Bilim, hayata müdahale etmenin en etkin aracıdır. İnsanı seyirci konumundan kurtarıp, geleceği yaratmanın öznesi haline getirir. Bu yaratı ancak nesnel gerçeklikle uyum halinde gerçekleştirilebilir. İnsanın bu süreç içinde önünde eğileceği tek şey, gerçekliktir. Onun için teorinin anası pratiktir ve olgulardan hareket etmek esastır. Öte yandan “olgulardan hareket etmek”, “olguların peşinden sürüklenme”nin karşıtıdır. Olguların peşinden sürüklenmenin panzehri, teoridedir. Teori, olguları yeniden şekillendirmenin yol göstericisidir. “Devrimci teori olmadan devrimci pratiğin olmaması” da bu nedenledir.
YAPTIKÇA ÇOĞALAN İŞLER
Kimi işler yaptıkça azalmak yerine çoğalır. Yaptıkça daha çok yapma gereksinim ve olanağını doğuran etkinlikler, gelişmenin çekirdeğini oluşturur. Bir bulmacayı ne kadar çözerseniz, çözüm bekleyen bölüm o kadar azalır. Bilim bulmacaya benzemez. Bilinenlerin alanı genişledikçe bilinmeyenler azalmaz. Bilinenle bilinmeyen arasındaki cephe ötelendikçe, temasa geçilen bilinmeyenlerin alanı genişler. Bilimin işlevi azalmak yerine artar. Teori de toplumsal mücadelede benzer bir işleve sahiptir. Eylemin yükselmesi, teoriyi gereksiz kılmak bir yana, onun yol göstericiliğine duyulan ihtiyacı güçlendirir.
ACİL ÇÖZÜM GEREKTİREN SORUNLAR
Bugün Türkiye bu açıdan son derece kritik bir dönemden geçmektedir. Nesnel koşullar, Atlantik Sistemi içinde boğulan ülkemizin Avrasya’ya yönelmesini ve emperyalist dayatmalara karşı milli devletin direnmesini beraberinde getirmiştir. Bu süreç aynı zamanda başarı için ekonomik bağımsızlığa sahip olmanın vazgeçilmezliğini dayatmıştır.
Ortaya çıkan yeni durum, dış cephede ittifakların stratejik bir temele oturtulması, iç cephede milletin topyekûn gücünün seferber edilmesi ile üretim ve istihdam odaklı milli bir ekonominin inşası sorunlarının çözümünü acil hale getirmiştir. Dış ve iç cepheyi sağlamlaştırma ve üretim devrimi programları gündelik olguların dayatmasının tetiklediği süreçlerle kendiliğinden oluşmaz. Bu programların ve uygulanmaları için gerekli araç ve siyasetlerin oluşturulması, ancak doğru teoriden kaynaklanan doğru bir stratejik temel üstünde gerçekleştirilebilir. Üstelik başında ABD’nin bulunduğu Atlantik Sistemi’nin Türkiye’yi çökertme planı, dış cephede ülkemizle stratejik ortakları arasına kama sokma, iç cephede bozgunculuk ve kargaşayı kışkırtma, ekonomi alanında da mevcut yapının yumuşak karnını oluşturan zaaflardan yararlanma üstüne kuruludur.
VATAN PARTİSİ’NİN ÜÇ PROGRAMI
Vatan Partisi’nin Üretim Devrimi Programı, Karadeniz-Akdeniz Dostluk ve Barış Planı ve “devletimiz ve ordumuz ile milletimiz arasındaki birliği sağlamlaştırma siyaseti”, doğru teorinin ışığında ve doğru strateji temelinde oluşturulmuş ülkemizin acil ihtiyaç duyduğu bütüncül programlardır. Bu programlar, hedeflerin yanı sıra bu hedeflere ulaşmak için gerekli toplumsal ve siyasal gücün yaratılması ve güçlendirilmesine hizmet eden araç ve siyasetleri de içermektedir.
Ezilen ve Gelişen Dünya’nın ülkeleri de, Türk milletini oluşturan değişik sınıf ve toplumsal katmanlar da, nesnel düzlemde onları birleştiren temel ortak stratejik çıkarların yanı sıra, onları ayrıştıran farklı önceliklere sahiptir. Emperyalist sistemin bölücülük faaliyetleri ve kargaşa yaratmaya yönelik kışkırtmaları, bu farklılıkların körüklenerek istismar edilmesine dayanmaktadır. Bu bozguncu faaliyeti etkisizleştirmek, başarı için yaşamsal bir öneme sahiptir. Teori, bu açıdan da yol gösterici bir işleve sahiptir. Bu sorunsalı ele almayı sürdüreceğiz.