Şule Perinçek: İki Cizre’ye bakıp gelecektekini görmek

“Çin sayesinde hormonlu büyüyen ülkeler var” diyor televizyondaki ekonomi yorumcusu.

 

Kim sizce bunlar?

 

Gelişmekte olan ülkelermiş...

 

Çin dünyada en çok sayıda ülkenin ticaret ortağı. Eskiden ABD’ydi.

 

Çoğunluğu gelişmekte olan ülkeler.

 

Çin’e ihracat yaptıkça, bu ülkelerde üretim artıyor, istihdam artıyor.

 

Teknoloji bilmiyorlarmış.

 

Paramız olunca biliriz.

 

Biz kendimize bakalım.

 

Babacan “Küresel ekonomilerle birlikte biz de büyüdük” diyor.

 

Ama nasıl?

 

Babacan bile şu ya da bu nedenden dolayı artık teslim etmek zorunda:

 

“Büyümenin kalitesine göre sorunlar var.”

 

Neymiş bu?

 

“Büyüme kapsayıcı değildi. Büyüme parasaldan geliyordu, reformdan değil. Yeteri kadar dikkat gösterilmiyordu.”

 

Neymiş kapsayıcılık?

 

Şöyle yanıt veriyor:

 

“Peki bu kapsayıcılığı nasıl sağlayacağız? Kapsayıcılık her ülke içinde olabilir ya da dünya genelinde olabilir. Her ülke içerisindeki kapsayıcılık nedir diye baktığımızda, büyüme gerçekten istihdam üreten bir büyüme mi? Büyüme, o ülkenin gelir dağılımını daha düzgün hale mi getiriyor, yoksa daha bozuyor mu? Büyü- meyle beraber ülkedeki yoksulluk gerçekten azalıyor mu? Büyüme daha iyi eğitim ve daha iyi sağlık hizmetleri olarak o ülkede yaşayanlara yansıyor mu? Yine politikalar orta ve küçük boyutlu işletmeleri yeterince dikkate alıyor mu? Bütün bunlar önemli konular olacak.”

 

Bunu saptamak artık kaçınılmaz.

 

Ancak önümüzdeki seçimlerde karar vereceğimiz en önemli konulardan biri şu:

 

Bunu Türkiye’de kim yaşama geçirebilir?

 

Kim ekonomik kararları Ankara’dan alabilir?

 

Bağımsız ve başı dik!

 

Kendi ülkesinin yararına.

 

Çok basit.

 

Bunu çok daha deneyimsiz olduğumuz, olanaklarımızın çok daha kısıtlı olduğu 1920’lerde, 1930’larda yaptık.

 

Onun için o yıllar tu kaka...

 

Şimdi yeniden yaparız. Daha parlağını.

 

Güçlü, milli bir iktidar olsaydı çok yakındı.

 

Belki de engellemeler ondan.

 

Kendimi karşı tarafın yerine koyuyorum.

 

Ben de verirdim gazı PKK’ya, teröre, bölücülüğe... Kandil’in sırtını sıvazlatır, milletin bir ağızdan birlik istemesine karşı çıkardım.

 

Ulusal Kanal’da bir Cizre mitingi gösterir bazen. Kadınların hep bir ağızdan “kardeşlik...! kardeşlik!...” diye bağırdığı. Bir de bugünkü Cizre’ye bakın. Ne hale getirdiler.

 

Ben de karşı taraf olsam...

 

İki Cizre’ye bakınca gelecekteki Cizre’yi görürdüm.

 

Birlik ve dirlik!

 

Ve de üreten Türkiye’nin önü- nü açacak birliktelikler çook tehlikeli derdim!

 

Şu geçtiğimiz süreçte gördük. Ne derlerse desinler, milletimizin arzusu bu.

 

Tıpkı, Atatürk’ün daha önce 1 Kasım’larda söylediği gibi:

 

Gerçekleşecek!!

 

Kaç vakte kadar?

 

Yakında onu da birlikte söyleriz.

 

***

 

İşçi Partisi’nin yeni başkanı

 

İngiltere’de İşçi Partisi 2015 Mayıs ayındaki seçimlerde ağır bir yenilgi aldı. Genel Başkan Ed Miliband istifa etti. 1983’ten bu yana milletvekiliği yapan Jeremy Corbyn de aday oldu. 2 dakika kala imzalar toplandı. Bazı İşçi Partili milletvekilleri demokratik bir ortam olsun diye oy verdi. Adaylığı onaylandı.

 

Ancak partiyi sosyalist kökenlerine döndürme sözü veren Corbyn’in toplantıları beklenmedik şekilde ilgi görmeye başladı. Sendikalar destekledi. Gençler seferber oldu. Şimdiye kadar siyasetle ilgilenmeyen 60 bin yeni genç üye geldi.

 

Birden anketler değişti.

 

Bir haftadır İşçi Partisi’nin başkanı.

 

66 yaşında Corbyn, eski bir siyasetçi.

 

Dünyadaki her haksızlığa karşı mücadelede taraf olmuş. Güney Afrika’dan Şili’ye, Filistin’e kadar...

 

İran’a yaptırımların kalkmasını savunan Corbyn, İsrail’in nükleer silahlarına karşıydı. Öğrenci harçlarının protestolarında öğrenci hareketinin yanında yer aldı.

 

Afganistan ve Irak’a askeri müdahalelere karşı çıktı.

 

Tony Blair’in savaş suçuyla yargılanabileceğini söylüyor.

 

Corbyn, İngiliz siyasetçilerinin aksine markalı giyinmiyor, arabası yok, işine ve birçok etkinliğe bisikletle gidiyor. 650 milletvekili arasında en az gideri olan milletvekili.

 

Hükümet programından bazı başlıklar şöyle:

 

-NATO’dan çıkmaya çalışılacak.

 

-Dış politikada “radikal bir değişikliğe gidilecek”.

 

-Orta Doğu’da barış için “herkesle görüşülecek”.

 

-İngiltere, IŞİD’e yönelik hava operasyonları dahil, Orta Doğu’da herhangi bir askeri müdahalede bulunmayacak.

 

-Daha zenginden daha çok vergi alınacak. Vergi kaçakları önlenecek.

 

-Özelleştirmeler durdurulacak.

 

-Demiryolu ve enerji sektörlerinde yeniden kamulaştırmaya gidilecek.

 

Corbyn’i eleştirenler “Muhafazakârlar da kampanya boyunca Corbyn’i destekledi. Çünkü Corbyn’in Muhafazakâr Parti karşısında gerçek bir seçenek olmadığını biliyorlar. Bu işlerine geliyor. Corbyn partiye hükümet olma şansını yitirtecek ve kazanan sonunda Muhafazakârlar olacak” görüşünde.

 

Çıkmaz yol ve aklın yolu beş aşağı beş yukarı her yerde bir!

 

Şule Perinçek / 20 Eylül 2015, Aydınlık