İstanbul’u işgal eden İtilaf Devletleri “kanun yapma, adliye ve icra kuvvetinden ibaret olan üç kuvvetini ihlal etmiş ve bu vaziyet karşısında vazife yapmaya imkân göremediğini hükümete resmen tebliğ ederek” 18 Mart 1920’de Meclis'i Mebusan'ı dağıtmıştır.
Mustafa Kemal Heyeti Temsiliye adına, 19 Mart 1920'de askeri ve sivil makamlara bir genelge gönderdi:
Hilafet ve saltanat makamının bağımsızlığının dokunulmazlığını ve Osmanlı Devleti'nin kurtarılmasını temin edecek tedbirleri düşünmek ve tatbik etmek üzere millet tarafından, “Ankara'da fevkalade salahiyete salahiyete sahip bir meclis, milletin işlerini döndürmek ve denetlemek üzere toplanacaktır.” (1)
MUSTAFA KEMAL OY HESABI YAPSAYDI
Seçimler yapılır. Meclisi Mebusan'dan 88, yeni seçilen 369 olmak üzere 437 mebus BMM üyeliğine hak kazanır. Yeni seçilen 104 ve İstanbul'dan gelen 127 üye ile 23 Nisan 1920'de Meclis açılır. 24 Nisan'da 120 mebusun katıldığı toplantıda 110 oy alan Mustafa Kemal Meclis Başkanı seçilmiştir. Atatürk'ün çok uzun, 1927 Nutuk benzeri önemli bir konuşması vardır. Bir muhasebedir. Bir dönemin kapanışıdır.
Aslında Atatürk'ün daha sonra 1927'de özellikle vurguladığı gibi İstanbul’dan çıkmadan düşündüğü ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığı memleketin içine düştüğü bu durum karşısında uygulanabilecek tek bir karar vardı:
“O da milli egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız yeni bir Türk Devleti kurmak.”
Bu aldığınız oya bağlı değildir. İşte Atatürk'ün ayırt edici en önemli özelliklerinden biri budur. Gelişmeyi öngörmek ve cesaretle önderlik etmek.
BUGÜNLER İÇİN DERS ÇIKARIYORUZ
Atatürk olmasa yine Cumhuriyet'imiz kurulurdu. Türkiye toprakları bu doğuma hazırlanıyordu. Belki biraz daha geç olacaktı.
Birinci Meclis, 1 Nisan 1923 tarihinde seçim kararı aldı. Son toplantısını 16 Nisan 1923’de yaptı. BMM İkinci Dönem 11 Ağustos 1923 ve 2 Ağustos 1927 yılları arasındadır. Yine bir muhasebe yapılacak, geleceğe bütün hesaplar kapatılarak yol alınacaktır.
1923 seçimleri 72 seçim çevresinde yapıldı, 286 üye Meclis'e girdi.
Seçim kararını alırken 1 Nisan 1923'te Gazi Mustafa Kemal Meclis'te İstanbul'a ve bütün cihana şöyle sesleniyordu:
“Yeni Türkiye devletinin yapısının özü milli hâkimiyettir; milletin kayıtsız şartsız hâkimiyetidir. Bir milletin hâkimiyetini idrak etmiş olabilmesi ve onu emniyetle muhafaza altında tutabilmesi, birtakım özel vasıflara ve üstün terbiyeye sahip olmasıyla mümkündür. Bir milletin ki, siyasi terbiyesinde, toplumsal terbiyesinde vatanperverlik sevgisinde noksan vardır; öyle bir millet hâkimiyetini lüzumu derecede kuvvetle elinde tutamaz.” (2)
Aslında bu bir anlamda seçilecek “milletin vekillerinin” milletimizin tanımıdır.
“Yüce Meclis’in bugün almış olduğu yüce karar ile bütün bu vasıflar, bütün bu meziyetler bilhassa milletimizin rüşt ve kemali bir kat daha yüceltilmiş ve bütün cihana, bu hakikati görmek istemeyen cihana ilan olunmuş ve gösterilmiştir. Bu kararla yeni Türkiye devletinin inkılabının temeli olan yeni ve verimli milli ilkeleri, yüce ülküleri sarsılmaz bir surette bir kere daha tespit edilmiş ve kuvvetlendirilmiştir.
“Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacdâr yoktur! Diktatör yoktur! (Kahrolsun tacdâr sesleri.) Tacdâr yoktur ve olmayacaktır! Çünkü olamaz. (Şiddetli alkışlar.) (Bravo sesleri.)
