Semih Koray: Teori Dergisi’nin ŞİÖ sayısı üstüne

Teori Dergisi’nin Aralık sayısında Şanghay İş- birliği Örgütü (ŞİÖ), kuruluşu, gelişme süreci, işlevi ve Türkiye ile olan ilişkisi açısından kapsamlı bir biçimde ele alınıyor. Efe Can Gürcan, Barış Doster ve Cem Gürdeniz’in yazıları, ŞİÖ’yü tanımak isteyen herkes için aydınlatıcı ve doyurucu birer başvuru kaynağı niteliğini taşıyor. Dergi, bu sayısıyla ŞİÖ bağlamında Avrasya’ya ilişkin yaşamsal bir tartışmayı da ülke gündemine getiriyor.

 


AVRASYA’NIN ULUSLARARASI HUKUKU


Avrasya’nın uluslararası ilişkilere bakış açısı, doğası gereği, emperyalist sistemin dünyaya dayatmaya çalıştığı “uluslararası hukuk”tan tamamen farklıdır. ŞİÖ’nün hukukunun kaynağı, geçmişte Bağlantısız Ülkeler Hareketi’nin benimsemiş olduğu “barış içinde bir arada yaşamanın beş ilkesi”dir. Bu beş ilke, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı, saldırmazlık, birbirinin iç işlerine karışmama, eşitlik ve karşılıklı yarardır. Bu ilkeler, dünyadaki bütün ülkeler arasındaki ilişkilere ilişkindir. “Şanghay Ruhu”nu yansıtan ve “karşılıklı güven, karşılıklı çıkar, eşitlik, istişare, çoklu medeniyetlere saygı ve ortak kalkınma” olarak özetlenen ŞİÖ ilkeleri ise, bu beş ilkenin dost ülkeler arasındaki ilişkilere uyarlanmış halidir.

 


ŞİÖ’NÜN SAVUNDUĞU EN ÖNEMLİ ÖZGÜRLÜK


Şanghay Ruhu’nun ardında çağımızın en önemli özgürlüğü yatmaktadır. O da, her ülkenin kendisinin belirleyeceği kendine özgü bir yoldan gelişme ve kalkınma özgürlüğüdür. Çünkü çağımızda insanlığın ilerlemesinin temel gücü, Ezilen-Gelişen Dünya’nın milletleridir. Milli devlet, milletin örgütlenmiş biçimidir. Dünyanın bu kesimindeki değişik milletlerin toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel başlangıç koşulları birbirinden farklıdır. O nedenle milli demokratik devrimin bütün ülkelere uygulanabilecek bir şablonu mevcut değildir. Başarının sırrı, her ülkenin kendine özgü doğru gelişme yolunu keşfedip, bu yolu izlemesine olanak veren toplumsal gücü yaratmasındadır. Emperyalist sistem, Ezilen Dünya’nın milletlerini dağıtıp, milli devletlerini yıkarak, bütün dünyayı kendine tabi bir tek tipliliğe mahkum etmeye çalışmaktadır. Atlantik’te boğulmakta olan Türkiye’nin Avrasya’da rahat nefes alacak olması, işte tam da bu nedenledir.

 


ŞİÖ, NATO VE AB İLE KARŞILAŞTIRILAMAZ


ŞİÖ’nün gelişme sürecini, NATO ya da AB ile karşılaştırarak değerlendirmek doğru değildir. NATO da, AB de, Atlantik Sistemi’nin emperyalizmi bütün dünyaya dayatma amacına hizmet etmektedir. Sovyetler Birliği dağılana kadar, Avrupa’nın birlik süreci, toplumsal dokuları arasında uyuşma olan gelişmiş Avrupa ülkelerinin üçüncü bir kutup haline gelmesini hedeflemekteydi. SB’nin bu sürecin görece erken bir aşamasında dağılması, ABD’ye, AB’nin oluşumuna önemli ölçüde müdahil olma imkânını sağlamıştır. Bugün AB içinde giderek güçlenen merkezkaç eğilimlerinin esas kaynağı AB’nin kendi özgücünden çok, Avrasya’nın gelişen gücüdür. Tek kutupluluğu dengeleyen Avrasya, Avrupa’ya da daha geniş bir hareket serbestisi kazandırmaktadır.

 


FARKLI ÇIKARLARIN AYNI STRATEJİK HEDEFTE ORTAKLAŞTIRILMASI


Aynı birlik içinde yer alsalar da, milli devletlerin çıkarları çatışır. Sorun, bu çıkar çatışmalarının barış içinde üstesinden gelerek, stratejik düzlemde çok kutuplu bir dünya yaratmaya yönelik uluslararası birliklerin oluşturulmasının önünü açmaktır. ŞİÖ sürecinin ilk aşamasında bölgesel sorunların çözülmesine odaklanılması, stratejik hedefin önünü karartan bir bölgecilik değil, tam tersine stratejik hedefin önüne çıkabilecek engellerin baştan temizlenmesidir. Dahası ŞİÖ ülkelerinin aynı stratejik hedefe yönelik farklı birlikler oluşturma ya da ikili ilişkilere ağırlık verme olanağına sahip olmaları, ŞİÖ’nün bir zaafı değildir. Başarı ölçütü, ŞİÖ ikliminin bu ilişkiler ağını geliştirmeye katkıda bulunup bulunmadığı ve tersine bu ilişkilerin Şanghay Ruhu’nu pekiştirip pekiştirmediğidir.

 

Türkiye’nin ŞİÖ’ye yönelmesi, Batı Asya Birliği (BAB) ihtiyacını ortadan kaldırmaz, ama Türkiye’nin böyle bir birliğin oluşumuna olumlu katkılarda bulunmasının önünü açar. BAB da, ŞİÖ’nün alternatifi olmak yerine, onu tamamlayan ve pekiştiren bir rol oynar.

 


TERÖRE KARŞI MÜCADELE STRATEJİK BİR SORUNDUR


ŞİÖ’nün kuruluşunda teröre, ayrılıkçılığa ve aşırıcılığa karşı mücadelenin ortak hedef olarak alınması da, bu birliğin stratejik yöneliminin bir yansımasıdır. Çünkü terör, ayrılıkçılık ve aşırıcılık, emperyalizmin Ezilen-Gelişen Dünya’ya karşı kullandığı stratejik araçlardır.


Cumartesi akşamı gerçekleştirilen menfur terör saldırısında onlarca şehit verdik; yüzlerce polis ve yurttaşımız yaralandı. Milletimize ve polisimize baş- sağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar dileriz. Bu hain saldırıyı hangi terör örgütü düzenlemiş olursa olsun, kesin olan, bu terör saldırısının Atlantik Sistemi’nden kaynaklandığıdır. Türkiye, teröre, ayrılıkçılığa ve aşırıcılığa karşı mücadelede ŞİÖ ile aynı hedefi paylaşmaktadır.

 

 

Semih Koray / 12 Aralık 2016, Aydınlık