Seferi olunca oruç bile tutulmuyor. Aklımdan geçmedi değil. Bu hafta da yazmasam. Ama kıyamadım.
Amerika’dan döndük. Havaalanından doğru Ulusal Kanal’a. Programa ucu ucuna yetiştik.
Ayağımızın tozu elimizin hamuruyla...
Şimdi yine yollardayız.
Bursa, Bandırma, Balıkesir, Kuşadası, Bodrum... İstanbul. Sonra Ankara var sırada.
Saat farkı nedeniyle hafif bir şaşkınlığımız var ama ne yapalım...
Boş duranı sevmiyorlar. Hele şu sıralar.
Çok çalışmamız lazım... çoook...
Baksanıza enkaz kaldırıyorlarmış.
Hem de 90 yıllıkmış.
O 90 yıl onların kafasına düşecek. Gerçekten öyle bir kaldırdılar ki...
Türk milletinin kadını başka türlü.
Bu ay Teori Dergisi’nde bir yazım var. 1908 Devrimi ve Cumhuriyet Kadını başlıklı. Biraz aralara sıkışmış gibi. Belki görmemişsinizdir diye söylüyorum. Mutlaka okuyun. Orada daha geniş yazdım. “Toplumların demokratikleşme atılımlarında, buna en çok sahip çıkanlar değişiklik isteyen kesimler olur. Eskiyi yıkıp yeniyi kurmaya çalışan ve iktidara aday olan sınıf, mücadele sürecinde demokrasiye ihtiyacı olanlara ve bu talebe sahip çıkanlara da pay verir. Bir kalkışmada mümkün olduğu kadar geniş kesimin gücü seferber edilir.
Feodal ilişkilerin en ağır baskısı altında, yönetilenlerin de yönetileni olan kadınlar da toplumumuzun her devrim aşamasında kendilerine alan açma ve açılan alanı genişletme konusunda tarihi rol üstlenmiştir” diye başlıyor. Ve o zamanların kadınlarının sözleriyle “Kadınlıkta inkılap ve milletin terakkisi fikri” tartışılıyor.
“Kadın hakları ve eşitliği için mücadele, ancak tebaa ve ümmet kültüründen, millet ferdi olma bilincine sıçramayla mümkün olabilir. 1908, kadınlarda bu uyanışın da önünü açmıştır. Ülkelerinin kaderi ve geleceği konusunda mitinglerde kürsüden konuşabilir; eline silah alıp vatan savunmasına, sosyal ve kültürel hayata katılabilir; tiyatroya gidebilir, hatta sahneye çıkabilirlerdi. Yok varsayılan, artık vardır; hakları da olmalıdır. Artık ayaklarını vatan dediği toprağa basmaktadır. Mülkiyeti ve sorumluluğu ortaktır.
Kadın bu bilinçle Milli Mücadele’ye katıldı. Eskiyi yıkıp yeniyi kuran yapısal değişikliklerin ve Cumhuriyet’e giden yolun önü açıldı. Atatürk’ün ifadesiyle devrimlerin ‘müşevviki’ oldu. Vatanın bağımsızlığı ve özgürlüğü mücadelesine katılarak özgürleşti, değişti, değiştirdi. Bugünün kadınına düşen de bu görevi sürdürmektir.”
Bu yazıyı hazırlarken bir kez daha Türk kadınına ve Türk devrimlerine katkılarına hayran kalmıştım.
8 Mart haftalarını seviyorum. Hoş bizlere her gün bayram.
Yıllar önce üç dört günlük bir program hazırlamıştık. Davul zurna da gerekiyordu. Ben de demiştim ki onu da kadınlar çalsın. Aradık taradık gerçekten bulduk. Zurna üfleyen, davul çalan kadın. Hem de usta. Bulduk. Ama gel gelelim ki davul yok.
Yılda bir gün emaneten davul çalmak olmuyor.
Davul boynunuzda. Tokmak başka yerde. Olmuyor.
Biliyoruz. Çalacağız! En güzel müzikleri!
Cumhuriyet kadını her gün görevde olmak zorunda.
Enkazmış!
Onlar o köhnemiş eskinin, yıkılan enkazın altından son çığlıklar.
Hendeklerin dibinden iniltiler.
İnönü, 1934’te Meclis’te kadınların seçme seçilme haklarına ilişkin önergesini sunarken yaptığı konuşmada şöyle diyor:
“Türk inkılabı denildiği vakit, bunun kadının kurtuluş inkılabı olduğu beraber söylenecektir!”
Bizler Türkiye’nin kadınları, hendeğin bu yanındakiler 150 yıllık bir Türk inkılabının mirasçısı kadınlarız.
Kolay mı!
Bu yol gösterici elimizde, eksik kalanları tamamlayacağız.
Yanlış hesap. 90 değil 150 yılın bütün gücüyle ineceğiz, tepelerine tepelerine!
Gerçek enkazları sırtımızdan atacağız.
Yüklerden kurtulacağız.
Tarih bizi yeniden önemli bir göreve çağırıyor.
Durmayacağız.
Atatürk’ün dediği gibi, “Milletimizin kat etmeye mecbur olduğu merhaleler büyüktür, ulaşılması zaruri olan hedefler çoktur. Mutlaka bu merhaleler kat olunacak, en nurlu hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret, ileri, ileri, daima ileridir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.18, s.88)
***
BİRACILAR
Amerika’dan bir Türk fıkrası. Dünyanın ünlü bira markalarının temsilcileri bara gidiyor.
-Ne içersiniz?
Herkes sırayla kendi markasını söylüyor. Sıra bizimkine geliyor.
-Kola!
(Siz başkasına anlatırken burada ayran diyebilirsiniz...)
Herkes dönüp şaşkınlıkla bakıyor.
Rekabetten mi kaçındı?
Markasına mı güvenemedi?
Kurban olurum ben vatandaşımın zekasına!
Yanıt:
-Baktım kimse bira içmiyor. Ben de içmeyeyim dedim...!!
***
CHP MESAJI
Aylin Nazlıaka CHP’den ihraç edildi.
Bundan sonra CHP’de Atatürk’le ilgili bir konuda konuşurken çok dikkat edilmeli.
Ayaklar denk alınmalı.
Hizaya girilmeli.
Göz yaşına bakılmaz.
Aldınız mı mesajı!
Şule Perinçek / 6 Mart 2016, Aydınlık