Soner Polat: AKP direkten döndü!

"Türk milletinin gücü ve Türkiye’nin dinamikleri, AKP kadrolarını ve yöneticileri baskı altına alarak geri adım attırmıştır"

AKP’nin, ülkenin ekonomik sırlarını yabancı bir şirketle paylaşma kararı tam bir ötenaziydi! Çünkü kendine oy veren yoksul kitlelerin kazandığı antiemperyalist bilince meydan okuma anlamı taşıyordu. Son dönemlerde Türkiye’de yaşanan gelişmeler ulusal meselelere duyarlı geniş bir kitle yarattı. Hiçbir güç CIA denetimindeki bir şirketi Türk milletine kabul ettiremezdi! Böyle çarpık bir yola girmek kendi seçmenlerinin duygu dünyasında bile ciddi kuşku ve kırılmalara neden olurdu. Türk milleti ve vatansever AKP seçmeni ağırlığını öylesine güçlü bir şekilde hissettirdi ki burnundan kıl aldırmayanlara çark manevrasından başka hiçbir seçenek bırakmadı.

 

 

MİLLİ GÜVENLİK SORUNU

 

AKP bu tercihiyle yerlilik ve millilik iddialarına gölge düşürmüştür. Şirketin şu an Türkiye için en büyük ve en öncelikli tehdit olan ABD’ye ait olması nedeniyle, Türk milleti, yapılan işlemi bir milli güvenlik sorunu olarak görmüştür. Çünkü parayı kontrol eden, hukuk ve milli savunma dâhil her şeyi denetler. İmparatorluk geleneği olan büyük bir devletin, kerameti kendinden menkul bir şirkete sığınması, her türlü mesajı bünyesinde barındırmaktadır. AKP, bu kararıyla kendine güvenmediğini, ülkeyi yönetebilecek kadrolardan yoksun olduğunu, iç ve dış kamuoyuna davul zurna ile ilan etmiştir. Ayrıca bu karar, ülkemizi bütün dünyanın gözünde kırılgan bir duruma düşürmüştür.

 

 

ATATÜRK’Ü BİRAZCIK ANLASALARDI!

 

Tarihi, jeopolitik, ideolojik, kültürel ve entelektüel birikim ve derinliği olmayan AKP kadroları olayın özünü kaçırmıştır. Panik içinde yangından kaçarken doluya tutulmuştur. Eğer yanlış karardan dönülmeseydi, McKinsey, Türkiye’nin kuyusunu kazmak için her yola başvuracaktı! ABD devleti ne talep ederse, McKinsey o yönde adım atacaktı! Hâlbuki Atatürk’ü anlamış olsalardı, böyle ürkütücü bir gayya kuyusuna düşmezlerdi! Atatürk 6 Mart 1922’ TBMM’de yapmış olduğu konuşmada bakın ne diyor: “Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleri ile ecnebilerin planları ile yükselebilsin?”

 


KENDİNE GÜVENMEYEN BAŞKASINA DA GÜVENMEZ!

 

Bir taraftan ABD’yi PKK’ya destek vermekle suçlarken, diğer taraftan ABD şirketi ile kader birliği içine girmek tarihin tanık olduğu en büyük çelişkilerden birisi olurdu! Hegel diyalektiği bile böyle bir çelişkiye çare olamazdı! Devletler jeopolitik varlıklardır. Yaşamak için kendi coğrafyasına, kendi kaynaklarına ve kendi milletine dayanır. Kendine güvenmeyenler başkasına da güvenmez. Kendi sınırları içinde çözüm üretemeyenler yabancıların oyuncağı olur. Çelişkiler yumağı içinde ne siyaset ne de strateji kurgulayabilir. Panik içinde sağa sola savrulur. McKinsey, sadece bir ekonomik tercih değildi. Aynı zamanda siyasi bir tercihti. İktidar farkında olmasa da bu tercihin Türkiye’nin bütün ulusal çıkar alanlarına yansımaları olacaktı!

 

 

MECLİS BÖYLE GİRİŞİME İZİN VERMEZDİ!

 

Eğer parlamenter sistem devam etmiş olsaydı, böyle bir karar bu kadar kolay alınamazdı! Çünkü ülke sırlarını CIA ile bağlantısı olan bir şirkete teslim etmek, iktidar kanadında da, ne kadar baskı yapılırsa yapılsın ciddi tepkilere neden olurdu. Ama işte tek adam rejimlerindeki en büyük tehlike budur! Sınırlı bir kadro Meclis denetimi dışında olduğundan her an her yöne sapabilir. Kaldı ki karar vericiler ve onları yönlendirenlerin, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere hayatlarının sonuna kadar hiçbir siyasi sorumluluğu yoktur.

 

 

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

 

Türk milletinin gücü ve Türkiye’nin dinamikleri, AKP kadrolarını ve yöneticileri baskı altına alarak geri adım attırmıştır. Türkiye, McKinsey adlı şirketi dayatanlara unutamayacakları bir ders vermiştir. Bu şirketi gözümüzün içine sokanlar büyük bir itibar kaybına uğramıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İnönü üzerinden CHP’yi ABD ile bağlantılı olmakla suçlaması, Türkiye’deki antiemperyalist dalganın şiddetini göstermektedir. İşte AKP’ye çark manevrası yaptıran bu şiddetli dalgadır. Aslında bu geri dönüşten, AKP kazançlı çıkmıştır. Eğer, bu felaket rotasında seyre devam edilseydi, kısa dönemde AKP iyice yıpranır, orta dönemde siyasi ağırlığını kaybederdi. Olay öylesine ciddi bir boyut kazanmıştı ki önüne kim çıkarsa silip süpürürdü! Türkiye ve Türk milletinin verdiği mesaj açık ve sarihtir: “Emperyalist Batı ile özel, gizli ve hassas ilişkiler kuran herkese kuşkuyla bakarım, asla tasvip etmem ve faturayı keserim!”