Soner Polat: Savaşta ülkeyi yönetmek!

Yangın patlak verdiğinde çok insan panik içinde kaçar. Ama alevler gökyüzüne yükselirken, soğukkanlı şekilde çare arayan insanlar da olur. Yangını söndürmek için cesur ve doğru adımlar atan kişi liderdir. Olağanüstü koşullar kendi doğal önderlerini yaratır. Tarih, sütliman havada ve belirlenen kurallar içinde harikalar yaratan birçok kişinin, rüzgâr şiddetlenip fırtınaya dönüşünce, nasıl yerle bir olduğunun örnekleri ile doludur. 15 Temmuz 2016 gecesi doğal liderleri tanımak için bize ikna edici ipuçları vermektedir.

 

 

ÖNDER YÖNETİCİDEN FARKLIDIR

 

Önderlik iddiasında bulunan bir şahıs, öncelikle içinde bulunduğu koşulların doğasını kavramalıdır. Kıran kırana bir savaş devam ederken, ortalığın “güllük gülistanlık” olduğunu zannedenler, değil topluma önderlik etmek iki koyunu bile güdemezler. Böyle yöneticileri düşmanlar ya da rakipler diledikleri gibi yönlendirir. Bu tür yöneticiler “çiçekböcek” ile uğraşırken, boyunlarına kement geçirildiğinin farkında bile olmazlar.

 

Sağ olsun, Mehmet Yuva Hocamız sayesinde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın, diplomatik misyon şeflerine yaptığı konuşmanın ana hatlarını öğrendik. Başkan Esat, gelişen olayları şöyle yorumluyor: “Suriye üzerinden bir bölgesel ve dünya savaşı yaşanıyor. Batı devletleri bizleri hâlâ sömürge olarak görüyor. “Hayır” deyince saldırganlaşıyorlar... Amaçları, devletleri teslim almak değil, kökten yok etmek! Teslim olanın kurtulma şansı yok! Tek çare direnmektir. Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde siyasi otorite vitrinde gördüklerimiz değil, sermaye lobileri! Direnişimizin sırrı, “tek vatan ve tek millet” diyenlerin nüfusun ezici çoğunluğunu teşkil etmesi! Dostlarımızın nasihatlerini dinleriz ama son söz Suriye’nindir!” Sayın Hocam ile telif hakları yüzünden mahkemelik olmamak için burada kesiyorum.

 

 

SAVAŞI GÖREN LİDERLER!

 

Görüldüğü gibi Başkan Esat, yürütülen savaşın sırlarını çözdüğü için büyük bir direniş gösterdi. Savaşın görünen aktörlerini, perde gerisindeki kuklacıları, piyonları doğru tespit ederek yerli yerine oturttu. Direnişi besleyen iç damarları canlı tuttu. Kime dayanacağını, kime güveneceğini maharetle saptadı. Destek veren dış ülkelere sınırlarını gösterdi. Savaş hâlâ bütün şiddeti ile devam ediyor...

 

Biz de Türkiye’de Vatan Savaşı’nı yönetecek Cumhurbaşkanı’nı seçmek için sandık başına gideceğiz. Vatan Savaşı’nın dinamiklerinin farkında bile olmayan, etliye sütlüye karışmayan, mücadele azmi ve hırsı olmayan bir kişi seçildiği takdirde, üç gün içinde Trump’a döner. O kişi Türkiye’yi değil, farklı güçler o kişiyi yönetir! “Çok iyi çiçekleri suluyor, muazzam istatistiki grafikler çiziyor!” diyerek savaşı yönetemeyecek bir kişiyi seçersek, faturayı Türk milleti öder.

 

 

MANZARA-İ UMUMİYE

 

Türkiye sınırları içinde PKK ile savaşıyor. Türkiye sınırları dışında PKK/PYD ve IŞİD ile savaşıyor. Türkiye, 15 Temmuz gecesi 3 saatte darmadağın ettiği maşa ve hain örgüt FETÖ’nün kalıntılarını temizliyor. Türkiye, yabancı istihbarat servislerinin patlattığı bombalarla boğuşuyor. Kısaca Türkiye emperyalizm ile savaşıyor. ABD tanklarının namluları Türkiye’ye çevrilmiş. ABD’nin PKK’ya verdiği silah ve cephane, bu ülkenin eski Irak Büyükelçisine Zalmay Halilzad’a göre, PKK’nın ihtiyacından 30 misli fazla! Irak ve Suriye’de Türkiye aleyhine sınırların değişmesi için emperyalizm yükleniyor...

 

Hem bu savaşın aktörlerini, dengelerini, dinamiklerini, ittifak sistemini çok iyi kavrayan hem bu duruma göre iç cepheyi organize etme yeteneği olan hem de milleti, orduyu ve devleti bu kapsamda birleştirecek bir aday bulmalıyız.

 

Bu ağır koşullar altında, Avrupa-Atlantik yapının dayattığı, pompaladığı, parlattığı bir Cumhurbaşkanı adayı Türkiye’nin başına geçerse, kale içten fethedilmiş olur. Bunun sonu ise felakettir. 15 Temmuz er meydanıydı. O gece minderden kaçanların Türkiye’nin geleceğinde yeri olamaz! Türk milleti, Vatan Savaşı’nı zaferle taçlandıracak Cumhurbaşkanı adayını bulacak ve onu göreve getirecek deneyime, sosyal ve siyasi olgunluğa sahiptir.