Soner Polat: Saadet yerli ve milli mi?

"Saadet Partisi örneğinde açık seçik görüldüğü gibi bütün kurumların zaman içinde değişip dönüşebileceğini hesaba katmalıyız"

Bizim toprakların çocuğu olan, Efes’te yetişen Heraklitos (MÖ 540-480) kadim çağlarda şunu söylemiş: “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Ve ilave eder: “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız. Çünkü akan sular değişmiştir.” Aydınlık Haber Müdürü Tevfik Kadan Aydınlık’ta mükemmel bir habere imza atmış! Saadet Partisi’nin bu dönemdeki siyasetinin temel parametrelerini bir bir sıralamış. Adeta bu partinin röntgenini çekmiş! Haberi okuyunca aklıma Heraklitos geldi. Çünkü “milli” vasfı ile bilinen Saadet Partisi birkaç oy için adeta geçmişini inkâr ediyor. Bu yönü ile biraz da CHP’ye özeniyor. Buradan bir kez daha teyit ediyoruz ki hiçbir şey olduğu yerde durmuyor, sürekli değişiyor...

 

 

GÜL’Ü SEVEN DİKENİNE KATILIR

 

Saadet Partisi Abdullah Gül’e adeta göz kırpıyor. Onu Cumhurbaşkanı adayı göstermek için çareler arıyor. Abdullah Gül, dünyadaki bütün emperyalist merkezlerin gözbebeği! ABD, AB ve bilumum Batı ülkelerinin desteklediği ve Türkiye’nin başına geçirmek istediği bir isim! İngiltere ile özel ilişkileri var! CHP ve HDP yönetimleri de Abdullah Gül hakkında sıcak mesajlar veriyor. Herhalde, “Bir savcı bulun, delillendirin!” veciz sözünden ilham alıyorlar. Bu duruşun neresinde milli görüş gömleği var? Bu tercih tek başına bile Saadet Partisi’nin başka bir kulvara saptığını gösteriyor...

 

 

KARAMOLLAOĞLU’NDAN YÜKSEK SİYASET!

 

Tevfik Kadan’ın tespit ettiği çok çarpıcı konuları da gündeme getirmeliyiz. Genel Başkan Temel Karamollaoğlu adeta dudak uçuklatıyor: “ABD kafaya koyarsa koridoru önleme girişimleri boşa düşer!” Peki, ne yapalım Genel Başkan, askerlerimizi çekip Kuzey Suriye’de Conilere yol mu verelim? ABD’nin kafasına koyduğunu biz kafamızdan mı çıkaralım? Rahmetli Erbakan böyle mi yapardı?

 

Genel Başkan’ın Suriye için çözüm önerileri muhteşem! “Federasyon ve otonom bölge gibi çözümler de masada olmalı!” Bu şu anlama geliyor: “PKK’nın Suriye Federasyonunun bir parçası olması bizi rahatsız etmez!” Sizi belki rahatsız etmez ama Türkiye’yi rahatsız ediyor. Sınırlarımızın hemen ötesinde ABD devletinin koruyup kolladığı PKK federe devleti! Mide bulandırmıyor mu?

 

Hızını alamayan Karamollaoğlu giderek vites yükseltiyor: “Herkesle olduğu gibi PYD ile de görüşülmeli!” Sayın Başkan, elinizi tutan mı var? Bir heyet kurun ve Kobani’yi ziyaret edin! Görüşün, konuşun, anlaşın! Bu konuda CHP size yardımcı da olur! Orada bir hayli Kobanici var! Bir zamanlar Kobani için kıyameti koparmışlardı. Orada büyük tecrübe var! 705 ile Kaftancıoğlu size ayrıntılı bir rapor sunarlar...

 

Karamollaoğlu’nun takım çantasının içine Afrin de düşmüş! Şöyle buyuruyor: “Afrin Harekâtı konusunda endişelerim var. Taktiksel bir operasyondur ve bölgedeki sorunlara köklü çözümler getirmez!” Herhalde Karamollaoğlu da ABD’nin kara gücü PYD’nin ezilmesinden mutluluk duyuyordur! Yoksa yanılıyor muyum? Sayın Başkan’ın TSK’nın Zeytin Dalı Harekâtı’na kalpten destek verdiğine inanıyorum. Eğer, daha iyi görüş ve önerileri varsa bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşmalı!

 

 

ÇIKMAZ SOKAK

 

Saadet Partisi örneğinde açık seçik görüldüğü gibi bütün kurumların zaman içinde değişip dönüşebileceğini hesaba katmalıyız. Hiçbir şeyi geçmişteki duruşu ile değerlendiremeyiz. Strateji kurgularken bu nedenle, “Zaman şu an, durum içinde bulunduğumuz durumdur!” diyoruz. İslami öğelerle siyaset yapan iki partiden şu an itibarıyla “AKP mi yoksa Saadet Partisi mi daha milli bir çizgidedir?” sorusunun cevabını okurlarımın takdirine bırakıyorum.

 

Saadet Partisi geçmişin mirasına sarılacağı yerde birkaç milletvekili pazarlığı için fırsatçı bir politika izliyor. Batı güdümündeki partilere yaslanarak siyasi çıkar arıyor. Ama unutulmasın ki ilke ve değerlerini kaybedip ideolojik açmaza düşen siyasi partilerin geleceği yoktur. Oy için bukalemun gibi kabuk değiştirenler günün birinde kendileri ile baş başa kalırlar. Ortada bir dava olmadığı için tabela kendiliğinden aşağıya düşer! Kalpten inanıyorum ki Rahmetli Erbakan yaşıyor olsaydı, bu tür politikalara asla geçit vermezdi!

 

Bir dönemin nasıl kapandığını bizlere açık ve net mesajlarla gösteren değerli gazeteci Tevfik Kadan’a kalben teşekkür ediyorum.