Soner Polat: Futbol, siyaset ve Beşiktaş

"Bu karardan sonra yan gelip yatanlar ve hatta art niyetli olanlar, “kumpas” diyerek her türlü cezai yaptırımdan kurtulabilir"

Siyaset kurumu her girdiği yeri çürütüyor. Futbol da bundan ağır şekilde nasibini aldı. Dünya zirvelerini zorlayan Türk futbolu AKP ile birlikte hızlı bir inişe geçti. Hem milli takım hem de kulüpler düzeyinde yerlerde sürünüyoruz. Hazırlık maçlarını bile artık Karadağ, Arnavutluk gibi zayıf rakiplerle oynuyoruz. Beşiktaş’ın son dönemlerdeki çıkışını bir kenara bırakırsak, kulüpler belki de en kötü dönemlerini yaşıyor.

 

 

FUTBOL NİÇİN ÇÖKÜNTÜ İÇİNDE?

 

Ekonomik olarak kulüplerin durumu hiç de iç açıcı değil! Borç yükü altında düzen kurmak, bu yükün altına girmek artık cesaret istiyor. Hükümet, Federasyon ve Kulüpler seviyesinde fahiş hatalar yapıldığından, yapılan yatırım oranında başarılar elde edilemiyor. Büyük paralarla kurulan Galatasaray takımı, ilk defa Avrupa kupalarına katılan zayıf İsveç temsilcisine ilk turda eleniyor. Dev bir bütçe ile oluşturulan Fenerbahçe takımı Makedonya’nın adı sanı bilinmeyen Vardar ekibine teslim oluyor.

 

Kör topal giden Türk futbolu FETÖ mahkemelerine çarparak komaya girdi ve yoğun bakıma alındı. Hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük bir itibar kaybına uğradı. AKP bu süreçleri yönetemediği gibi, aldığı yanlış kararlarla olası çözüm yollarını da tıkadı. Türk futbolunu değil, kendisini merkeze koydu. Futbola kendi çıkarları doğrultusunda yön vermek için her yola başvurdu. Statlarda AKP’ye yönelik protestolar en büyük kâbusu oldu. Passolig gibi bir garabet çıkararak futbolun ruhu olan seyirciyi statlardan kaçırdı. Başakşehir adıyla neye ve kime hizmet ettiği belli olmayan bir futbol takımı kuruldu. Seyircisi olmayan bu takıma destek için devlet büyükleri taraftarları statlara davet etti.

 

 

TFF SORUNUN BİR PARÇASIDIR!

 

Türk futbolunun önündeki en büyük engellerden birisi de bizatihi Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)’nun kendisidir. TFF, maalesef alınan siyasi kararları onaylayan, siyasi makamlara yaranmaya çalışan sorumsuz ve yetkisiz bir organa dönüştürüldü. Kulüpler bu makamlara, siyasilerle alış verişi olmayan, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” insanlar seçmedikçe, bu kötü gidiş artarak devam edecektir. TFF’nin, yarım kalan Fenerbahçe-Beşiktaş maçı ile aldığı karar, siyasilerin taleplerini karşılama dışında hiçbir gerekçe ile açıklanamaz!

 

Kamuoyunda AKP’nin koltuk değneği olarak gösterilen Devlet Bahçeli’nin sosyal medya paylaşımı her şeyi açık seçik ortaya koymaktadır: “İnanıyorum ki, TFF; Fenerbahçe-Beşiktaş futbol müsabakasını kaldığı yerden devam ettirip sahalara fitne yaymaya, bu yolla toplumsal huzur ve dayanışma ruhunu bozmaya azmetmiş mihrakların hesabını bozacak, alçak planlarını başlarına geçirecektir.” TFF, Bahçeli’nin inancını boşa çıkarmayarak, siyasetin istek ve talepleri doğrultusunda bir karar almıştır. Şunu duyar gibi oluyorum: Ama Bahçeli Beşiktaşlı! Doğru ama milliyetçi Bahçeli, milliyetçiliği ayaklar altına alanlara kol kanat germiyor mu?

 

 

SOYUT KAVRAMLARLA KARAR VERİLMEZ!

 

TFF’nin kararı sosyoloji derslerine konu olabilecek nitelikte bir eyyam örneğidir. Her tarafa bir parmak bal çalınarak, orta yol bulunmaya çalışılmıştır. Kararda, somut olaylar göz ardı edilmiş, soyut bir kavram olan ve henüz teyit edilmeyen kumpas iddiaları merkeze konulmuştur. Gerçek maddi delillerin yok sayıldığı, soyut iddiaların belirleyici olduğu bir hukuk ve adalet anlayışı olamaz! Hiçbir idari ya da yargısal organ varsayımlarla karar alamaz! Eğer bir kumpas varsa, bunun mağduru Beşiktaş kulübü olamaz! Sahada güvenliğin sağlanmasından Fenerbahçe kulübü, gerektiğinde istihbarat örgütleri marifetiyle toplumsal barışı bozacak tuzakların ortaya çıkarılmasından devlet namına hükümet sorumludur. Fenerbahçe de Hükümet de “kumpas” diyerek sorumluluktan kaçamaz! Bu ihmal ve beceriksizliğin faturasını Beşiktaş’a kesemez!

 

Bu karardan sonra yan gelip yatanlar ve hatta art niyetli olanlar, “kumpas” diyerek her türlü cezai yaptırımdan kurtulabilir. Beşiktaş’ın tarihine yakışır ilkeli tavrı, “kumpas dansı” ile siyaset yapanları ve tükenen siyasete sığınan spor yöneticilerini kabak gibi açığa çıkarmıştır. Beşiktaş’ın bu onurlu duruşu 10 şampiyonluktan daha değerlidir.