Osman Erbil: Vatan savaşında olmayan 'Asena'

"Washington'dan iktidar hediyesi umanlar fena halde yanılıyorlar."

Akşener'i "milliyetçi" bir lider diye parlatanlar boşuna uğraşmasın. Günümüzde milliyetçiliğin tek bir ölçütü var. Mehmetçik gibi cepheyi ABD'ye dönmek ve ABD'nin taşeronlarıyla savaşmak... Kim bu savaşta ABD'ye karşı iyi savaşıyorsa, en iyi vatansever de en iyi milliyetçi de odur

 

Merak Akşener'i Türkiye'nin milliyetçi lideri olarak parlatma kampanyası dört başı mamur devam ediyor. Akşener'i Erdoğan'ın rakibi göstermek için bol keseden yüzdeler dağıtılıyor. Akşener'i "Asena" yapan kitap bile çıktı.

 

 

BARZANİ REFERANDUMU

 

İsterseniz gelin, Akşener'i, Türkiye'nin son birkaç yıldaki kritik meselelerindeki tutumuna bakarak analiz edelim. Sondan olaylardan geriye doğru gidelim.

 

Barzani, 25 Eylül 2016 tarihinde Irak'ın kuzeyinde bağımsızlık referandumu ilân edeceğini açıkladı. Son bir ay kala AKP iktidarı, referanduma karşı tepki vermeye başladı.

 

Türk milletinin beklentisi de ne yapıp edip Barzani'nin durdurulmasıydı. Aksi halde meşru kabul edilen bir referandum, Irak'ın bölünmesiyle birlikte Türkiye'nin vatan bütünlüğü açısından ciddi bir risk oluşturacaktı. Meclis'teki muhalefet partileri de eylül başında ses vermeye başladı. CHP, referandumu kabul etmediğini açıkladı. MHP, hükümeti göreve çağırdı.

 

Tehlikeyi en erken gören Vatan Partisi'ydi. Haziran ayından itibaren hükümeti uyarmaya başladı. Önerisi, öncelikle Bağdat'la işbirliği yapılması ve ardından "Habur'un kapatılması”ydı. Kısaca PKK-HDP dışında tüm siyasi partilerin beklentisi Barzani'ye müdahaleydi.

 

 

AKŞENER NE DEMİŞTİ?

 

Peki ya Akşener?

 

İlk değerlendirmesini 11 Eylül tarihinde Twitter üzerinden yaptı: "Türkiye gereken girişimleri acilen yapmalıdır." Böyle dedi ancak, 25 Eylül'deki gayri meşru referandum yapılana kadar başka somut bir öneri yapmadı. Referanduma son 24 saat kala, Akşener'den tuhaf bir mesaj geldi. "Hükümete tavsiyem, Barzani'nin referandumunu engellemek istiyorlarsa, derhal bizim YSK üyelerini göndersinler."

 

Dalga geçiyordu. Türk milleti ateş çemberinin içindeyken dalga geçebilmesi şaşırtıcıydı.

 

İstenmeyen oldu, Barzani, ABD'ye güvenerek referandumu yaptı. Bu sırada Akşener'den daha tuhaf bir başka açıklama geldi:

 

"Ülkeyi yönetenler iddialı beyanatlar vermeseydiler ve Türkiye hiçbir girişimde bulunmasaydı daha iyi olurdu. Hiç olmazsa muhataplarımız bizi daha akıllı ve güçlü zannederdi. Sınırı kapatamayıp, tatbikatı üst düzeye çıkarmak bizim için israf, seyredenler için espri konusu olmaktan öteye gitmez."

 

Akşener, Barzani'ye karşı bir şey yapılamayacağını savunuyordu. Bu fikir, Barzani'ye teslim olmak demekti. İki gün sonra Twitter’dan yaptığı açıklama yine buna paraleldi: "Ne vana kapanır, ne başka bir şey olur. Yapamayacağınız tehditler savurmayın."

 

 

SAVAŞAN VE KAZANAN ORDU

 

Barzani'nin referandumu, aslında ABD ve İsrail'in Ankara ve Bağdat'a açtığı bir savaştı. Hedefteki iki ülke için düşman ortaktı... Mücedele de ortak olmalıydı. Bu yüzden Türk ordusu ve Irak ordusu sınırda kucaklaştı. Yalnızca askerler mi, Türk ve Irak bayrakları da kucaklaşan askerlerin elinde yan yana dalgalandı.

 

İşte bu silah kardeşliği yaşanırken Akşener elimizi kolumuzu bağlayıp oturmamızı salık veriyordu. Savaş sırasındaki bozgunculuğa bundan daha iyi bir örnek olamazdı.

 

 

AKŞENER'E YENİÇAĞ YANITI

 

Burada bir parantez açalım. Biliyorsunuz, Yeniçağ gazetesi Akşener'in en önemli destekçilerinden... Aynı Yeniçağ, 30 Eylül'de attığı manşetiyle, Akşener'e istemeden de olsa yanıt verdi. Çünkü haber, Akşener'in “israf” dediği askeri operasyonların sonuç vermeye başladığını duyuruyordu. Başlığı da "Türk Ordusu Irak'ta"ydı.

