Serhan Bolluk: Ulusal Kanal’ın atılımı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Ekim’de İbn Haldun Üniversitesi külliyesinin açılış töreninde yaptığı konuşmada şöyle dedi:

 

“Sonuçta, ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Her dönemde elbette bu fikri sancıyı yaşayan, tartışmayı ve arayışı sürdürmeye çalışan dava insanları çıkmıştır. Ama bunların sesi ve üretimi devlet gücünü de arkasına alan kayıtsız şartsız Batıcılığı savunan zihniyetin faşist dayatmaları karşısında yetersiz kalmıştır.

 

“Siyasi bağımsızlığın da, ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ülkemizin bu süreçte yaşadığı tartışmaların merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır.”

 

 

YOL CUMHURİYET DEVRİMİ’YDİ


“Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yol” denilerek kastedilen, Cumhuriyet Devrimi’dir. “Çıkılmış” tek yol odur. Buradan anlıyoruz ki, “en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşme” eylemi sonrasına aittir. Biz bunu 1945 yılıyla tarihliyoruz.

 

Şimdi sorun yeniden o “fikri bağımsızlığa” nasıl kavuşacağımız sorunudur.

 

Sorunsalı böyle kurduğumuzda medya çok önem kazanıyor. Gazeteci Cem Küçük de, Ulusal Kanal’da birlikte katıldığımız programda Cumhurbaşkanı’nın yukardaki sözlerle, asıl Ak Parti yanlısı medyayı uyardığını saptadı.

 

 

O MEDYADAKİ AMERİKANCI ETKİLER


Bu da isabetli, çünkü Amerikancı etkiler bu medyada da fazlasıyla var. En son örneğe bakmak yeterlidir. Azerbaycan’ın kurtuluş savaşında Türkiye ve Azerbaycan’ı bölgedeki müttefiklerine karşı kışkırtan yayınlar, Ak Parti yanlısı medyada bolca yer buldu. Moskova ve Tahran defalarca Karabağ ve reyonların Azerbaycan’a ait olduğunu açıklamalarına rağmen “Ermenistan destekçisi” olmaktan kurtulamadılar.

 

“Fikri bağımsızlık” dendiğinde sorun sadece siyasal değil elbette. İstanbul Sözleşmesi, “çocukların cinsiyeti” gibi Batı’dan gelen ve kültürel bağımsızlığımızı ilgilendiren saldırılarda da ciddi bir kafa karışıklığı gözlüyoruz. Keza meslek odalarının örgütlenmesi gibi toplumun örgütlenmesini ilgilendiren konularda da…

 

 

ÜRETİM VE İSTİHDAM ODAKLI EKONOMİYE İLK DARBE


Daha önemlisi ise, ekonomi. Türkiye, yeniden bir “çıkılan yol”un başında. Maliye Bakanı Berat Albayrak, eski düzenin sürdürülemeyeceğini ilan etti. Ardından gelen “Yeni Ekonomik Program” da yeni düzenin işaretlerini verdi. Çıkarını eski düzende görenler, “Üretim ve istahdam odaklı” programa ilk yanıtı, kıdem tazminatını budayan yasal düzenlemeyi öne sürerek verdiler.

 

Krizin yükünü emekçiye yıkan bu 12 Eylülcü yasayla hangi yola çıkabilirsiniz?

 

Korona salgınıyla birleşen krizden böyle mi çıkacaksınız?

 

Bu yolun neresi yeni?

 

Bir yandan “Üretim ve istihdamı” merkeze koyacaksınız, diğer yanda ikisine de balta sallayacaksınız.