Serhan Bolluk: Tarih bilinci

"Ergenekon duvarını yıktığımız gün ve sonrasını, şu son dört yılı anlamak, geleceği yaratabilmek için ehemdir"

Son iki gelişme...

Trump, “Ortadoğu’dan kısa zamanda çekileceğiz” dedi.

 

Kabinenin çakılı bakanı Mehmet Şimşek’e yol göründü.

 

İsmet Özçelik’in 2 Mart tarihli Aydınlık’taki yazısı, Şimşek konusunda zihin açıcı.

 

Trump’ın açıklamasını da Genel Başkanımız Doğu Perinçek, “O dese de demese de ABD, Batı Asya’dan gidecek” sözleriyle değerlendirdi.

 

Şimşek için bir katkıda bulunayım. 2007’de Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün 29 Ekim davetine Aydınlık adına katılmıştım. Mehmet Şimşek Bakan sıfatıyla oradaydı. İki soru yöneltmiştim.

 

 

KRALİÇE’YE YEMİN ETMİŞ BAKAN

 

“İngiliz vatandaşı mısınız?”

 

“Kraliçe’ye bağlılık yemini ettiniz mi?”

 

Hiçbir yanıt alamamıştım ama yüz ifadesi hâlâ gözümün önünde.

 

Trump’ın açıklaması da, Şimşek’le ilgili gelişme de ülkemiz için önemli olaylar. Daha pek çoğu var, bunlar son ikisi.

 

Türkiye buraya nasıl geldi? Yakın tarihten bazı notlar, anlamakta yararlı olacaktır.

 

 

50 YILIN EN ÖNEMLİ HABERİ

 

Yıl 1987, 2000’e Doğru dergisini çıkarıyoruz. Vatan Partisi’nin basın alanındaki mücadelesinin kanımca en önemli çıkışını yapmıştık. Kapak haberimiz “Pentagon’un Kürt senaryosu” başlığını taşıyordu. Kaynağımız, Filistin’in Ankara Büyükelçisi, FKÖ’nün fiili Dışişleri Bakanı, Yaser Arafat’ın halefi Faruk Kaddumi’ydi. Bütün Batı Asya’yı hedef alan ortak tehdide karşı, bilgiyi en doğru yere, o sırada 2000’e Doğru’nun Genel Yayın Yönetmeni olan Doğu Perinçek’e aktarmıştı. Plana göre, Irak’ın kuzeyinde özerk Kürdistan kurulacak, Güneydoğu bölgemizin de aynı statüye geçirilmesiyle devletçik büyütülecek, bütün bunlar Türkiye’nin himayesinde yapılacaktı. Cengiz Çandarların “Türkiye küçülürken büyüyecek” dedikleri proje. İktidardaki Turgut Özal, senaryonun hararetli savunucusuydu. Ancak aşılması gereken bir engel vardı, Türk Ordusu!

 

 

ÜRUĞ REDDETTİ

 

ABD, bunun için Dışişleri Bakan Yardımcısı William Taft’ı Ankara’ya gönderdi. Ancak engeli aşamadılar. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ, Taft’la görüşmeyi reddetmişti.

 

Sen misin ABD’nin 2. İsrail projesine taş koyan; sonrası MİT raporudur. Gladyo’nun önemli eylemlerindendir. Ergenekon-Balyoz’un babası da diyebiliriz.

 

Raporun en önemli hedefi Necdet Üruğ’du. Türk Ordusu’nun komutanını, Ergenekon kumpasındaki yöntemlerle karalamaya çalışıyorlardı. Üruğ, Kenan Evren Cumhurbaşkanı olunca Genelkurmay Başkanı olmuştu. Cunta’yı, “Biz kışlaya dönüyoruz” diyerek 1983 seçimine mecbur bırakan komuta kademesinin başındaydı. 600 bin süngünün üzerinde iktidar olan cuntayı 3 yıl içinde serbest seçim yapmaya zorlayan başka ne olabilir ki? Türkiye’nin dinamikleri işte.

 

 

GLADYO’YU ‘FELÇ ETTİK’

 

MİT Raporu döndü dolaştı, sahiplerinin hiç istemeyeceği yere, 2000’e Doğru’ya geldi. Arka arkaya dört kapak yaptık. Raporu hazırlayanları yerle yeksan ettik. Gladyo’nun önemli adamı, raporu hazırlayan MİT’in başındaki Hiram Abas, sonraları “Bizi felç ettiler” diyecekti. Ancak TSK’da tasfiye önlenemedi. Üruğ emekli oldu. TSK planına göre yerine geçmesi gereken Necdet Öztorun da.

