Soner Polat: Kore Yarımadası'nda barış!

"Kore yarımadasındaki mücadelenin özü jeopolitiktir"

Kore yarımadasında iyi kalpli, yardımsever ve saygılı insanlar yaşıyor. Ancak bu güzel insanlar İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki küresel jeopolitik kavganın kurbanı oldu. Zaten daha önce de 40 yıl boyunca Japonya’nın sömürgesi olarak inim inim inlemişlerdi. Kapitalist Batı’nın Uzak Asya’da bir toprak parçasında tutunma arzusu ve Komünist Doğu’nun bu girişimi dengeleme çabaları yarımadayı bıçak gibi ortadan ikiye böldü.

 

 

TARİHİ ARKA PLAN

 

Zaten Yalta Konferansı’nda meşhur 38’inci paralel ekseninde bir bölünme kabul görmüştü. Yarımada’da savaş sürerken, taraflar askerlerin bile haberi olmadan gizlice anlaştı. General Mc. Arthur’un şu demeci tarihe geçti: “ABD, tarihinde ilk kez kaybetmek için Kore’de savaşa girdi!” Çinli Komutanın şu demeci de düşündürücüdür: “Belirli güvenceler almasaydım, askeri kariyerimi Kore’de riske etmezdim!” Zaten Kore’ye sözde BM, özde ABD müdahalesi için BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan oylamayı SSCB’nin boykot etmesinin nedeni açıklanamıyor. Veto hakkını kullanmayan SSCB muhtemelen bu gizli uzlaşının içindeydi. General Mc. Arthur, emirleri dinlemeyip Çin sınırına kadar Kuzey Kore’yi işgal etmeye kalkınca görevinden alındı.

 

Yarımadadaki savaş sona erince, dünya şu gerçeklikle karşı karşıya kaldı. Kuzeyde sosyalist Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC-Kuzey Kore), güneyde kapitalist Kore Cumhuriyeti (Güney Kore)! Böylece bir uzlaşma ve denge sağlandı. Ama devletler jeopolitik varlıklardır. Mücadele kaldığı yerden devam edecekti. Öyle de oldu. Haritaya dikkatle bakarsak şunu görürüz. Kuzey Kore, Batı karşıtı bir konumda olduğu sürece, Güney Kore, Asya için jeopolitik açıdan bir ada ile eşdeğerdir. Tecrit edilmiş ve nispeten zararsız bir konumdadır. Ama eğer Kuzey Kore Batı etkisine girdiği takdirde, Kore yarımadası bir hançer gibi Asya jeopolitiğini delik deşik eder. Hem Çin hem de Rusya hassas ve kırılgan bir duruma düşer.

 

 

KORE’DE JEOPOLİTİK REKABET

 

Jeopolitik ile nefes alan ABD, çıkan her fırsattan istifade ederek yarımadadaki varlığını pekiştirmek istedi. Ayrıca yarımadadaki sorunları Güney Kore ve Japonya’yı kendine daha da bağımlı hale getirmek için sonuna kadar istismar etti. Çeşitli gerekçeler yaratarak yarımadadaki askeri kapasitesini artırdı. Kuzey Kore’nin nükleer süreci ve soruna çözüm bulma girişimleri dikkatle incelendiğinde, şu gerçek karşımıza çıkar: “ABD hiçbir zaman çözüm konusunda samimi olmadı; verdiği sözleri tutmadı; sürekli zikzak çizerek krizleri kendi hedefleri için kullandı.” Ayrıca ABD, Çin ve SSCB/Rusya arasındaki görüş ayrılıklarını maharetle kullanarak, yarımadayı kendisi açısından daha dayanıklı hale getirdi.

 

 

İKİ KORE BİRLEŞEBİLİR Mİ?

 

Yarımada’da barış rüzgârları esiyor. Güney ve Kuzey Devlet Başkanları sınırda ortak faaliyetler için buluşuyor... Ama bu samimi çabalar jeopolitik yasaları değiştirebilir mi? Güneyde kişi başına düşen milli gelir 36 bin dolar! Kuzey’de ise bu rakam 800 dolar! Batı ve Doğu Almanya gibi Yarımada’da da bir büyük birleşme olabilir mi? Bu ılık esintiler kalıcı bir barış ve birleşme yolunda kuvvetli bir irade oluşturur mu? Eğer bir birleşme olursa, tıpkı Almanya örneğinde olduğu gibi ekonomik olarak güçlü olan Güney Kore, Kuzey Kore’yi yutar. Bu durum ise Asya jeopolitiğini doğudan ağır bir tehdit altına sokar. SSCB çöktüğü için iki Almanya için birleşme fırsatı doğdu. Çin ve Rusya ayaktayken böyle bir birleşme için asgari koşullar var mı?

 

Kore yarımadasındaki mücadelenin özü jeopolitiktir. Nükleer silah konusu sadece bir bahanedir. Batı, Japonya’yı kendi eksenine sabitleyerek Güney Kore’de tuttuğu köprübaşını Asya derinliklerine genişletmek isterken, Doğu, Kuzey Kore tamponunu koruyarak ABD’yi Asya’nın dışına itmeye çalışmaktadır. Bu sorunda Batı salt jeopolitik adımlar atarken, Doğu zaman zaman rekabetin özüne aykırı kulvarlara sapmaktadır. Kuzey Kore’ye yönelik ekonomik yaptırımlara BM’de destek vermek Çin ve Rusya için bindiği dalı kesmek anlamına gelir. Çin ve Rusya eğer bu bölgedeki jeopolitik çıkarlarını korumak istiyorlarsa, atacakları ilk adım Kuzey Kore’yi ekonomik olarak güçlendirmektir.

 

NOT: Bugün aday gösterme için son gün! Dr. Doğu Perinçek ipi göğüslemek üzere! Akşam saat 20’ye kadar Sayın Perinçek için Seçim Kurullarına gidelim ki Cumhurbaşkanlığı yarışı bir renk, bir heyecan ve bir başka boyut kazansın!