Nusret Senem: Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki vesayeti

AKP ve MHP’nin üzerinde anlaşıp, 12 Aralık Cumartesi günü TBMM Başkanlığına verdikleri 21 maddeden oluşan Anayasa değişikliği teklifi cumhurbaşkanının, başbakanın, Bakanlar Kurulu’nun bütün yetkilerini tek elde topluyor. Artık, yürütme yetkisi tek başına cumhurbaşkanına ait. cumhurbaşkanı kanunların uygulanması için sınırsız şekilde yönetmelik çıkarabilecek. Adı kalıyor fakat; Türk milletinin birliğini temsil eden, tarafsız cumhurbaşkanı yok artık, partili olacak. Başbakan yok. Bakanlar Kurulu yok. Bakanlar devlet sekreteri. Yetmedi teklif, TBMM’nin tekelinde olan hükümeti siyasal açıdan denetleme yetkisini, güvenoyunu, gensoruyu ortadan kaldırıyor. Bu kavramlar, mafyadan farklı olarak hükümetlerin siyasal sorumluluğunu düzenler. Hükümetlerin siyasal sorumluluğu ve bu nedenle denetimi ancak bu anayasal müesseselerle mümkündür. Hükümetin, başbakanın ve bakanların siyasal sorumluluğu kaldırılıyor. Görevi nedeniyle suç oluşturan eylemler açısından öngörülen üçte iki çoğunluk, beşte üç çoğunluk gibi nisaplar TBMM’nin, soruşturma yetkisini de fiilen imkansız kılıyor. Bu, TBMM’yi etkisiz bir kuruma dönüştürür. Artık Gazi Meclis yok. Meclis’in yasa yapma yetkisi cumhurbaşkanına tanınan kararname çıkarma yetkisiyle önemli ölçüde sınırlanıyor. Milletvekilleri etkisiz eleman. Yetmedi teklif, yargı erkini cumhurbaşkanının vesayeti altına sokuyor. Bağımsız ve tarafsız yargı da yok. Bu nedenle teklifin bütününden çok, yargı erkini düzenleyen hükümleri üzerinde duracağım.

 


HSYK SİL BAŞTAN


Yargıtay üyelerini, Danıştay üyelerini, adli ve idari bütün mahkemelerin yargıçlarını ve savcılarını atayan, yeni mahkemeler kuran, hakim ve savcıların disiplin işlerine, atamalarına, meslekten çıkarılmalarına karar veren organdır HSYK. Bu Anayasal kurumun yapısında yapılacak her değişiklik, yargının işleyişini ve halkın hayatını doğrudan etkiler.


Türk milletinin egemenlik hakkını kullandığı üç kuvvetten biri olan yargı erki teklifle yeniden düzenleniyor. Bu, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra HSYK üzerindeki üçüncü köklü değişiklik olacak. Yargıyı FETÖ’nün emrine veren referandumun etkisini tam olarak yok edemeden, yargı yetkisini bir kişinin vesayeti altına sokan teklif gündemde. Yargıyla bir kez daha oynanıyor. 12 Eylül referandumunda HSYK üyelerinin seçimle belirlenmesinin bükük faziletlerini dinlemiştik. Şimdi cumhurbaşkanının atama yapmasının nasıl büyük bir hukuk reformu olduğu dinleyeceğiz. Teklif yargı erki açısından ne getiriyor? Teklifin 17. maddesiyle Anayasa’nın 159. maddesi tümüyle değiştirilmek isteniyor. Çok önemliymiş gibi HSYK’nın adından “Yüksek” ibaresi çıkarılıyor. Artık “Hakimler ve Savcılar Kurulu(muz)” olacak! Seçimle üye belirleme usulü tarihe karışacak.


En köklü değişiklik 12 kişiden ve iki daireden oluşacak kurulun üyelerinin seçimi usulünde. Cumhurbaşkanının atadığı Adalet Bakanı, kurulun yine başkanı. Onun toplantılara katılamadığı günlerde yerine Müsteşar katılacak. Müsteşar, fiili olarak üye olmadığı halde kurula başkanlık etmiş olacak.


