Soner Polat: Balyoz’un MR’ı ya da çuvaldız!

"E. Kur. Alb. İkrami Özturan'ın “Çuvaldız” Galeati Yayıncılığın okurlarla buluşturduğu bu kitaptan bazı kesitleri sizlerle de paylaşmak istiyorum"

Balyoz’daki dava ve silah arkadaşım E. Kur. Alb. İkrami Özturan düşünen, sorgulayan, araştıran ve gerçeğin izini ısrarla süren gerçek bir entelektüeldir. Balyoz’un öncesi, dava süreci ve sonrasını titiz ve dikkatli bir çalışma sonucu müthiş bir esere dönüştürmüş: “Çuvaldız” Galeati Yayıncılığın okurlarla buluşturduğu bu kitaptan bazı kesitleri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Ara başlıklar bana aittir.

 

 

ABD OLTASINA YEM OLURSAN

 

NATO Konseyi’nde 1952 yılında söz alan Fatin Rüştü Zorlu şunu söylüyor: “... Karşınızda büyük bir istekle ve kayıtsız şartsız iş birliği zihniyetiyle hareket etmeyi ilke edinen bir Türkiye bulacaksınız. (sayfa 33)” Başbakan Prof. Dr. Nihat Erim de ilginç demeçler verir: “... Amerikan’ın harcamakta olduğu gayretlerin memleketimizde en derin bir anlayışla karşılanmış olmasından daha tabii ne olabilir? (sayfa 33)” Başbakan Adnan Menderes sanık kürsüsünden söyledikleri tam anlamıyla ezberleri bozuyor: “CIA’dan doğrudan doğruya para almayı servisin (MİT) başındaki (Behçet) Türkmen sağlamış! (sayfa 34)” ABD’ye öylesine büyük tavizler verilmiş ki doğacak vahim sonuçlar akla bile gelmemiş: “İki ABD askeri 13 Ağustos 1959’da askeri mahkemede tanıkların önünde Atatürk’e küfreder! (sayfa 35)”

 

Peki, Atatürk bu kişilere böyle bir miras mı bırakmıştı (S.P.): “Annemin mezarı önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum. Ulusal egemenlik uğrunda can vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun! Sayfa (36)”

 

 

KOMUTANLAR KARNESİ

 

Org. İlker Başbuğ: “01 Mart tezkeresi TBMM’de yeterli oyu alsaydı, TSK ve personeli bugün karşı karşıya kaldığı sorunlarla büyük ölçüde yüz yüze kalmayabilirdi.” Alb. Özturan ise “böyle bir gelişme olsaydı, ülkemizin 65 bin askerle işgal edileceğini” vurguluyor. (sayfa 51)


Org. Hilmi Özkök: “Korg. Köksal Karabay Irak’ta gelişen acil durumu (çuval olayı) anlatır. Özkök’ün suratı simsiyah olur ve ‘mukavemet etmesinler!’ diye emir verir. (sayfa 57)

 

Org. Aytaç Yalman: “ABD’li Albay Martin Rollinson, 19 Mayıs 2014 gecesi yanındaki peşmerge ve PKK’lılarla birlikte Türk timlerini yakalamaya teşebbüs eder. Haber alan Alb. Ergen, yaptığı manevra ile Albay ve 5 korumasını esir alır; soyundurur; 5 saat sorgular. Niyeti Albayı çuvala koyup katır sırtında Alay’a getirmektir. Aytaç Yalman telefonla Albayın serbest bırakılmasını emreder. (sayfa57-58)

 

Org. Necdet Özel: “Savunmaları kısa tutunuz. Mahkeme ile tartışmayınız! Bana, ‘kalmamı devam etmemi’ söylediler. (sayfa 126-127)” Albay Göğçe, I. Ordu K. Org. Ataman’a şunu der: “Ben Org. Özel tarafından kandırıldığımızı düşünüyorum. Sanki Mahkeme ile işbirliği yapmış oldu! (sayfa 135)”

 

Org. Işık Koşaner: (Karanlık dönemin parlayan yıldızıydı S.P.) Ben ona (Org. Özel) bu konuda hiçbir şey söylemedim. Diğer arkadaşlar da kendiliklerinden karar aldılar ama o almadı. Kendi düşüncesidir; dediğim gibi böyle bir karar almadık! (sayfa 128)”

 

Org. Yaşar Büyükanıt: “Bazı şeyler benimle gider! (sayfa 116)”

 

Org. Hulusi Akar: “Türkiye’de bir değişim vardır. TSK de ordu-millet anlayışı bazında değişmektedir. 1980-1990 yılları arasında, tıpkı 1950-1960 yılları arasındaki gibi bir değişim yaşanmaktadır. Kuşaklar arasındaki farkı da gözetmeliyiz. Bugün bunun yansımalarını görüyoruz. (sayfa 271-272)

 

 

KARNE YORUMU

 

Mark Twain: Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sanan insanlar, aslında bize gidecekleri yere kadar eşlik ederler. (sayfa 83)”

 

Atatürk: “Eğer bir gün size Türk milleti yenildi denilirse, inanmayınız. Yenilen komutanlardır. (sayfa 362) Yorgun, zararlı, bir heykel benzeri durmaktan başka orduya yararı dokunmayan komutanların da orduda yeri yoktur. (sayfa 370)

 

 

SEÇMELER

 

Gazeteci Hasan Cemal: “AKP mücadeleyi kendisine rakip gördüğü TSK’yi etkisiz hale ettirmek için sürdürüyor. Bu tartışmasız meşru bir amaç ve mücadeledir.”

 

Refah Partisi İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Devlet, kontrgerillasıyla, özel timiyle, harcadığı trilyonlarca lirasıyla, bu sorunun üstesinden gelemeyeceğini artık anlamış bulunmaktadır. Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir. (sayfa 227)”

 

 

ÇERÇEVELİK BİR YORUM

 

Çatışma döneminin üç aktörü (Hükümet, TSK, Cemaat) çok yönlü ilişkiler yumağı içinde ülkeyi kaosa sürükledi. Üçlünün her biri diğer ikisiyle ayrı ayrı etkileşim içinde oldu. TSK’nin bir kısmı cemaatle hareket ederken, hükümet aleyhine hazırlık içerisine girdi. TSK’nin bir kısmı cemaatin kumpas davalarıyla tasfiye edilirken, hükümet alkış tuttu. TSK komuta kademesi cemaat yokmuş gibi davrandı ancak siyasi iktidarla saf tuttu. Sonuçta hedefe konulan TSK ve cemaat bu süreçte yaşananlarla birlikte farklı bir konuma taşınırken, ülke de bambaşka bir rejimle buluştu. (sayfa 367)

 

Son sözü Edirne savunmasından sorumlu Mehmet Şükrü Paşa’ya bırakalım: “Düşman hatları geçtikten sonra ölürsem kendimi şehit kabul etmiyorum. Beni mezara koymayın! Etimi itler ve kuşlar çeke çeke yesinler... (sayfa 371)”