Soner Polat: CHP’yi kurtarmak

"Yeni CHP ABD'de teslim bayrağı çekti!"

Prof. Dr. Ümit Kocasakal’ın CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koyması CHP gündemine bomba gibi düştü. Sayın Kocasakal’ın adaylık başvurusunu sadece Türkiye’nin tek bağımsız kanalı olan Ulusal Kanal yayımladı. Şu sonucu çıkardım: “Ana muhalefet partisinin bir genel başkan adayına medya ambargo koyuyorsa, CHP bütünüyle içimizdeki oligarşinin denetimi altına girmiş demektir. Bunun AB-D kuşatması anlamına geldiğini bilmem söylemeye gerek var mı?”

 

 

TEPKİLER DİNMİYOR

 

Aralarında Muazzez İlmiye Çığ, Orhan Çekiç, Lale Gürman gibi yüzlerce aydını barındıran “Ulusalcı Gönüllüler” bir bildiri yayımlayarak Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ı hedef aldı. Kısaltarak naklediyorum:

 

“Sayın Tezcan, CHP Genel Başkanlığı için adaylığını açıklayan Prof. Dr. Ümit Kocasakal’a hiç hoş olmayan bir tepki göstermiş, “Hiç kimse CHP’nin pozisyonunu kendi keyfine göre tartışmaya açma yetkisine sahip değildir” demişsiniz. Sayın Tezcan siz/sizler kendi keyiflerinize uygun olarak CHP’nin 90 yıllık pozisyonunu değiştirip? partiyi Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları ile doldururken hiç aklınıza gelmeyen bir olguyu şimdi Sayın Kocasakal sizler tarafından CHP’nin getirilmiş olduğu perişan durumu seçmenlerden aldığı güçle kotarmak için yola çıkınca mı anımsadınız? Çok geç kaldınız, Sayın Tezcan! Sosyal medyada CHP’nin bugünkü yöneticilerine (yönelik) çok yoğun tepkiyi görmüyor, algılamıyor musunuz? Sayın Kocasakal bu tepkileri doğru yorumladığı için başkanlığa doğru yola çıktı. Arkasındayız.

 

CHP’nin Atatürk’ün kurmuş olduğu,? misyonu belli bir parti olduğunun bilincinde olarak size/sizlere rağmen CHP’yi kuruluş ayarlarına tekrar oturtabilecek olan Sayın Kocasakal’ın önünü sakın ?kesmeye kalkışmayın! CHP’nin misyonu belliydi ama sizler onun kuruluş değerlerini korumadınız. Ulusal bütünlüğümüzü hiç korumadınız. Kurtuluş Savaşı’nı, Kuvayı Milli ruhunu ise hiç ağzına bile almayınız;? bu değerleri her zaman hafife aldınız, artık yok saydınız. Bu devran hep böyle devam edecek sandınız.?”

 

 

YENİ CHP ABD’DE TESLİM BAYRAĞI ÇEKTİ!

 

Haziran 2015 seçimleri öncesinde bu partinin ağır toplarının Amerika ziyareti bugünlerin habercisiydi. CHP ve HDP’li ünlü (!) kişiler ABD’li dostları ile birlikte basına gururla bir fotoğraf karesini servis ettiler. Masanın başında Sezgin Tanrıkulu, Selahattin Demirtaş da dâhil yedi kişi arz-ı endam ediyordu! Masanın arkasında iri puntolu yazıların bulunduğu mavi bir pankart vardı. Pankarttaki, “The New Kurdish Reality in the Middle East (Ortadoğu’da Yeni Kürt Realitesi)” ibaresi ziyaretin hedefini de gösteriyordu.

 

Pankartın sağ tarafında Amerikan bayrağı, sol tarafında ise HDP’nin logosu yer alıyordu. CHP ortada yetim gibi kalmıştı! Onları temsil eden hiçbir sembol yoktu! Herhalde altı oktan utanıyorlardı. “CHP’nin benim partim olarak kalacağını nereden bileceğim?” diyen Ulu Önderimiz, herhalde bu kadarını da tahmin etmemişti!

 

 

ABD ZİYARETİNİN SOMUT SONUCU

 

Bu ziyaret sonrasında yeni CHP, Başkanı, yönetimi, milletvekilleri, il başkanları ve delegeleriyle büyük ölçüde farklılaştı. Bu ekibin kurucu ideoloji ile hemen hemen hiçbir bağı kalmadı! Yeni CHP son kurultayında üç önemli karar aldı: “Eşit vatandaşlık, özerklik ve tarikatlara özgürlük anlamına gelebilecek muğlak söylemler!” Ve de bu kararlar, acı ama gerçek, hem de oybirliği ile alındı! Tek bir delege, tek bir milletvekili karşı çıkmadı! Bu partide, bir kişi bile olsa, yiğit bir Atatürkçü yok muydu? Böylece yeni CHP’nin bütün günahlarını Dersimli Kemal ve yakın çevresine yükleme dönemi fiilen sona ermiş oldu! Yeni CHP, topyekûn karşıdevrim cephesinde yerini aldı!

 

Sayın Kocasakal’ın başarılı olması Türkiye’nin önünü açar. Yolu ve bahtı açık olsun! Ama gerçekçi olmalıyız. Kendisi bile TV yayınında, “Yeteri kadar imza toplayacağı konusunda pek de emin olmadığını” söyledi. İstanbul İl Kongresi’nde oy kullanan delege kompozisyonu dikkate alındığında, gerçek bir Atatürkçü bu partide değil genel başkan, milletvekili bile olamaz! Bu nedenle, “CHP kurtarılmadan Türkiye kurtarılamaz!” diyenler, toplumu oyalar ve dolaylı olarak Türkiye’yi yıkan dinamikleri hızlandırmış olurlar...