Semih Koray: ŞİÖ ve NATO’ya stratejik yaklaşım

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), tek kutupluluğa karşı tasarımlanmış stratejik bir ortaklıktır. ŞİÖ’nün amaçlarının başında, teröre, ayrılıkçılığa ve aşırıcılığa karşı koymak yer almaktadır. Çünkü bu üç etken, ABD’nin bütün dünyayı kendi egemenliği altındaki tek bir pazara dönüştürebilmek için, Ezilen-Gelişen Dünya’ya karşı kullandığı stratejik araçlardır. ŞİÖ, süreç içinde etkinlik alanını enerji güvenliği, ekonomik işbirliği ve kültürel alanları kapsayacak biçimde genişletmiştir. ŞİÖ üyesi ülkeler ortak askeri tatbikatlar düzenlemektedir. Ama bütün bu etkinlikler ŞİÖ’nün stratejik amacına tabi olarak geliştirilmektedir.

 

 

NATO’NUN STRATEJİK HEDEFİ

 

NATO da stratejik bir ortaklıktır. Ancak bu askeri paktın stratejik amacı, ŞİÖ’nünkinin tam karşıtıdır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra NATO, ABD’nin dünya hakimiyetini sağlamasına hizmet eden bir araca dönüştürülmüştür. NATO, ABD tarafından aynı zamanda üye ülkeler içinde ortaya çıkan merkezkaç kuvvetlerini denetim altına almanın ve bu ülkelerin askeri güçlerini Atlantik Sistemi’ne bağlı tutmanın bir mekanizması olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. NATO’nun coğrafyası Atlantik, ŞİÖ’nün vatanı Avrasya’dır. Hem NATOcu, hem ŞİÖcü olunamaz. Hem NATO’ya, hem ŞİÖ’ye üyeliğin olanaklı olup olmadığı sorusunun yanıtı, bu örgütlerin üyelik kurallarında bulunamaz. Sorunun yanıtı, dünyanın geleceğini belirlemekte olan bu stratejik çatışmanın neresinde yer alınacağına bağlıdır.  

 

 

ÜLKE GÜVENLİĞİ STRATEJİK BİR SORUNDUR

 

Güvenlik stratejisi, tehdidin nereden kaynaklandığına göre belirlenir. Eğer FETÖ, ABD ve NATO’nun Türkiye’deki Gladyo’suysa; PKK-PYD, ABD’nin ülkemizi ve komşularını parçalamak için kullandığı stratejik bir piyonsa; IŞİD, bir “model düşman” olarak ABD tarafından tasarımlanarak oluşturulmuş bir taktik piyonsa; NATO,  Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bağımsız hareket kabiliyetini sınırlamak amacıyla kullanılan bir araçsa, o zaman elinizdeki silah sistemlerinin ABD ve NATO tarafından sağlanmış olması, bir güvenlik etkeni değil, olsa olsa ciddi bir güvenlik zaafı oluşturur. Savaş bir bilgisayar oyunu ve her ülke eşit derecede olası bir düşman olsaydı, o zaman NATO’dan çıkmanın yol açacağı güvenlik eksikliklerinden söz edilebilirdi. Oysa NATO’ya bağlılığın sürmesi, siber savaş koşullarında attığınız füzenin izleyeceği yörüngede bile güvensizlik yaratır. 

 

 

BATI İLE İLİŞKİLER HIZLA NORMALLEŞTİRİLMELİDİR

 

Türkiye’nin ABD ve AB ile olan ilişkileri son derece anormaldir. Bugün Batı’da PKK ve FETÖ’yü desteklemek için gözümüzün içine sokarcasına bir seferberlik yürütülmektedir. Bu dayatmalara, ancak ülkenin devleti ve milletiyle birliğini pekiştirerek ve Avrasya içinde konuşlanarak başarılı biçimde karşı konabilir. Başı dik bir coğrafyanın bağımsız bir üyesi olan Türkiye, Batı ile eşitlik ve karşılıklı yarar temelinde bugünküne göre çok daha sağlıklı ve getirisi yüksek ilişkiler kurar.

 

 

BARIŞ İÇİNDE BİRARADA YAŞAMANIN 5 İLKESİ

 

ŞİÖ içindeki ilişkiler, NATO’dakinden de, AB’dekinde de tamamen farklıdır. ŞİÖ, barış içinde bir arada yaşamanın beş ilkesini esas almaktadır. Bu ilkeler, saldırmazlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı, birbirinin iç işlerine karışmama, karşılıklı yarar ve eşitliktir. İlk kez 1952’de Cu En Lay tarafından dile getirlmiş olan bu ilkeler, 1955’te Bandung’ta temeli atılan Bağlantısız Ülkeler Hareketi tarafından da benimsenmiştir. Atlantik Sistemi’nin uluslararası hukuku, bu beş ilkenin de tam karşıtına dayanmaktadır. Atlantik’ta boğulan ülkemizin Avrasya’da hayat bulması, ŞİÖ’nün her ülkenin kendi istediği ve kendine özgü yoldan gelişme hakkını esas alan bu yaklaşımı nedeniyledir.  

 

Stratejik yaklaşımlar, kısa erimli getiri-götürü hesaplarının peşinden sürüklenmez. Ama doğru stratejik yaklaşım, getiri-götürü hesaplarını da olumlu yönde etkiler. Bugün ülkemizin bölücü teröre ve FETÖ’ye karşı mücadelesi de, hızla üretime dayalı bir milli direniş ekonomisini inşa gereksinimi de, kısa erimde Avrasya’da konuşlanmayı dayatan etkenlerdir.   

 

 

FİDEL CASTRO

 

Bütün dünyada emperyalizme karşı direnişin simgesi haline gelen Fidel Castro’yu sonsuzluğa uğurluyoruz. Onu bütün insanlığın göğsüne takılmış bir kahramanlık madalyası haline getiren, önderlik ettiği devrimin aynı zamanda bir öğrencisi olmayı yetkin bir biçimde başarmış olmasıdır. Onun sosyalizmi keşfetmesine yol açan, emperyalizme karşı bağımsızlık ve milli onur mücadelesinin zaferini koruma ve pekiştirmenin ancak halka dayanarak ve onu seferber ederek olanaklı olduğunu yaşamının her anında duyumsaması olmuştur. Fidel Castro’nun bütün hayatı boyunca uğruna mücadele ettiği Latin Amerika’nın Bolivarcı Birliği, Amerika kıtasının ŞİÖ’südür. Onun için bugün Küba’da Castro ve Atatürk kol kola yaşamaktadır.

 

 

Semih Koray / 28 Kasım 2016, Aydınlık