 

 

ORDUSUZ MİLLET AYAK ALTINDA KALIR

 

Türk Ordusu’nu emperyalizme karşı o zamandan bu yana savunuyoruz. Genel Başkanımız, Necdet Üruğ’la görüşmüş ve “MİT raporuyla hedef alınmanızda, Pentagon senaryosunu kabul etmemeniz rol oynadı mı?” diye sormuştu. Üruğ’un evinde yapılan ve yine dergide yayımlanan röportajda ben de vardım. Yanıt anlamlıydı: “Her ihtimal varittir.”

 

Türk Ordusu’nun ABD’ye direnişi bu safhalardan geçer;1991 Körfez saldırısında Orgeneral Necip Torumtay’ın, Genelkurmay Başkanlığı’ndan istifasıyla 2000’e Doğru haberleri olmaktan çıkıp tüm kamuoyunun önüne gelir. Torumtay’ın istifası, ABD’nin “Biz Irak’a güneyden girerken, siz de kuzeyden girin” dayatmasını boşa çıkaran eylemdir. 2. İsrail’in yolunu kapatan önemli eylemlerdendi.

 

 

BATI DESTEKLİ İRTİCAYA KARŞI DEVRİM KANUNLARI

 

ABD’ye direniş, 28 Şubat’ta zirve yapar. O tarih boyunca Vatan Partisi’yle TSK’nın eylemleri arasında koşutluk vardır. Kasım 1996 Kongremiz’de karar almıştık: Devrim Kanunları uygulansın... 3 ay sonra 28 Şubat’ın düsturu: Batı destekli irticaya karşı Devrim Kanunları uygulanacak! İkinci İsrail, son 70 yıl boyunca ABD’nin dünya çapında en önemli birkaç hayalinden biridir. Belki de en önemlisi. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı harekâtlarıyla bir daha kafasını çıkarmamak üzere çöpe gitti. Gerçeği ilan etmek de Trump’a nasip oldu. Tabii Suriye kalesinin direnişi, Rusya, İran ve Irak’ın mücadeleleri de gelinen yerde belirleyici önemdedir.

 

 

VATAN SAVAŞININ OLMAZSA OLMAZI GLADYO’YLA MÜCADELE

 

Dikkat edilirse bu aynı zamanda bir Gladyo’ya karşı mücadele tarihidir. 2000’e Doğru’nun iki kapağı, “MİT Raporu” ve “Pentagon’un Kürt senaryosu” haberleri, vatan savaşıyla Gladyo’ya karşı mücadelenin nasıl iç içe geçtiğinin yetkin örneğidir. Partimizin eylemlerine bakılınca bu gerçek apaçık olur. Son ve en büyük iki olgu, Ergenekon cenderesinden Türk Ordusu’nu kurtarmak ve 15 Temmuz darbesine karşı etkili eylemimizdir.

 

Vatan savaşının olmazsa olmazıdır Gladyo’yla mücadele. Vatan Partisi dışında gelmiş geçmiş bütün partiler ABD’nin Türk Devleti içindeki çelik çekirdeğine boyun eğmişlerdir. Sadece ve sadece Vatan Partisi, hem de mücadelesinin omurgasına koyarak bu belanın defedilmesinde belirleyici rol oynamıştır.

 

Türkiye, 15 Temmuz itibarıyla Gladyo’dan kesin olarak kurtuldu. Ellerinde silahlarıyla yakalandılar ve örgütün beyni bâlâsı dağıtıldı. Kalıntıları vardır, ancak ABD’nin Türk Devleti içinde bir çelik çekirdeği artık yok.

 

 

TERÖR NEFES ALAMAZ OLDU

 

İnanmayan, 15 Temmuz sonrası terör eylemlerine bakar. Gladyo’nun en gözde yöntemi kalu beladan beri terördür. 70 yıldır nice aydınlarımızı, komutanlarımızı, yüzlerce yurttaşımızı kurban alan terör.

 

Var mı? Yok. Bütün girişimler, Türk Polis ve Jandarması tarafından cansiperane bir mücadeleyle önleniyor. Peki, eskiden niye önlenemiyordu? Çünkü Gladyo vardı...

 

 

SON DÖRT YILI ANLAMAK

 

Tarih bilinci dendiğinde genellikle uzaklara bakılır. Kanaatimce, tarihin yaşadığımız bölümü, bu bilincin en önemli parçası. Hele Ergenekon duvarını yıktığımız gün ve sonrasını, şu son dört yılı anlamak, geleceği yaratabilmek için ehemdir. Neden tarih bilincimiz olsun isteriz ki... Önümüze, ufka baktığımız için değil mi?