“Ben, yüksek heyetiniz içinde bir üye ve bir arkadaş bulunmakla fevkalade memnun ve mesudum. Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır: O da milli hâkimiyettir. Yalnız bir makam vardır: O da, milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir. (Alkışlar.)” (3)
ARTIK ADI KONULUYOR TARTIŞMA BAŞLIYOR
Ve artık adının konulması gerektiği zaman gelmiştir. Zaten bir süredir basında yer almaktadır.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, 22 Eylül 1923'te Neue Freie Presse muhabiri Joseph Hans Lazar'a Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun ilk maddelerinin bir kelimede özetleneceğini söyler: “Cumhuriyet!”
“Yeni Türkiye'nin yenileşme işinde yolun sonuna kadar gidilmelidir!” (4)
Tartışmalar başladı. İki gemi farklı kapsamda olsa da, o zaman da vardı.
Atatürk'ün liderliği devreye girer.
28 Ekim akşamı Mustafa Kemal, yakın çevresinden yedi kişiyi Çankaya'ya yemeğe davet eder ve kararı açıklar:
“Yarın Cumhuriyet'i ilan ediyoruz”
Yine tartışmalar. Ama artık doğum zamanı gelip dayatmıştır.
Engellemeye güç yetmeyecektir.
GAFİLLER GÖRÜNÜŞE ALDANIR
Gece geç vakte kadar kalan İsmet Paşa'yla birlikte Teşkilat-ı Esasiye'deki değişiklikleri hazırlarlar.
İş yine Mustafa Kemel Paşa'ya düşer.
Ertesi gün Meclis'te Cumhuriyet Halk Fırkası'nda uzun ve sert tartışmalar olur.
Meclis'te ancak 18.00'de mazbata görüşmeye açılır.
29 Ekim 1923 günü 286 üyeden, 158 kişinin katıldığı toplantıda oybirliğiyle Cumhuriyet ilan edilir.
Atatürk Cumhurbaşkanı seçilir.
“Türkiye Devleti’nin, zaten cihanca malum olan, malum olması lazım gelen mahiyeti, milletlerarası bilinen unvanıyla yâd edildi. (...)
“Efendiler, asırlardan beri Doğu’da mağdur ve mazlum olan milletimiz, Türk milleti, hakikatte yaratılıştan sahip olduğu hasletlerden yoksun kabul ediliyordu. Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, eğilim, idrak, kendi hakkında kötü zanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar incelemeden uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz sahip olduğu vasıflarını ve liyakatini, hükümetinin yeni ismiyle medeniyet cihanına daha çok kolaylıkla göstermeye muvaffak olacaktır. (İnşallah sesleri.) Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. (İnşallah sesleri.) (...)
“Daima, muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak, onların şahıslarını kendime bir an bile lüzumsuz görmeyerek çalışacağım. Milletin teveccühünü daima dayanak noktası kabul ederek hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. (Şiddetli ve sürekli alkışlar.)” (5)
97 yıl önceki aynı duygu, düşünce ve dileklerle Cumhuriyet Bayramı'mızı kutluyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin çok daha mesut, muvaffak ve muzaffer olacağına inancımız tamdır.
Hep beraber daha ileriye gideceğimiz mutlaktır.
Kimsenin gücü engellemeye yetmez!
Yenileşme yolu henüz bitmemiştir.
Gidilecektir.
***
(1) Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.7, s.153
(2) Age. c.15, s.269.
(3) Age. s.270
(4) Age. c.16, s.117.
(5) Age. c.16, s.145-146.
KAVUNCU'NUN SİYASİ YOLDAŞI İMAMOĞLU
İyİ Parti'deki tartışmanın basit bir liste ve kişisel tartışma olmadığını başından bu yana söylemiştik. Gerçek giderek ortaya çıkıyor. İlginç olan, bu saflaşma Parti dışında da gerçekleşiyor. 23 Ekim'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Medyascope TV'de Ruşen Çakır'ın programına katıldı ve FETÖ ve CIA ilişkileri ayrıntılarıyla tartışılan Buğra Kavuncu'yla siyasi yoldaş olduğunu, dünyaya ve Türkiye'ye aynı pencereden baktığını söyledi: “Buğra başkanımızla konuştum” diyen İmamoğlu, “Benim gerçekten yol arkadaşı olmaktan gurur duyduğum, tanımaktan da keyif aldığım, farklı siyasi partilerde olsak da gerçekten dünyaya ve ülkemize aynı pencereden büyük oranda bakabildiğim bir insanla tanışmış olmanın büyük keyfini yaşadım. Hatta İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e bana böyle bir siyasi yoldaş verdikleri için teşekkür bile ettim birkaç kez.”
İmamoğlu “Böyle iyi insanların bazen tıpkı kendisi gibi iftiraya uğradığını” , onun için Buğra beye hiç üzülmemesini söylemiş.
Zaten o da hiç üzülmemiş...