Soner Polat: Her zaman umut vardır

Mevcut durumda Türkiye gemisini selametle limana ulaştıracak cesur, güvenilir ve deneyimli Kaptan’a geleceğimiz için ülkece sahip çıkmalıyız

Çok ağır koşullarla karşı karşıya kalan Türkiye adeta Sırat Köprüsü’nden geçiyor. Güney sınırlarımıza terör devletçikleri yerleştirmek için ABD topu tüfeğiyle karşımıza dikildi. Bu durumu fırsat bilen Yunanistan Ege’de tahrik edici girişimlerde bulunuyor...

 

 

YUNANİSTAN’A ZEYTİN DALI

 

Bu koşullarda iktidar “Adaları Lozan’da verdik!” diyerek Çipras’a zeytin dalı uzatmaktadır. En haklı olduğumuz konuda Yunan zihniyetine diplomatik koz vermek ne anlama geliyor? Mademki adaları Lozan’da verdik, kısa bir süre önce Yunanistan’ın ucuz kahramanı Milli Savunma Bakanı Panos Kommenos’u niçin İzmir Marşı ile evine postaladık! Eminim dudağı uçuklayan Bakan her gece Kardak kâbusu görerek uyanıyordur! Ona tavsiyem, genç Çipras’ı davet etsin! Evindeki küveti suyla doldurarak birlikte oyuncak gemiler yüzdürsünler! Böylece ruhsal açıdan rahatlayarak parlamentoda daha güzel hikâyeler anlatırlar... HİÇ KİMSE VEREMEZ! Kimse hayal görmesin! Yüzde doksan oy alan bir iktidar bile adaları hiç kimseye veremez! Türkiye’nin devlet birikimi ve milli kuvvetleri buna izin vermez! Yeniden iade-i itibar görerek sahne almaya başlayan, nam-ı diğer “Sıfır Sorun” Ahmet Davutoğlu Atina’da gizli görüşmeler yaptı. Bir milim ilerleyebildi mi? Bu arada dev gibi Kıbrıs ve Doğu Akdeniz sorunları önümüzde duruyor. Bu konuda da hesaplanmış, ayakları yere basan bir strateji göremiyoruz. Davutoğlu yeniden ortaya çıktığına göre, bu zat-ı muhteremin derin stratejik öngörüleri ile sıfır kayıpla bunların da üstesinden geliriz! Ne yani koskoca Davutoğlu’ndan daha mı iyi bileceğiz?

 

 

İÇ CEPHEDE TEHLİKELİ KUTUPLAŞMA

 

İçeride ise bütün ikazlara rağmen iktidar ve ana muhalefet toplumu kutuplaştırmak için elinden geleni ardına koymuyor. İktidar, OHAL de dâhil her uygulamayı nalıncı keseri gibi kendine yontmak için elinden geleni yapıyor. Her attığı adımda, “Oyum artsın da ne olursa olsun!” şeklinde düşünüyor. Savaş ortamında bile ideolojik açmazları nedeniyle toplumu bölen eylem ve söylemlerinden vazgeçemiyor! Kendine inancı ve güvenini yitiren muhalefet Batı merkezlerine yaslanarak sonuç almak istiyor. Bunun bir çıkmaz sokak olduğunu anlayamıyor. Böylece hem milli politikalardan uzaklaşarak iktidar şansını kaybediyor hem de iç cephede çatlaklar oluşturuyor. Böylesine ağır koşullarda yapısal olarak üretim ekonomisine geçmek ve buna koşut olarak bir milli direnme ekonomisi örgütlemek kimsenin aklına gelmiyor...


 

UNUTMA Kİ UMUDA KURŞUN İŞLEMEZ GÜLÜM

 

İşte bu ahval ve şerait içinde Türkiye için bir umut ışığı doğdu. Bilge bir insan, 40 yıllık siyasi deneyimini de arkasına alarak Cumhurbaşkanlığı yarışına katılma kararı aldı. Türkiye’de siyasete yön veren çevrelerin perdeleme girişimlerine zerre kadar aldırmadan cesaretle bir adım öne çıktı. Laf kalabalığıyla değil bir plan ve programla milletimizin karşısına geçti. Dünyanın her köşesinden görüşlerine başvurulan bir siyaset ustası, 60 değerli kitabın yazarı bir entelektüel, milleti ve insanlık için her şeyi göze alan gerçek bir aydın ve asla pes etmeyen bir dava adamı olarak elini taşın altına soktu.

 

Türkiye’nin etrafını saran sis bulutunu dağıtmak gerekiyor. Düşmanın amansızca saldırısını püskürtmek gerekiyor. Türkiye’nin stratejik sorunlarını bir plan ve hesap dâhilinde öncelikleri de belirleyerek çözmek gerekiyor. İç cepheyi tahkim etmek ve güçlendirmek gerekiyor. Türk insanını en kısa zamanda fazlasıyla hak ettiği refah ve mutluluğa kavuşturmak gerekiyor. Gerçekçi olmalıyız! Bunları Batı denetimindeki Cumhurbaşkanı adaylarıyla gerçekleştiremeyiz! Çünkü bu sorunların kaynağı Batı emperyalizmidir. Hiçbir sorun onu yaratanlarla çözülemez.

 

Diğer taraftan mevcut iktidarın tarih, strateji ve jeopolitik konularındaki yetersizlikleri her olayda açığa çıkıyor. Birikim, deneyim ve teorik bir derinlik olmadığından bu iktidar kolayca aldatılıyor. AKP tarihi adeta bir aldatılma tarihidir. Ayrıca ideolojik ve mezhepsel saplantılar nedeniyle kendi kendini sınırlamakta, zora sokmaktadır. Diğer taraftan Cumhuriyetin kurucu değerleri üzerindeki önyargısı toplumu bıçak gibi ortadan ikiye bölmektedir.

 

Güneş Doğudan doğar. Mevcut durumda Türkiye gemisini selametle limana ulaştıracak cesur, güvenilir ve deneyimli Kaptan’a geleceğimiz için ülkece sahip çıkmalıyız.