Semih Koray: Bilim dışarı, dayatma içeri

AKP iktidarı altında “evrim” müfredattan çıkarılıp, her derece ve türdeki okula “abdesthane ve mescit zorunluluğu” getirildi.

 

 

EN ÖNEMLİ MİLLİ KAMU DEĞERİ

 

Bir ülkenin en önemli milli ve kamusal değeri, insan gücüdür. Eğitim, insan gücüne “değer katma” etkinliğidir. Eğitim süreci iki ana eksen doğrultusunda yürütülür. Bu eksenlerden biri, mevcut bilgi ve beceri birikiminin yeni nesillere aktarılması; diğeri ise, ülkenin gereksinim duyduğu toplumsal ilişkilerin yeniden üretilmesidir. Eğitimin bu iki doğrultuda yöneldiği hedefler, farklı olmalarına karşın, birbirleriyle yakından ilişkilidir.

 

Ortak etken, bilimsel yaklaşımdır. İnsanlığın günümüzdeki bilgi ve beceri birikiminin ortak temeli bilim olduğu gibi, ülkenin ilerlemek ve gelişmek için gereksinim duyduğu toplumsal ilişkiler de, ancak bilimle belirlenebilir.

 

 

EĞİTİMİN BİLİMSİZLEŞTİRİLMESİ

 

Farklı bilim dallarını birleştiren ortak ve mutlak öge “değişim”dir. Konu ister evren, ister güneş sistemi, ister dünya, ister dünya üstündeki canlılar, ister insan, ister toplum olsun, bilim, ilgili alandaki değişimi yöneten yasalılıkları keşfetmekle uğraşır. Bu keşifler, dünyayı dönüştüren icatlara yol açar. Onun için “evrim”i müfredattan çıkarmak, “değişim”i, dolayısıyla da “bilim”i müfredatın dışına sürmek anlamına gelir. Bilimsizleştirilmiş bir eğitim, ne mevcut bilgi ve beceri birikiminin yeni nesillere aktarılması, ne de bu birikime katkıda bulunacak nesiller yetiştirilmesi konusunda işlevini yerine getirebilir. Değişimi sansür eden bir eğitim, ülkenin ileriye doğru değişiminin önüne bir engel olarak dikilir.


 

EĞİTİMİN MİLLİ DEMOKRATİK İÇERİĞİ

 

Çağımızda toplumsal gelişmenin temel unsuru, Ezilen-Gelişen Dünya’nın milletleridir. Mevcut gelişkinlik düzeylerinin farklılık göstermesine karşın, bu milletlerin ağırlık merkezini çalışan sınıflar oluşturmaktadır. İnsanlığın gelişmesinin önündeki temel engel de, emperyalist sistemdir. Bu, nesnel bir olgudur. O zaman, eğitimin yeniden üretmeyi hedeflediği toplumsal ilişkilerin de, milletin bütün unsurlarını sımsıkı birleştirmeye hizmet edecek bir harç niteliğine sahip olması gerekir.

 

Laiklik, bu amaca yönelik olarak oluşturulmuş toplumsal bir icattır. İktidarın kaynağının din olmaktan çıkarılıp, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait hale getirilmesi, farklı inançların milleti bölen etkenler olmaktan çıkarılmasını gerektirmektedir. Aslında bireylerin inançlarını “özgürce yaşayabilmeleri” de, ancak inancın bir toplumsal dayatma konusu olmaktan çıkarılmasıyla olanaklıdır. Onun için inancın özgürce yaşanacağı yer, kişisel vicdanlardır. AKP’nin her derece ve türdeki okula “abdesthane ve mescit zorunluluğu” getirmesi, inanç özgürlüğünün yerine belli bir inancın dayatılmasını geçirmektedir.

 

Bireyler de evrimin konusudur. Birey, “inanç seçme yetkinliği”ne gelişminin belli bir düzeyinde ulaşır. Bu düzeyin öncesinde belli inançların dayatılması, onun inanç özgürlüğünü peşinen ortadan kaldırdığı gibi, yobazlığı körükleyerek ülkenin insan gücüne onulmaz hasarlar verir.

 

 

DAYATMANIN KISA ERİMDEKİ ETKİLERİ

 

Eğitimin toplumsal yaşam üstündeki kimi etkileri, işin doğası gereği, belli bir süre sonra ortaya çıkar. Ama “abdesthane ve mescit dayatması”, öğrencileri daha çocuk yaşta namaz kılanlar ve kılmayanlar olarak ikiye böleceği gibi, öğretmenler ve öğrenci aileleri arasında da yürürlüğe konduğu andan itabaren çatışmaları körüklemeye adaydır. Ülkenin bekası için milletin birliğine en çok gereksinim duyulan bir ortamda, Anayasa’nın temel ilkelerine ve konuyla ilgili bütün yasalara aykırı olan bu uygulamanın derhal durdurulması gerekmektedir.

 

Her ülke için kendi tarihsel geçmişi, eğitimin hedeflediği toplumsal anlayış açısından en zengin kaynağı oluşturur. Atatürk Devrimi, ülkemizin ihtiyaçlarına bugün belki her zamankinden daha da güçlü bir biçimde karşılık gelmektedir. Günümüzde milletin birliğini sağlayacak ve eğitimin içeriğini belirlemede yol gösterici olacak biricik çözüm, “Atatürk’te birleşmek”tir.