bugün kaça satıyorsun...
-Bu yıl satışlar düşüktü.
-Yol kenarında hayvan kestiler.
Yine bir olmazsa olmaz bayram haberi:
-Huzurevinde yaşlılarla birlikteydik.
-Yalnız geçirdiler.
-Atatürkçü yaşlı öğretmen.
-Şarkı söyleyen yaşlı kadın.
-Birbirine kur yapan iki yaşlı kadın ve erkek.
-Ziyaretçisi gelmeyen mahzun yaşlı.
40 yıl önce de aynıydı diyeceğim ama abartı olacak. Bir de o zaman televizyon yoktu. Gazeteler de bayram gazetesi olarak tek çıkar, biz basın emekçileri de tatil yapma şansına kavuşurduk.
Ama mutlaka şu en azından sözel olarak dile getirilirdi:
-Eski bayramlar neydi!
-Ayakkabımı baş ucuma koyardım.
-Rugan pabuç alındığında çok sevinmiştim.
-Sabaha kadar uyumadım.
Hâlâ aynı haber yapılıyor. Bir türlü üzerinden en az yirmi yıl geçmeden “bu bayramdan” mutlu olamıyoruz.
Basını eleştiriyorum ama...
Dün bugünden daha iyi oluyor hep.
Bakalım yarın bugünden iyi olacak mı...
Hadi, ben gidiyorum inşaat işçiliğine! Ne basın ne toplum böyle kendiliğinden iyileşmez. Tuğla taşımamız lazım.
Karadeniz kadının şanı
“Boşanma davası açtığı eşine karşı mahkemeden 6 ay koruma aldı.”
Şimdi, bu cümleyi okuyunca ne sandınız...
Bir kadın, kocasına karşı koruma almış değil mi?
Hayır, yanıldınız.
Bu bir erkek.
Üstelik de uzman çavuş.
Ancak yer Trabzon.
Efendim?
Duyamadım?
“Ha, tamam o zaman!” mı dediniz?
Yok, bu işler Karadeniz kadını için de o kadar kolay değil.
Trabzon'da 400 kadına koruma verilmiş. Bizim uzman çavuş tek erkek!
Kısa hisseler
Keşke ölmeseydi
“İyi ki öldün Tarık Akan şunları görmeyeceksin, bunları görmeyeceksin...” Saymış dökmüş. Karamasarlığın doruğu!
Ben de diyorum ki ah keşke biraz daha yaşasaydın...
Neden on binler cenazesine omuz verdi?
En karanlık günlerde, bazılarının “ben zaten Amerikancıyım” dedikleri; bazılarının da selam bile vermeyi korktuğu günlerde, ne zaman ardıma baksam oradaydı. Bizlere sımsıkı sarıldı. Yıkılmaz denilen duvarlara bir tekme de benden dedi...
“Ölsem de görmesem bu günleri” demediği için on binler onu uğurladı.
2015 yılında ABD'de ölüm nedenleri
İntihar: 43 bin
Araba kazası: 32 bin
Ateşli silahla cinayet: 13 bin 286
Aile içi şiddet: 1600
İslamcı terör:19
Köpekbalığı: 1
İşçisin haber olamazsın
Marmaray tünelinde su sızıntısı. Haber değil, geç! Fatih Uysal, arızaya müdahale ederken elektrik akımına kapıldı, yaşamını kaybetti. Haberdir.
Ama o bir işçi!
Sosyal statüye, bankadaki hesabın miktarına göre cana değer biçebilir misiniz?
Haber değeri de öyle olmamamlı!
Başka topraklar mı
Bir haber sitesinden:
“Türk güvenlik güçleri PKK işgalindeki Eruh belediyesinde kontrolü sağladı. Belediyeye dev Atatürk posteri asıldı.”
İlk önce bir şaşaladım. Eruh neredeydi, hangi ülkedeydi diye...
1-Mutlu ayaklar
Bir plastik şişe ve dört kapaktan en güzel yarış arabası yapılabilir mi? Yapılmış... İşte resmi. Hadi, çocuklarınızla ya da torunlarınızla birlikte deneyin. Çok mutlu olacaklardır. Benim zamanımda plastik şişe yoktu, ama kibrit kutusu vardı. Yalnızca araba mı... Tren... Telefon bile yapardık. Çocuklarıma da yaptım. Bir gün karşılaşırsak tarif ederim.
2-İngiliz gençliği
İngiltere'de üniversiteler açıldı. Bunlar ilk gün manzaraları. Her yurtdışına Batı'ya gittiğimde üzüntüler içinde geri gelirim. Ne olacak bu ülkelerin hali diye... Düzenin sürmesi için gençliklerini uyuşturuyorlar. Onların da geleceği değiştirmek, yenisini kurmak gibi bir umutları yok. Şişenin dibini bulmaktan gayrı diyelim...
Oysa vakit bizim için henüz erken. Oraya gitmeyelim. Gözünüzü seveyim işin ucundan tutun.
3-Bodrumunun MHP'si de farklı demek ki
Şule Perinçek / 25 Eylül 2016, Aydınlık