Soner Polat: SSCB böyle çöktü! 2

Suriye sorununda bölgesel olarak politika-strateji-askeri harekât bağlantısı dikkatle değerlendirilmelidir. İsrail, Katar, Suudi Arabistan ve Ürdün'ü arkasına alan Avrupa-Atlantik yapının temel hedefi Başkan Esat'ı devirmek, Suriye'yi etnik ve dini temelli olarak parçalamaktır. Burada öncelikli olan Suriye'deki terör kantonlarını konfederal bir yapıya dönüştürmektir. Sonraki aşama ise malumdur. Bu bölüm Büyük Kürdistan (İkinci İsrail) projesinin bir alt unsurudur.

 

 

ATLANTİKÇİ KUVVETLER

 

IŞİD ve El Nusra (Hayat Tahrir El Şam) da bu planların içinde yer almaktadır. BM Güvenlik Konseyi'nin terör listesinde bulunan bu örgütler Avrupa-Atlantik yapının sinsi planları için gerekçe yaratmaktadır. Bu örgütler aynı zamanda Suriye rejim güçlerinin yıpratılması için kullanılmaktadır. Bu nedenle IŞİD ve El Nusra hassas konuma düştüğünde İsrail uçakları, Suriye ordusu ve Hizbullah mevzilerini vurmaktadır. ABD'nin Fırat üzerinde Suriye'nin kullandığı köprüleri havadan imha etmesi, IŞİD'in kullandığı köprülere dokunmaması yeteri kadar öğreticidir. IŞİD ile samimi olarak mücadele eden ABD değil, Türkiye, Rusya, İran ve Suriye'dir.

 

Diğer taraftan Suriye yönetimine karşı olan silahlı muhalif gruplar da yoğun olarak Batı güçleri tarafından kullanılmaktadır. Bu grupların asıl hamisi finansman sağlayan Suudi Arabistan'dır. Birinci ve İkinci Astana görüşmelerinde bu grupların siyasi sürece dâhil olması için önemli bir mesafe kat edilmiştir. Ancak araya giren Atlantikçi güçler Üçüncü Astana görüşmelerine silahlı muhaliflerin katılımını engellemiştir.

 

Atlantikçi güçlerin karada doğrudan kullandığı kuvvetler, PKK/PYD, ABD Özel Kuvvetleri, İngiltere, Fransa, İsrail ve Almanya'ya ait bazı unsurlar, dolaylı/örtülü olarak kullandığı kuvvetler, IŞİD/El Nusra ve denetim altında tutulan Silahlı Muhalif Gruplardır. Hava desteği için geniş bir koalisyon gücü yaratılmıştır. İsrail terörist ve muhalif unsurlara yakın hava desteği sağlamaktır. Dolaylı/örtülü olarak kullanılan kuvvetlerin asıl etkiyi yarattığını bize 6 yıldır devam eden savaş öğretmiştir.

 

 

AVRASYA GÜÇLERİ

 

Atlantikçi güçlerin bu yıkıcı ve bölücü girişime karşı Suriye ordusu ve yarı askeri gruplar, İran'ın gönderdiği düzenli birlikler ve milis güçleri, Hizbullah ve aynı zamanda Suriye dışından gelen gönüllüler çetin bir direnme savaşı vermektedir. Rusya'nın 30 Eylül 2015'ten itibaren hava gücü ile çatışmalara dâhil olması süreçte önemli bir etki yaratmıştır. Suriye için savaşan güçlere hava desteği sağlanması askeri harekâtta muharebe etkinliğini büyük ölçüde artırmıştır. Kabul etmeliyiz ki Rusya'nın desteğine rağmen karada kesin sonuç alıcı bir üstünlük sağlanamamıştır. Denge veya denge durumuna yakın koşullarda usta bir komutan ihtiyat kuvvetlerini devreye sokar ve muharebenin seyrini değiştirir.

 

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nda denk kuvvetlerin mücadelesini savaşa sonradan giren ABD bozmuştur. ABD dengeyi bozmuş ve katıldığı tarafa savaşı kazandırmıştır.

 

 

TÜRKİYE'NİN ROLÜ

 

Suriye kördüğümünde kilit ülke Türkiye'dir. Kararlı dengeyi bozabilecek tek ülkedir. Jeopolitikte alan kuvvettir. Türkiye bu alandaki en önemli gerçekliktir. Rusya 30 uçak ile kesin bir farklılık yaratamaz! Kaldı ki, tereddütler yaşamakta, sık sık bu uçakların bir kısmını geri çekmektedir. Ayrıca, ABD'yi bir kenara bırakıyorum; İsrail'in saldırılarını bile engelleyememektedir!

 

Türkiye ağırlık merkezini bariz şekilde Avrasya lehine çevirir. Halep sorununu hatırlayalım. Halep, ancak Türkiye'nin verdiği destekten sonra Suriye'nin denetimine geçti. Bu anlaşma Türkiye'nin El Bab'a girmesiyle, diğer bir ifade ile ABD-İsrail terör koridorunun hançerlenmesiyle sonuçlandı. Her iki netice de Avrasya güçlerinin elini kuvvetlendirdi. Astana sürecinin önü açıldı. Fena mı oldu!

 

Salih Müslim diyor ki, "Ankara-Moskova yakınlaşması sorun yaratmaz ama Ankara-Şam yakınlaşması çok önemli sonuçlar doğurur!" Jeopolitik yasalar çerçevesinde bölgede müşterek bir güç merkezi oluşturmadan ve güvenilir ittifaklar kurmadan Avrupa-Atlantik yapı ile başa çıkılamaz! ABD'ye göz kırparak yol aldıklarını sananlar, Salih Müslim kadar stratejik derinliği olmayanlar, SSCB'nin kaderini yaşarlar...