Soner Polat: ABD’nin müdahale yöntemleri - 1

Başkan George W. Bush askeri birliklere iddialı ve cüretkâr bir görev verdi: Demokrasiye dayalı olarak ulus inşa etmek (Nation building based on democracy!)! Amerikalılar ciddi ciddi buna inandırıldı. Irak, Afganistan ve hatta Libya ulusları yaratılacaktı! Etnik ve dini gruplar bir potada eritilecek ve ulus bir bütün olarak “terörü politika vasıtası olarak kullananlara” karşı çıkacaktı!

 

 

EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMADI

 

Ancak kısa süre içinde görüldü ki demokrasi bizzat bölünmenin aracı oldu. Dini ve etnik gruplar bütünüyle kimlikleri üzerinden sandığa oy attı. Etnik, mezhepsel ve dini nefretin daha de derinleştiği bir ortam oluştu. Yönetim kadrolarını ele geçirenler, yetkilerini kendi grubunun çıkarlarını genişletmek için kullandı. Her geçen gün ABD askeri, sadece isyan eden gruplar tarafından değil, yasal hükümetler tarafından bile işgalci bir güç olarak görüldü. ABD’nin, demokrasi görünümü altında adeta zorla başa geçirdiği eski Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai bile, “Afganistan’daki yıkımın baş sorumlusu işgalci ABD devletidir!” dedi. ABD, bütün çabasına rağmen 2011 yılından sonra büyük çaplı askeri birliklerinin Irak’ta konuşlanmasını eski Irak Başbakan’ı Nuri El Maliki’ye kabul ettiremedi! Neredeyse 10 seneyi aşan “Ulus İnşa Süreci” Afganistan ve Irak’ta tam anlamıyla çöktü.

 

 

ABD’NİN YENİ YOL ARAYIŞLARI

 

İleri teknoloji kullanan ABD savaş makinesi belki rakip orduları kısa sürede yeniyor ama savaş uzadıkça önüne büyük bir fatura çıkıyor. ABD kamuoyu hâlihazırda uzayan savaşlara soğuk bakıyor. ABD derin devleti ülkenin jeopolitik çıkarlarını gözetmek için küresel düzeyde nasıl hareket edebileceğinin hesaplarını yapıyor. İlk bakışta üç sorun sahası göze çarpıyor: Birincisi, Ortadoğu’da sözde Kürdistan, IŞİD ve Suriye ekseninde yaşanan gelişmeler. İkincisi, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ve Ukrayna üzerinden bu ülke ile yürütülen soğuk savaş. Üçüncüsü ve en önemli olanı, ABD’nin “birinci derece öncelikli bölge ya da pivot bölge” olarak ilan ettiği Asya-Pasifik bölgesinde Çin’in giderek ağırlığını daha fazla hissettirmesi! Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) küresel liderliği devralmaya hazırlanıyor.

 

Ortaya çıkan bir gerçek var. ABD kamuoyu, ülke içinde giderek artan ekonomik sıkıntıların da etkisiyle bir bütün olarak ABD askerinin kriz bölgelerinde kullanılmasına sıcak bakmıyor. Bu nedenle Başkanlar, ABD silahlı gücü yerine, koalisyon güçleri oluşturup başka ülkelere ait askerleri çatışma alanlarına sürmek istiyor! Devlet dışı aktörler ve hatta PYD/PKK/IŞİD/El Nusra gibi terör örgütleri de ABD planlarında önemli bir rol alıyor. İşte savaş simsarları bu algıyı değiştirmek için düğmeye bastı. ABD’nin doğrudan müdahalesine yeşil ışık yakmak için ABD halkını etkilemeye çalışıyorlar. Çalışma Grupları hedefe konulan her bir ülke için diplomatik, ekonomik ve askeri baskı yöntemlerini ayrı ayrı planlamaya başladı bile!

 

 

DÜNYA ISINIYOR

 

ABD Başkanlarının önündeki en büyük engel, bu ülkede her şeye hükmeden ve Finans Kapital ile bütünleşen Savunma Sanayi Lobisi! Bu grup yıllar içinde öylesine güçlendi ki önüne çıkan her şeyi ezip geçiyor. Başkanlar kendilerini ve ailelerini bile koruyamıyor! ABD Derin Devleti (Establishment), Başkan’ı da devre dışına çıkaracak yöntemler geliştirerek Rusya, İran ve Kuzey Kore için ekonomik yaptırım kararı aldı. Rusya bu girişimi, “Topyekûn Ticari Savaş” olarak değerlendirdi. Başkan Trump kendi devletine isyan etti: “Bu karar ABD’nin Amerikan halkı için iyi anlaşmalar yapmasını zorlaştırıyor!” ABD’nin kullandığı yöntemler ne olursa olsun, ortaya çıkan somut bir gerçek var. ABD, AB’yi kimi zaman yanında tutarak, kimi zaman karşısına alarak dünyayı ısıtıyor. Önümüzdeki dönemlerde ticaret savaşları, enerji savaşları ve korkarım ki askeri girişimler (caydırma amaçlı ya da fiili kuvvet kullanımı) sorunların çözümünde ağırlıklı rol oynayacak. Liyakat sahibi ehil eller tarafından yönetilmeyen her ülke, bir anda kendini sorunlar yumağının ortasında bulabilir. Hataların telafisinin olmayacağı bir döneme giriyoruz! Devam edeceğiz...