 

Haberi yazan Arslan Bulut'tu. Şöyle diyordu: "Mehmetçik, Fırat Kalkanı Harekâtı’nda olduğu gibi Suriye sınırının birleştiği noktadan Irak'a girip, PYD, Barzani ve PKK'nın terör koridorunu kırdı."

 

Akşener'e göre, Barzani'nin petrol vanaları da kesilemezdi. Ancak gelişmeler Akşener'i mahçup etti. Ankara ve Bağdat'ın anlaşmaya varıyor, Türk basını da 11 Ekim tarihinde "Barzani'nin can damarı kesiliyor" vb. başlıkları atıyordu. Kerkük-Ceyhan Boru Hattı, Barzani yönetimi baypas edilecek şekilde onarılmaya başlandı. Ovaköy'e, Habur'a seçenek oluşturacak bir sınır kapısının açılmasının görüşmelerine başlandı.

 

 

AKŞENER ABD'YE KARŞI SESSİZ

 

Gelelim başka bir konuya... Amerika'nın, Suriye'nin kuzeyinde PKK-PYD'ye verdiği destek ve burada kurmak istediği Kürt Koridoru...

 

Son rakamlara göre PKK-PYD'ye verilen silah desteği 3 bin tırın üzerinde. İster hükümet yanlısı basına, isterseniz muhalif basına bakın, ABD'nin Türkiye'ye karşı açıktan düşmanlık yaptığını görürsünüz. Dolayısıyla herkes, Türk-Amerikan savaşında kimin esas düşmanı karşısına aldığını alıp almadığına bakıyor.

 

O zaman şu soruyu sorabiliriz: Akşener'in PKK'nın patronu ABD'ye karşı siyaset geliştirdiğini gören, duyan var mı?

 

 

FIRAT KALKANI

 

Biraz daha geriye gidelim. Biliyorsunuz "Vatan Savaşı" adını verdiğimiz mücadele, 24 Temmuz 2015'te PKK'nın hendeklere gömülmesiyle başladı. Bundan yaklaşık bir yıl sonra da 24 Ağustos 2016'da, Fırat Kalkanı harekâtını başlattık.

 

O tarihlerdeki Saray Savaşı-Vatan Savaşı tartışmasını hatırlayın. Saray savaşçıları Suriye'de şehit haberleri gelince, "Askerler Erdoğan için ölüyor. Vatan için değil" yaygarasını koparıyorlardı. Saray savaşçılarına göre, Türkiye bataklığa gömülüyordu!

 

Peki ya sonuç?

 

Bu operasyonun bilançosu mu?

 

- PYD'nin Akdeniz'e doğru ilerleyişi durduruldu.

 

- IŞİD'in Türkiye sınırıyla olan bağlantısı kesildi.

 

-3 bin civarında IŞİD militanı etkisiz hale getirildi.

 

- 8 bin 686 bomba, 5 bin 204 mayın imha edildi.

 

Türkiye, başta ABD olmak üzere, tüm dünyaya "Kürt koridorunu engelleme” iradesini gösterdi. Ankara böylece Suriye masasına Astana süreci üzerinden daha sağlam oturdu.

 

Nereden bakarsanız bakın, Fırat Kalkanı Türkiye'nin iradesini güçlendirdi.

 

 

AKŞENER'E GÖRE FIRAT KALKANI

 

Akşener'in bu konudaki yaklaşımı mı? Sürecin ne başında ne de ortasında operasyonu destekleyen bir açıklaması oldu. Gidişata ilişkin bir öneride bulunmadı. Ne zaman ki Türkiye, 30 Mart 2017'de Fırat Kalkanı’nı başarıyla tamamladığını açıkladı; Akşener, “saray savaşçıları”yla eş zamanlı olarak eleştiri oklarını atmaya başladı. Yeniçağ'ın 31 Mart 2017 tarihindeki sürmanşetinden şöyle seslendi: "Türkiye Fırat Kalkanı’nda ne kazandı? 71 şehit verip geri çekildik."

 

Akşener'e göre Fırat Kalkanı başarısızdı, Türkiye, ABD ve Rusya'ya boyun eğmişti.

 

Yaklaşık 7 ay süren harekât boyunca ABD'ye karşı tek bir çıkış yapmayan Akşener, ABD'yi kazanan ilân etti.

 

Türk ordusuna güvensizlik...

 

Savaşan mehmetçiğe karşı bozgunculuk...

 

Sonu: Her defasında ABD'ye teslimiyet...

 

Akşener'i "milliyetçi" bir lider diye parlatanlar boşuna uğraşmasın. Günümüzde milliyetçiliğin tek bir ölçütü var. Mehmetçik gibi cepheyi ABD'ye dönmek ve ABD'nin taşeronlarıyla savaşmak... Kim bu savaşta ABD'ye karşı iyi savaşıyorsa, en iyi vatansever de en iyi milliyetçi de odur.

 

Washington'dan iktidar hediyesi umanlar fena halde yanılıyorlar. Barzani'nin acınacak haline bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız.