Soner Polat: Tarihin jeopolitik ekseni

"Jeopolitikte bugün diye bir şey yoktur. Jeopolitik kavganın sırları, Mahan’ın ifade ettiği gibi tarihin içinde saklıdır"

ABD İçişleri Bakanı Ryan Zinke, Pittsburg’daki konuşmasında şunları söyledi: “Donanmamız sayesinde deniz ticaret yollarını açık tutabilir ve gerekirse bu yolları Rusya’ya kapatabiliriz. Böylece temel ihraç ürünü enerji olan Rusların uluslararası piyasalara ulaşmasını engelleriz!” Buna karşılık Rus Senatör Aleksey Puşkov, “bu söylemin Rusya’ya savaş ilan etmek anlamına geldiğini” ifade etti.

 

 

TARİH ÜZERİNDE DENİZ GÜCÜNÜN ETKİSİ

 

Bu sözlerin tamamı temel jeopolitik kavramlar ile doğrudan ilişkilidir. Büyük coğrafi keşifler, aynı zamanda ulusların zenginleşmesinin ardındaki sırların da keşfidir. Büyülü sözcükler üretim fazlası ve ticarettir. Dünya çapında zenginleşme ancak küresel düzeyde ticaret ile mümkündür. Bu ise durup dururken, kendiliğinden olmaz! Konunun teorisinin, jeopolitik alt yapısının ortaya konması gerekir. Bu konudaki en ikna edici görüş, “Deniz Egemenliği Jeopolitik Kuramı”nın yaratıcısı Amerikalı Amiral Mahan’a aittir. Mahan’ın “Tarih Üzerinde Deniz Gücünün Etkisi (The Influence of Sea Power upon History)” adlı eseri tam anlamıyla bir jeopolitik şahaseridir. Kitaptan bazı alıntılar yapalım:

 

 

SON SÖZ DENİZLERDE SÖYLENİR...

 

“Deniz büyük bir karayoludur. Hatta her yöne gidilebildiği için ondan da elverişlidir. Ancak sadece denetlenebilen deniz yolları anlam ifade eder. Bunlar deniz ticaret yolları olarak adlandırılır. Bunlar niçin ticaret yoludur? Cevap, tarihin içindedir. Yolu korumak için polis gereklidir. Denizdeki bu polis donanmadır! Denizler medeniyetin büyük meydanı ve oyun bahçesidir. Küresel güç mücadelesinde son sözü denizler söyler.” Soğuk Savaş’taki ABD/NATO-SSCB/Varşova Paktı mücadelesi Sovyetlerin çöküşü ile son buldu. Hem ABD’li hem de Rus jeopolitikçiler aynı noktaya vurgu yaptı: “Deniz’in Kara’ya Mutlak Zaferi!”

 

Mahan, ABD’nin üstün bir deniz gücü oluşturması için kilit rol oynayan Başkan Theodore Roosevelt’e (1858-1919) şu tavsiyelerde bulundu: “Tarihi dikkatle inceleyin; uluslararası sorunları akıllıca sorgulayın! Denizlerde denetim sağlanması ile ulusal refah ve büyüme arasındaki doğrudan ilişkiyi görün ve üzerinize düşen rolü uygulamaktan çekinmeyin!” Bu konular Amiral Cem Gürdeniz’in, “Mavi Uygarlık” adlı eserinde ayrıntılı olarak çarpıcı kesitlerle naklediliyor. İncelemenizi hararetle tavsiye ederim.


 

GARP CEPHESİNDE DEĞİŞEN NE?

 

Jeopolitikte bugün diye bir şey yoktur. Jeopolitik kavganın sırları, Mahan’ın ifade ettiği gibi tarihin içinde saklıdır. Günümüzde de küresel ticaretin devamı deniz ticaret yollarının açık tutulmasına bağlıdır. Eğer üstün ve süper bir deniz gücü, “istediği deniz ticaret yollarını istediği ülkelere açık tutar, istediği ülkelere kapatırsa” yer küre içindeki bütün dengeler bozulur. Bazı ülkeler hızla fakirleşirken, bazı ülkeler için refah kapısı açılır. Çin’in “Bir Yol, Bir Kuşak” projesi kim ne derse desin, özünde jeopolitik bir projedir. Küresel düzeyde işlerin yolundan çıkması durumunda bir denge arayışıdır.

 

ABD İçişleri Bakanı’nın açıklaması, zaman zaman gözden kaybolsa da küresel mücadelenin özünün jeopolitik olduğunu bize bir kez daha anımsatmaktadır. Rusya mesajı almış ve “böyle bir durumun Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatmakla eş anlamlı olduğunu” vurgulamıştır. Jeopolitik dünyaya geri döndü ve önümüzdeki dönem muazzam gelişmelere gebedir.

 

 

DÜNYADA PİŞER BİZE DE DÜŞER!

 

Deniz ticaret yolları ile ülkemiz arasında da bir ilişki var mıdır? Türkiye’ye yönelik dış ticaretin yüzde 90’ı denizler yolu ile gerçekleştirilir. Bir kriz ve çatışma durumunda, irili ufaklı birçok engelle dolu olan Ege’de ticari trafik yapılamaz. Türkiye, Akdeniz limanlarına mahkûm olur. Kıbrıs’ın kuzeyi de rakip bir ülkenin denetiminde olursa, deniz ticareti bir bütün olarak felç olur. Peki, bunun ne anlama geldiğinin farkında mıyız? Rusya, “leb demeden leblebiyi anlamış!” ve ABD’li Bakan’ın çıkışını savaş nedeni saymıştır.

 

Kıbrıs bu nedenle Türk jeopolitiğinin en hassas noktasıdır. Kıbrıs Türkiye için jeopolitik bir kavga alanıdır. Her türlü ekonomik ya da siyasi gerekçe ikinci planda kalır. Zaten jeopolitik kavga verilmeden ekonomik ve siyasi kazanç elde edilemez! KKTC’nin bağımsız olarak varlığını devam ettirmesini ya da Türkiye ile sıkı entegrasyonunu içermeyen her görüş Türk jeopolitiğine saldırıdır. Ancak bunu algılamak önünde sonunda bir bilinç işidir. Tarihin jeopolitik eksenini kavramakla ilgilidir. Kasaba politikacılarının ilgi alanının dışındadır. Ne yazık ki, ne yöneticilerde ne TBMM’deki partilerde ne de milletvekillerimiz içinde böyle bir irade göremiyoruz...