Soner Polat: Kutuplardaki Türkler

"Ben de sizler adına Türk ismini kutup bölgelerine taşıyan bu öncü, yiğit ve fedakâr insanlarımıza vefa ve şükran duygularımı iletiyorum"

Barbaros Büyüksağnak Deniz Kuvvetlerinde iz bırakan, başarılı bir subaydı. Balyoz tertibi nedeniyle çok sevdiği mesleğinden ayrılmak zorunda kaldı. Norveç’te askeri ataşelik yapmış ve bu dönemde kutup bölgeleri özel ilgi alanı olmuştu. Tahliye olduktan sonra akademik çalışmalara ağırlık verdi. Kendi iç dünyasında neredeyse tutku haline geline kutup bölgesine bu kez başka bir kimlikle girecekti. Barbaros Albay, “Arktik ve Anti-Arktik” başlıklı yazısında, “Büyük olmak kolay değil. Bu insanlar için de böyle, devletler için de! Peki, nasıl büyük devlet olunur?” sorusuna cevap arıyor. Kısaltarak aktarıyorum:

 

 

KUTUPLARDAKİ ÖNCÜLERİMİZ

 

Yaşadığımız dünyayla ve içinde bulunduğumuz uçsuz bucaksız evrenle ilgilenerek, araştırarak, bilimsel çalışmalar yaparak. Önce merak etmeli insan, sonrası kolay! Mesela biz Türkler çok yakın geçmişe kadar kutup bölgelerini hiç merak etmemişiz, az sayıdaki bilim insanı ve denizcimiz dışında: Profesör Atok Karaali (1967-1968), Profesör Ümran İnan (1980-2010), Profesör Serap Tilav (1991’den günümüze) ve ünlü denizcilerimiz Osman-Sibel Atasoy çifti (2012). Üç hocamızın ismi Antarktika’daki çeşitli coğrafi noktalara verilmiş.

 

 

ANTARKTİKA KONUSUNDA ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR

 

Burada mevcut canlı deniz kaynakları, buzullardaki su potansiyeli yeryüzünün gelecekteki su ve gıda güvencesi olarak görülüyor. Kıtanın maden kaynaklarının zengin olduğu tahmin ediliyor. Türkiye, Antarktika Anlaşması (1959)’nda gözlemci statüsünde! 12 devletin katılımıyla Washington’da imzalanan bu anlaşmaya 1995 yılında taraf olmuşuz.

 

Antlaşma çok önemli, çünkü kıtayı barış ve bilime adanmış doğal bir koruma alanı olarak güvence altına alıyor ve insanlığın ortak yararına adanmış yegâne toprak parçası ve denizalanı olarak kabul ediyor. 53 devletin taraf olduğu anlaşmada 29 devlet söz sahibi! Biz görüşlerimizi anlatabilecek bir statü sağlayamamışız. Henüz gözlemci statüsündeyiz.

 

Peki, bu gelişmeler yaşanırken Türkiye hangi noktada bulunuyor? İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde 17 Ocak 2015 tarihinde kurulan Kutup Araştırmaları Uyg-Ar Merkezi (İTÜ PolReC) belirtilen tarihte resmiyet kazanmış olsa da merkezin bilim danışma kurulu üyelerinin kutup bölgelerindeki çalışmaları 1980 yıllarından bu yana sürmekte. Merkezin başında Kurucu Müdür Doç. Dr. Burcu Özsoy var; çok genç ve dinamik bir ekiple birlikte kuruluşundan bu yana inanılmaz başarılar elde ettiler.

 

 

KUZEY BUZ DENİZİ YA DA ARKTİK OKYANUSU

 

Ya Antarktika’nın karşısındaki kuzey kutbu, Arktik! Var mı bu önemli bölgeye yönelik yapılan ses getirecek bir çalışmamız? Henüz yok! Antarktika okyanusla çevrili ve buzullarla kaplı bir kıta iken Arktik kıtalarla çevrili ve buzlarla kaplı bir okyanus! Antarktika kelime olarak anti-Arktik’den gelir. Yani kuzeyin karşısındaki! Kuzeyde kutup ayıları varken güneyde penguenler yaşamakta. Biz kuzeyle pek ilgilenmeden öncelikle karşısındakine gitmişiz.

 

Artık kuzeyde de bilimsel araştırmalar yapıp insanlığa katkı sağlamanın zamanı gelmedi mi? İTÜ Kutup Araştırma Merkezi ile birlikte Davos’ta düzenlenen Polar 2018 konferansına katıldım. Aynı konferansta Avrupa’da bazı ülkelerde de, Arktik Okyanusu’na bizim gibi “Kuzey Buz Denizi” dendiğini öğrendim ama son dönemlerde artık kullanmıyorlarmış. 14 milyon kilometrekarelik, anakaraları birbirinden ayıran bu devasa denizi biz de “okyanus” olarak adlandırmalıyız. “Kuzey Okyanusu” veya “Arktik Okyanusu” olarak...

 

 

KUZEY KUTBU TÜRK ÖNCÜLERİ BEKLİYOR...

 

Peki, biz kuzey kutup bölgesine olan ilgimizi nasıl göstermeliyiz? Öncelikle Svalbard Antlaşması’na (1920) taraf olmamızın sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Bize kuzey kutup bölgesine giriş kapısının kilidini açacaktır. Antlaşmayı imzalamakla Türk vatandaşları, kuzey kutbuna sadece 1000 kilometre mesafede yer alan 62.700 kilometrekarelik Norveç’e ait bu takımadalarda oturma ve avlanma hakkı elde edecek; dileyen şirketlerimiz denizcilik, endüstriyel, madencilik ve ticari alanlarda faaliyette bulunabilecek; bilim insanlarımız kuracakları istasyonlarla bilimsel araştırma yapma, öğrencilerimiz adadaki üniversitede eğitim alma imkânına erişecek.

 

Ben de sizler adına Türk ismini kutup bölgelerine taşıyan bu öncü, yiğit ve fedakâr insanlarımıza vefa ve şükran duygularımı iletiyorum. İnşallah, bu çabalar kısa süre içinde bir devlet politikasına dönüşerek, kalıcı hale gelir.