12 kişilik kurulun iki üyesi üniversite öğretim üyeleri ve avukatlar arasından, iki üyesi birinci sınıfa ayrılmış adli yargı mensupları arasından, bir üyesi ise birinci sınıfa ayrılmış idari yargı mensupları asından cumhurbaşkanınca, kalan altı üye ise Yargıtay, Danıştay, üniversite öğretim üyeleri veya avukatlar arasından TBMM’ce seçilecek. Teklife göre Anayasa’nın, HSYK ile ilgili 159. maddesinde yapılacak değişiklik 2019 yılını beklemeyecek. Hemen yürürlüğe girecek. Kanunun yürürlüğünün 40. gününü takip eden mesai günü seçilen HSYK üyeleri görevlerine başlayacak. Cumhurbaşkanının HSYK üyelerinin yarısını seçtiği, diğer yarısını ise Meclis’teki cumhurbaşkanının mensubu olduğu iktidar çoğunluğunun belirlediği sistemin adı, cumhurbaşkanının yargı üzerinde vesayeti sistemidir. Yaratacağı sonuç ise yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının bütünüyle ortadan kalkmasıdır. Cumhuriyet devrimi sonrasında yapılan hukuk devriminin, Mahmut Esat Bozkurt geleneğinin, yargı tecrübesinin, 90 yılda oluşmuş olan yargıç ve savcı kimliği ve kişiliğinin toptan çöpe atılmasıdır.

 


SEÇİM YETKİSİ TEK ELDE


Anayasa 104. maddesinde cumhurbaşkanının görevleri ve yetkileri arasında, Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay C. Başsavcısı ve Yargıtay C.Başsavcı vekilini seçmek hükmü var. Teklifin 9/son. maddesinde bu hususlar açık olarak yazılı değil. Fakat heveslenmeyin. Cumhurbaşkanının bu yetkileri devam ediyor. Teklifin 9. maddesinde anlaşılması dikkat isteyen bir fıkra var. Şöyle: “Cumhurbaşkanı Anayasa’da ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkilerini kullanır.” Gerek Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş ve yetkilerini düzenleyen yasada ve gerekse Yargıtay ve Danıştay Kanunu’nda bu yetkiler düzenlenmiş bulunuyor. Bu üç yasa değişmediği sürece Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’nin 15 olması öngörülen üyelerini ve Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay C. Başsavcısı’nı ve vekilini seçmeye ve bu mahkemeler üzerindeki vesayetini sürdürmeye devam edecek. Mahkeme kürsülerinin arkasında “Adalet mülkün temelidir” deyimi yazılıdır. Bağımsız yargı yoksa, hakimler bağımsız ve tarafsız değilse, adalet yoktur. Mülkün (devletin) temeli çürüktür.

 


REJİM DEĞİŞİKLİĞİ


Teklifin savunucuları, “Rejim değişmiyor, hükümet sistemi değişiyor” diyorlar. Türk milletinin rejim konusunda hassas olduğunun farkındalar. “Türk milleti, egemenliğini yetkili organlar eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz “ (Anayasa md.6). Bu organlar Anayasanın başlangıç bölümüne göre birbirine üstün değildir. Yürütme, Yargı ve Yasama organları uyum içinde çalışırlar. Bu kuvvetlerin aynı kişide toplanması Anayasa’nın 2. maddesinde tarif edilen hukuk devleti ve demokratik niteliğini yok eder. Teklif bu yönüyle, Cumhuriyet’in temel niteliklerini dolaylı yoldan yıkmayı amaçlıyor. Bu fiil, cumhuriyetin temel niteliklerini ortadan kaldırmaya teşebbüs eylemidir.


Eylemin adını koyalım, yapılmak istenen rejim değişikliğidir. Bu vurgu, milletvekillerini ikna ve halkı ikna açısından önemidir.


Teröre karşı mücadele ve batılı emperyalistlerin piyonlarını yok etmek için Türk milletinin birliği, ekmek ve su kadar zorunlu bir ihtiyaçtır. İç cephemizi tahkim etmeliyiz. Birliğimizi güçlendirmeliyiz. Bu nedenle teklif sahiplerine çağrı yapıyoruz, kim ne derse desin vakit yitirmeden “başkanlık” dayatmasından vazgeçin. Yanlıştan dönmek erdemdir.

 

 

Nusret Senem / 13 Aralık 2016, Aydınlık